11 Mayıs 2010 Salı

Baykal, din, medya Ahmet Altan


KUM SAATİ 09.05.2010
Ahmet Altan
Baykal, din, medya


Çok ağır bir para cezasına çarptırılan Vakit gazetesi, bunu birinci sayfadan haber yapmadığımız için bize sitem etmiş.
Yazıişleri toplantısında bunu konuştuk.
Ben de “bu konuda haklılar, bu cezayı eleştirip, zamanında haber yapmadığımız için ben özür dilerim yazımda” dedim.
Tam yazıya başlarken kapım açıldı.
“Vakit’ten özür dileyecek misiniz, Baykal’ın kasetini yayınladıkları için onları eleştirmemize çok sefilce küfür ederek cevap vermişler” dediler.
“Gene de özür dileyeceğim” dedim.

Vakit’e, o gazeteyi batıracak kadar ağır bir para cezası verdiler.
Aynı yazı hakkında açılan 300 küsur davanın hepsinden de ayrı ayrı para cezasına çarptırarak gazeteyi çıkmaza sokmuşlar.
Doğan medyasının “vergi cezasından” çok daha insafsızca bir ceza bu.
Bu konuda yeterince ve zamanında destek olmadığımız için üzüldüm hakikaten, işimizi doğru yapmamışız, bir haksızlığa karşı çıkmamışız.
Ama bu konuda Vakit gazetesini haklı bulmam, o gazetenin “Baykal komplosundaki” rolünü fevkalade sefilce bulmama engel değil.

Vakit gazetesi, internet sitesine koyduğu “Baykal’ın özel hayatıyla” ilgili görüntülerle, sadece gazetecileri değil, bence dindarları da utandırdı.
Bu gazete “dindar” kimliğini vurguluyor.
Dindarlık böyle bir şey mi gerçekten?
Bel altıyla ilgili haberler yapıp, bel altından vurmak mı?
O gazetenin “dindar” yöneticileri, sitelerine koydukları görüntüleri “çocuklarının” izlemesini istiyorlar mı?
Çocuklarına izletemeyecekleri görüntüleri niye koyuyorlar sitelerine?
Çocuklarına “ahlakı ve dini” böyle mi anlatıyorlar?
“Aynı fikirde olmadığınız insanların özel hayatlarına ait kasetleri ele geçirip yayınlayın” mı diyorlar?
Din bu mu, ahlak bu mu?
Bu ahlak değil, bu ahlaksızlık.
Benim bildiğim inançlı adam kendi uçkuruna sahip çıkar, başkasının uçkuru peşinde dolaşmaz.
Hele kendi bünyesinden çıkan “çocuk tacizlerine” sessiz kalarak, başkalarının özel hayatlarına hiç karışamaz, böyle iki yüzlülük, böyle sahtekârlık yapamaz.
Türkiye’de Vakit gazetesinin yaptığıyla övünebilecek bir dindar var mı?
Dini temiz ve dokunulmamış bir halde tutmak öncelikle dindarların görevi değil mi?
Sırf “politik” rakibine zarar verebilmek için, sitesinde “porno” görüntüler yayınlayan ve “dindar” olduğunu iddia eden biri, “dini” temiz ve dokunulmamış tutabilir mi?
Dini kirletemezler elbette ama “dindarlığı” kirletirler, kirletiyorlar da zaten.
“Dinin” bir umacı gibi gösterildiği bir ülkede, dini sevdirecek olan, güvenilir, ahlaklı, şefkatli, merhametli davranışlarıyla “örnek” alınacak dindarlardır.
Dindarlığı “porno yayıncılığına” çevirenleri “örnek” gösterebilir misiniz çocuklarınıza?
Bence Baykal konusunda utanmazca davrandı Vakit gazetesi ama bu konuda yalnız da kalmadı.
“En radikal dindar” gazeteyle, “en radikal laik” gazeteler Baykal skandalında bir “sefalet ortaklığını” paylaştılar.
“Merkez medya” denen ve “ordu ve Baykal” yandaşı gazeteler dün Baykal’ı paramparça eden yayınlar yaptılar.
Kalleşçe arkadan vurdular Deniz Baykal’ı.
Bütün ayrıntıları anlattılar, olaya adı karışan bir hanımla ilgili ayrıntılara girdiler.
Ben, gazeteciliğin böyle bir şey olduğuna inanmıyorum.
Biz de “bu olayı” gazetede “görüp görmeyeceğimizi” çok tartıştık, sonunda olayı manşetten kınayıp hiç ayrıntıya girmemenin en doğru davranış olacağına karar verdik.
Baykal’ı, politikayla hiç alakası olmayan bir konuda sıkıştırıp onun politik hayatını bitirmek bize “doğru ve ahlaklı” bir davranış olarak gözükmüyor.
Baykal’ın izlediği politikaların bu ülkeye zarar verdiğine inanıyorum ama Baykal’ın özel hayatının kimseye bir zararı yok, politik bir bedel ödeyecekse politikasından dolayı ödemeli bir insan, kalleşçe bir tuzağa düştüğü için değil.
Başbakan Erdoğan’ın “derhal bu yayınların durdurulması” için emir verdiğini okudum, eğer bu kulis haberinde bir yanıltma yoksa, en doğrusunu yapmış, “iyi bir dindar” gibi, dürüst bir “asil” gibi davranmış.
Dindarlığın her zaman “asil” bir davranış gerektirdiğine inanırım, “aileden, kökten, ırktan” değil “inançtan” gelen semavi bir asalettir bu, dindara yakışanı budur.
Baykal için gerçekten üzüldüm.
Onun “sandıkta” yenilmesini bütün yüreğimle isterim ama böyle kalleşçe darbelerle parçalanmasını değil.
Bence Baykal çok üzülmesin, bilsin ki onu “parçalayanlardan” hiçbiri günahtan ve suçtan azade değil, sadece aşağılık bir komploda kendilerine düşen görevi yerine getiriyorlar.

ALÇAKLAR TARAFI”NDA OLANLAR! Hasan Karakaya / Vakit

11 Mayıs 2010 Salı
“ALÇAKLAR TARAFI”NDA OLANLAR! Hasan Karakaya / Vakit
“ALÇAKLAR TARAFI”NDA OLANLAR!

Ama medya, her zamanki gibi; “benim teröristim iyidir” mantığıyla yaklaşıp, olayı “benim zinacım iyidir” şeklinde yansıtmaya, dolayısıyla “gayrımeşru ilişkiyi ortaya çıkaranları” hedef almaya başladı!..
Tabiî, bu arada Vakit'i de hedef aldılar!..
“Asker karşıtı yayınları” ile tanınan bazı gazeteler, “312 general” tarafından açılan dâvâda Vakit'in “1 trilyon 800 milyar lira tazminat ödemeye mahkûm edilmesi”yle ilgili tek satır, hatta tek kelime haber vermezken, “Baykal'ın yatak odası görüntüleri”nin bizim internet sitemizde yayınlandığını iddia ederek, tam bir “medya linci” uyguladılar!..
“Alçaklık”la suçladılar bizi!..
Sözü eğip-bükmeden söyleyelim;
Bu sözü, “aynen iade” ediyoruz kendilerine!..
Bu görüntüleri yayınlamak güya “ayıp”mış, “edep dışı”ymış!..
Şu konuşanlara bakın hele:
“Ayıp” ve “edep” kelimeleri, bu adamlarla yan yana gelmekten bile utanır, yüzleri kızarır!..
Bu kavramlar, bu adamlarla birlikte anılmaktansa, yerin dibine girmeyi tercih ederler!..
İşte bu adamlar, şimdi, Vakit'e “edep dersi” vermeye kalkıyorlar!.. Hem de, “edepsizliği yapanlara” hiç toz kondurmadan!.. Ve de, “olayın cereyan şekli”ni bile bilmeden!.. O “yatak odası görüntüleri”nin ilk önce “metacafe” adlı sitede yayınlandığını görmeden...
Demek oluyor ki;
Bunlar “gazetecilik” filan yapmıyor!..
Bir “robot”tan farksız olmalılar ki; sadece kulaklarına “sufle” edilen ve masalarına “servis” edilen konuları haber yapıyorlar!..
Eğer “gazeteci” olsalardı, “azıcık araştırma” yapıp, olayın nasıl gündeme geldiğini öğrenirlerdi!.. Ama “robot”lar araştırmaz ki, sadece “komut”lara uyarlar!..
Bu ifadelerimizi, kim “hangi Taraf'a” çekerse çeksin!
Biz, söyleyeceklerimizi söyledik, yarası olan gocunsun!
Çünkü biz, 28 Şubat sürecinde “Müslüman”lara “pusu” atmak, “tuzak” kurmak ve “darbeye zemin hazırlamak” için yapılan “Müslümlü-Fadimeli” haberleri de unutmadık!..
O günlerde; hiçbir ahlakî değer tanımadan “bel altı”ndan vuran adamların, bugün kalkıp da “edep”ten, “ahlâk”tan, “tuzak”tan bahsetmeye hakları yoktur!..
O günlerde “ahlâksızca” saldıranlar, “alçakça” haber yapanlar, bugün “maske” değiştirip “ahlâkçılık” taslıyorlarsa; biz, onların “maske”lerini düşürmesini ve maskenin altındaki “alçak çehreleri”ni deşifre etmesini de biliriz!..
Son olarak diyoruz ki;
Herkes “saf”ını bilsin,
“Taraf”ını iyi seçsin!..
(...)

İşte habervaktim.com'un Taraf'a cevabı...
Taraf adlı bülten, CHP ve Baykal sempatizanı köşe yazarlarının bile “bu dünyanın her yerinde haberdir” dediği skandal görüntülerin yayınlanması karşısında Habervaktim'i hedef alırken, sitemizden yine “Vakit'in internet haber sitesi” diye söz etti ve Vakit Gazetesi'ne de saldırdı.
BU ZİHNİYETTEN BAŞKA NE BEKLENİR?

Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni olan ve “Her çeşit ilişkiyi onaylarım, Anne-Oğul,Baba-Kız.. Kadında fahişelik olmalı. Hayvanla cinsellik normal” şeklinde iğrenç görüşleri bulunan Ahmet Altan, yazısında Habervaktim'den “Vakit'in sitesi” diye söz etti, hem sitemizi hem de bu gazeteyi Baykal videosunu yayınlamakla “bel altından vurmak”la suçladı.

İLLE “ÂMA OLMAK” GEREKMEZ

Oysa Vakit Gazetesi ile Habervaktim birbirinden ayrı iki kuruluş. Daha önce yaptığımız açıklamada bunu ilan etmiştik. Ahmet Altan her fırsatta 25 yıllık gazeteci olmakla övünüyor ancak Habervaktim'in Vakit'le hiçbir organik bağı bulunmadığını bilmiyor. Vakit gazetesinin internet haber sitesinin www.vakit.com.tr olduğunu görememek için ille “ama olmak” gerekmez.

DEVLET AİLE ÜZERİNE KURULUR

Ayrıca, bu olay dünyanın her yerinde bal gibi haberdir. Haberimizin sonuna kadar arkasındayız. Nitekim, en liberal devletler bile aileyi korumak ister. Ailenin korunması için kanunlar yapmıştır. Türkiye'de de “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” vardır. Ahmet Altan ve Taraf adlı bülten bunlardan bihaber olabilir. Bu grup için aile kavramının hiçbir önemi olmayabilir. Ancak Habervaktim olarak bizler aile kavramını önemsiyoruz, korunmasını istiyoruz. Aile kavramına balta vuracak, ailenin önemini sulandıracak görüntülere karşı duruyoruz. Hele hele bu ülkenin yönetimine, Başbakanlık görevine talip olan bir siyasi lider tarafından yapılıyorsa bunun karşısında daha yüksek sesle dururuz, duruyoruz.

AİLESİNE SAYGI GÖSTERMEYEN, HALKIN AİLESİNİ NASIL KORUYACAK?

Aile kurumuna kendisi sahip çıkmayan, aile kurumunu kendisi yıpratan, aile kurumu için kendisi kötü örnek olan bir siyasi lider yönetime geldiği takdirde, Türkiye'de aile kuruma nasıl sahip çıkacak? Kendi ailesine, milletvekilinin ailesine saygı göstermeyen, halkın ailesini nasıl koruyacak? Habervaktim olarak biz bunları sorguluyoruz.

ANAYASA NE DİYOR?
Ailenin korunması Anayasal bir görev. Anayasa'da "Ailenin korunması" maddesi yer alıyor.
Madde şöyle:
I. Ailenin korunması
MADDE 41. – (Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

VE AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUN

Kanun Numarası: 4320
Kabul Tarihi: 14/01/1998
Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 17/01/1998
Maddede, devletin aileyi koruyucu tedbirler almakla görevli olduğu görülüyor