17 Eylül 2010
GERİDE bıraktığımız referandum kampanyasının en önemli sonuçlarından biri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Alevilerin ilişkisinde yaşanan kırılma oldu.
Aslında başından itibaren sıkıntılı bir şekilde yürümüş olan bu ilişkinin referandumdan biraz daha hasar alarak çıktığını söylemek hata olmaz. Bunun gerisinde Başbakan Erdoğan’ın referandum kampanyası sırasında yaptığı bir dizi açıklama yatıyor.
ALEVİLER EBUSSUUD EFENDİ’YE NEDEN KIZGIN?
Bunlardan birincisi, Başbakan’ın 17 Ağustos tarihinde Çorum’da yaptığı mitingde tarihte bu ilden çıkmış önemli şahsiyetleri sıralarken “Çorum’un Ebusuud Efendisi’yle gurur duyduğunu” belirtmiş olması.
Sorun, 16 yüzyılda sarayda Kanuni ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde 30 yıl süreyle Şeyhülislam olarak görev yapmış olan dönemin en büyük din âlimlerinden Ebusuud Efendi’nin Alevilerin ortak hafızasında çok olumsuz bir yer tutması geliyor.
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız şöyle diyor: “Bu zat verdiği fetvalarla Kızılbaş Alevilerin katledilmelerini helal saymış, bunlara karşı verilecek savaşı din uğruna verilen savaşların en büyüğü ilan etmiş, onları sapkın, dinsiz, imansız ve bozguncu olarak addetmiştir. O nedenle Aleviler Ebusuud Efendi’nin adını Muaviye, Yezit ve benzerlerinin arasına yazarlar.”
Başbakan Erdoğan’ın Çorum’da Ebusuud Efendi’yi Alevilere dönük bir referansla andığını hiç zannetmiyoruz. Ancak, bu nedenle yaşanan sorun, Türk toplumunda tarihten gelen büyük hassasiyetlerin nasıl bütün diriliğiyle sürmekte olduğunu ve devlet adamlarının tek bir cümlesinin bile ne gibi rahatsızlıklara yol açabileceğini gösteren örnek bir olay.
ERDOĞAN’IN ‘DEDELER’ GÖNDERMESİ RENCİDE ETTİ
İkinci neden, Başbakan’ın referandum kampanyası sırasında HSYK konusunda konuşurken de Alevilerin rencide olmasına yol açan bazı çıkışlar yapmış olmasıdır.
Bu konuşmalardan biri, 29 Ağustos 2010 tarihli Sincan konuşmasıdır. Erdoğan, Sincan’da HSYK değişikliğinin pek çok şeyin önünü açacağını belirtirken “Artık dedelerden talimat alarak atama yapma dönemi bitiyor” demiştir.
Başbakan’ın bu sözleriyle, Aleviler için kutsal bir mertebe olan “dede” unvanına sahip eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın basına da yansıyan bazı telefon konuşmalarına atıf yaptığı aşikâr. Erdoğan’ın burada Oktay’ın “dede” kimliğini vurgulaması, ifadesini genelleştirerek bütün dedelere gönderme yapması Alevi camiasında büyük bir rahatsızlığa yol açtı.
Erdoğan, ardından 5 Eylül’de Kazlıçeşme’de yaptığı konuşmada, ünlü “Minareler süngümüzdür” dizesinin geçtiği şiiri okuduğu için aldığı mahkûmiyet kararını değerlendirirken “Artık yargı ideolojik davranmayacak. Bana davrandı. Çünkü ben bizzat bunun bedelini ödedim. Yargıtay’da maalesef belli bir mezhebi grup bu noktada öyle yaklaştı” diye konuştu.
Başbakan, bu açıklamasıyla çok açık ifadelerle aldığı mahkûmiyetinin kendisine mezhepsel saiklerle verildiğini, Aleviler tarafından cezalandırıldığını söylüyor. Her iki açıklaması yan yana getirildiğinde, Başbakan’ın referandum kampanyasında kendisini Alevilerle bir çatışma ekseninin karşı kutbunda konumlandırdığı söylenebilir.
Bu arada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kökeni de dolaylı bir şekilde referandum tartışmasının içine girmiştir. Erdoğan’ın yine Çorum konuşmasında “Neden göğsünü gere gere ben Dersimliyim diyemediğini anlamakta zorlanıyoruz. Niye bundan çekiniyorsun? Niye?” diye sorması bir anlamda kendisini köken açıklamaya davet eden bir beyandır. Nedense Erdoğan’ın Alevilerle ilgili bu gibi açıklamaları, Oral Çalışlar’ın Radikal’de kendisini “dışlayıcı”, “ayrımcı” ve “kökenci” olmakla suçlayan yazısı dışında basında da pek tepki görmemiştir.
CEM VAKFI DA TEPKİLİ
Bu arada iktidara yakın bazı gazetelerde Aleviliği hedef alan manşetler de bu psikolojik ortamı iyice germiştir. Hükümet yanlısı Vakit’te 30 Ağustos’ta Kılıçdaroğlu’nu hedef alan “Dön Dede Dönelim” manşeti bunlardan biridir. Geçen ay HSYK’da düzenlenen bir basın toplantısında Vakit muhabirinin, kurul üyelerinin hangi mezhepten olduklarını sorması örneği de ayrıca hatırlatılabilir.
Bu noktada Alevi kesimindeki rahatsızlığın çok yaygın olduğunu, hükümetle diyaloğa daha açık çizgide duran Cem Vakfı’nın da Başbakan’a karşı tepkili olduğunu belirtmeliyiz. Vakfın Onursal Başkanı Prof. İzzettin Doğan da Erdoğan’ın özellikle “dedeler”le ilgili sözleri konusunda “Başbakan’ın ipe sapa gelmez sözlerini üzüntüyle karşıladık” açıklamasını yapmıştır.
Sonuçta bütün bu açıklamaların Alevilerin ruh ikliminde izleri kolay kolay kaybolmayacak tortular bıraktığını söyleyebiliriz. Alevilerin referandumda büyük çoğunlukla ret oyu kullanmış olmalarının arka planına bu açıdan da bakılabilir. Referandum sonrasında tartışılan haritadaki sınırlara bir de bu fay hattını ekleyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder