7 Şubat 2011 Pazartesi

Ahmet Altan - Apo bir yol arıyor

KUM SAATİ 15.12.2010

Türkiye’nin en büyük meselesi Kürt meselesidir.
Ülke, insanını, zamanını, enerjisini, parasını bu mesele yüzünden kaybediyor.
Meselenin çözülmesi gerekiyor.
Ama çözüm ihtimali ortaya çıktığında bazıları “çözüm istiyoruz ama böyle çözüm istemiyoruz”diye bağırıyorlar.
Peki, nasıl çözüm istiyorsunuz?
Milliyetçi Türkler, Kürtlerin “Türk” olduklarını kabul ettikleri, kendi kimliklerinden vazgeçtikleri, PKK’nın kayıtsız şartsız bir şekilde silah bırakacağı bir çözüm istiyorlar.
Yirmi beş yıl devlet bu saçmalık peşinde binlerce insanın ölümüne yol açtı, silahla meseleyi çözmeye çalıştı, olmadı.
Yirmi beş yıl daha uğraşsa gene olmaz.
Kürtlerin bir kısmı ise, çeşitli “isimler” altında bölgenin yönetiminin hemen “Kürt yöneticilere devredileceği”, PKK’nın silahlı bir örgüt olarak bölgede özgürce dolaşacağı bir çözüm peşindeler.
Mümkün mü?
Mümkün olsa yirmi beş yılda gerçekleşirdi, gerçekleşmedi.
Yirmi beş yıl, binlerce ölü, yüz milyarlarca dolar kaybederek neyin olmayacağını hep birlikte gördük.
İki taraf da “aklındakini” silah zoruyla kabul ettirebileceği bir güce sahip değil.
Bu pozisyonlarda direnmek savaşı uzatır, sonuç da getirmez.
Başka bir yöntem bulmamız gerekiyor.
Türkler, Kürtlerin varlığını, kimliğini, dilini, kültürünü kabul etmek, Kürtler de bölgenin yönetimini“seçimle” kazanmak zorunda.
Kürtlerin Kürt olduğunu, çocuklarına anadillerinde eğitim yaptırma hakkına sahip olduğunu kabul etmek neden bu kadar zor?
Kürtler Kürt, Kürtler Kürtçe konuşur.
Hiç kimse bu gerçeği değiştiremez.
PKK da bölgenin yönetimini istiyorsa bunu da silahsız olarak seçimle kazanmak, bunun için sadece Türkleri değil Kürtleri de ikna etmek zorunda.
İki tarafın da pozisyonunu değiştirmediği bir noktada barışı nasıl bulacağız?
Herkesin de çoktandır gördüğü gibi önce “nefreti” ortadan kaldırmak gerekiyor ama yirmi beş yıllık bir savaştan sonra bu o kadar kolay olmuyor.
İmralı’da devlet yetkilileriyle görüşen Öcalan, anladığım kadarıyla bu “nefreti” ortadan kaldıracak, barış iklimi yaratacak bir yol arıyor.
Görebildiğim kadarıyla bu yolun nereden geçtiğini de saptamış.
Çözüm yolu, Kürtlerin sorunlarını, çektikleri acıları, uğradıkları haksızlıkları Türklerin de paylaşmasından, anlamasından geçiyor.
Bir anlamda Kürt sorununu “Türkleştirmekten” geçiyor.
Öcalan’ın avukatları birçok insanla görüşüyorlar.
Gülen cemaatinin önde gelen isimlerinden Hüseyin Gülerce’yle de görüştüler.
Gülerce’nin son yazısından anladığımız kadarıyla, bu görüşmeden dolayı büyük bir saldırıyla karşılaşmış.
Gülerce’ye neden saldırdıklarını anlamıyorum.
Eğer Kürtlerin hiçbir haksızlığa uğramadığını, Kürt kimliği diye bir şey olmadığını, Türklerin çocuklarını anadillerinde okutabileceklerini ama Kürtlerin bunu yapamayacağını düşünen “şoven bir milliyetçiyseniz” Gülerce’ye kızabilirsiniz ama demokratsanız ya da “herkesin eşit yaratıldığına”, herkesin tanrının kulu olduğuna inanan bir dindarsanız Gülerce’ye neden kızacaksınız?
İyi bir Müslüman’ın yapacağını yapmış, “komşusu aç yatarken” ya da “acıyla yatarken” rahat bir uykuya dalmayı reddetmiş, Müslümanlar buna mı kızıyor?
Komşusuna aldırmayan bir “milliyetçiliğe” Müslümanlık deniyor da biz mi duymadık?
İyi ve gerçek Müslümanların Kürt meselesinin çözümüne bir el vermesi, sadece Fethullahçıların değil bütün dindarların ortadaki acıyı dindirmek için harekete geçmesi gerekir bence.
Bugün Türkiye’de silahları susturma gücüne sahip tek insan Apo’dur.
Silahın susması, barışın olması için bir yol arıyor, kendi halkının desteğini kaybetmeden ama bu ülkede Türklerin de yaşadığını unutmadan, tehditkâr bir üsluptan da medet ummadan bir çıkış bulmaya çalışıyor.
Apo’ya kızan çok Türk, çok da Kürt var ama kızgınlık gerçeği değiştirmez, sadece geçmişe takılarak bir gelecek yaratılmaz.
Bir zamanlar savaşı isteyen adam şimdi barışı istiyorsa, bunun için uğraşıyorsa ve eğer siz de barıştan yanaysanız, barışın yolunun açılmasına yardım edin.
Bu ateşkes dönemini iyi değerlendirin.
Gülerce’ye kızacağınıza siz de “nefreti” ortadan kaldırmak için bir söz söyleyin, bir proje oluşturun.
Müslümanlar için sevap, demokratlar için görevdir bu.
Yapılacak olan insanların ortak mutluluğuna yardımdır çünkü.

ahmetaltan111@gmail.com

uriyet’te “şehirliler” taşrayı haksızca ezdi, şimdi güçlenen “taşra” şehirlilerden intikamını alacağı bir zemin arıyor.

Şehirlilerin haksız hoyratlığına duyulan öfke, “şehirliliğe” duyulan öfkeye dönüşüyor.
Taşrayı ezmeden, şehirliliği de yok etmeden bir düzen kurulacak sonunda.
AKP ya da herhangi bir siyasi parti, taşrayı ve şehri ortak bir özgürlük anlayışıyla savunabildiği gün CHP biter, tarihe karışır.
O gün gelene kadar da Türkiye, CHP’nin gittikçe daha çok saçmalaşan kurultaylarını izlemeyi sürdürür gider.

ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: