6 Haziran 2008 Cuma

Gülesin Nemutlu/Yörük Kurtaran: “Gençler eğitilmiyor, ehlileştiriliyor”

“Eğitim, kişiyi özgürleştirmek, kafasını açmak için değil, gençleri ehlileştirmek, yola sokmak için yapılıyor bizde. Lütfen bizi daha az eğitin! Çok fazla eğitiliyoruz, çok fazla ehlileştiriliyoruz.”“Devletten, ‘gençlik dernekleri’ için son üç yıldır en fazla para alan ilk üç il Ankara, Trabzon, İzmir oldu. Hangi gerekçelerle, hangi derneklere yardım yapılıyor, ortaya çıkmalı. Süreç şeffaflaşmalı.”“Karşılaştıklarında, Avrupalı genç, Türk gencine Kürt ve Ermeni meselesini soruyor. Türk genci ise ona ancak ‘Biz Viyana’ya kadar gitmiştik, orada yaşıyorsun şimdi sen, değil mi’ diyebiliyor. Bizde yakın tarih öğretilmiyor.”NEDEN ? GÜLESİN NEMUTLU / YÖRÜK KURTARANBizim küçük sorunlarımız yoktur. Bütün sorunlarımız büyüktür bizim. Gençlerle ilgili sorun da, tıpkı diğerleri gibi eksik tartıştığımız ve bu yüzden de çözümünü sürekli ertelediğimiz işte böyle büyük bir sorun. Birleşmiş Milletler’in eğitim, işsizlik gibi rakamlara dayanarak hazırladığı gençlik raporuna göre Türkiye’de gençlerin durumu vahim. Türkiye’de 19 milyon genç var. Ülke nüfusunun yüzde 30’a yakını 15-29 yaş arasında. Toplumun bu en büyük kesiminin sorunları niye tartışılmıyor? Devletin gençlik politikası var mı? Varsa ne? Gençler nasıl bir sistem istiyor? Bilgi Üniversitesi öğretim görevlileri Gülesin Nemutlu ve Yörük Kurtaran’ın Prof. Nurhan Yentürk’le birlikte derledikleri Türkiye’de Gençlik Çalışması ve Politikaları adlı kitapta Türkiye’de gençliğin bugünkü durumunu, önlem alınmadığı takdirde gençlerle ilgili sorunun yarın nerelere varacağını ve bugün neler yapılması gerektiğini ele aldılar. Nemutlu ve Kurtaran, Bilgi Üniversitesi’nin Toplum Gönüllüleri Vakfı’yla ortaklaşa kurduğu Gençlik Çalışmaları Birimi’ni yönetiyorlar.NEŞE DÜZEL: Genç derken hangi yaş grubunu kastediyoruz? Hangi yaşla hangi yaş arası “genç” tanımına giriyor?YÖRÜK KURTARAN: Biz araştırmalarımızda 15-29 yaş grubuna genç diyoruz. Kaç milyon genç var Türkiye’de? Kurtaran: 15-29 yaş arası 19 milyon genç var. Yani nüfusun yüzde 29’u genç. Türkiye’de yaş ortalaması 25-26 civarında. Avrupa’da böyle bir şey yok. İran ve Mısır’daki gibi çok kalabalık bir genç nüfus var bizde. AB ülkelerinde ise genç nüfusun oranı yüzde 10’un altında. Ama bizde de bu oran inişe geçmiş durumda. .Genç nüfus azalıyor mu?Kurtaran: Modernleşen her ülkede yaşanır bu. Nüfusumuz yaşlanıyor. 20 yıl sonra ülkenin nüfusu artacak ama biz yine 19 milyon gençten konuşuyor olacağız. Çünkü gençlerin nüfustaki oranı düşecek. Ama Türkiye’nin gençlerle ilgili sorunu büyüyecek. Çünkü bu 19 milyon gencin içindeki yoksun ve yoksul gençlerin sayısı çok daha artacak. Böyle bir istatistik gerçek var. Çünkü zengin kesimlerde çocuk doğumları azalırken, yoksul kesimlerde aynı kalacak. Dolayısıyla gençler arasındaki işsizlik, eğitimsizlik, mesleksizlik sorunları bugünden daha vahim olacak. Genç sorununun daha da büyümesi, Türkiye’nin demokrasisini ve iç barışını etkileyebilir. Peki, gençler bugün toplumsal hayatta bir ‘genç’ olarak var olabiliyorlar mı? Toplum onlara gereken anlayışı gösteriyor mu?Kurtaran: Göstermiyor. Aileden devlete kadar toplumdaki her iktidar odağı gençlerin özgürleşmesinin önüne çeşitli engeller koyuyor.Gençler kendilerini ifade edecekleri alan bulamıyorlar. Üstelik bu ülkede bir görünen ve bir de görünmeyen gençler var. Mesela 21 yaşındaki bir kaportacıya toplum ‘genç’ demiyor. Bizim toplum ağrılıklı olarak öğrenciye genç diyor. Oysa gençlerin yüzde 22’si öğrenci. GÜLESİN NEMUTLU: Toplum, gençliği çocuklukla yetişkinlik arasında bir geçiş dönemi olarak görüyor. Gençlik geçiş dönemi değil mi peki?Nemutlu: Gençlik çocuklukla yetişkinlik arasında bir dönemdir ama buna ‘geçiş dönemi’ dediğimizde gençlik yarım bir şey haline geliyor. O zaman da kendini ‘tam’ zanneden yetişkin, ‘yarım’ diye nitelediği genç insan üzerinde tahakküm hakkının bulunduğunu düşünüyor. Gençlere, “Siz daha tam olmadınız” diyor. Siyasi liderler de gençlere böyle yaklaşmıyorlar mı zaten? “Siz 20 yıl sonra bu partiyi yönetiyor olacaksınız” demiyorlar mı?‘Tam olmak’ ne demek?Nemutlu: Düzenin sizden istediği her şeyi yaptığınızda ‘tam’ oluyorsunuz bu ülkede. Bizde gençler, toplumsal hayatta kendilerini bir ‘genç’ olarak var edemiyorlar. Bir şekilde kendilerini var edenlerin de bunu kendi kararlarıyla yapmadıkları düşünülüyor. Onlara, ‘provoke edilmiş, kullanılmış, birileri tarafından aklına girilmiş, yönlendirilmiş, yoldan çıkarılmış’ olarak bakılıyor. Türkiye’de genç olmak çok zor. İnternette daha çok gençlerin kullandığı Ekşi Sözlük’te, gençlik maddesinin karşısında, ‘Bu ülkede hızlıca geçirilmesi gereken dönem’ diye bir tanım var ki, çok doğru.Gençlerimizi nasıl yetiştiriyoruz? Onları beyni açık, yaratıcı, sorgulayıcı bireyler haline getirmeyi mi yoksa itaatkâr memurlar yapmayı mı istiyoruz?Kurtaran: İkincisi. Bütün eğitim istemi bu yüzden ezberci bir retorik üzerine kurulu zaten. Nemutlu: Anayasa’da gençlerle ilgili tek bir madde var, o da gençliği korumakla ilgili. Gençlik yalnızca korunması gereken bir şey olarak algılanıyor ve eğitim dahil bütün toplumsal sistem bu algıyla şekilleniyor. Ve eğitim dahil bütün toplumsal süreç, ‘Eğer genç benim iktidarım altına girmezse, başka bir iktidarın altına girer ve hareket eder. Başkasının iktidarı altına girmesini engellemeliyim’ anlayışı üzerine kuruluyor. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre beş milyon okulsuz genç var. Bu gençler nasıl bir hayat yaşıyorlar?Kurtaran: İşsiz genç erkekler kahvehane benzeri yerlerde ve internet kafelerde vakit geçiriyorlar. Genç kadınlar ise evlerde oturuyorlar. Peki, gençler arasında okuyanlar hangi kesimden, okul dışında olanlar hangi kesimden?Nemutlu: Okulluluk sadece gelire göre değil, etnik gruplara göre de değişiyor. Konda’nın 48 bin kişiyle yaptığı ankete göre, kendisini Türk olarak tanımlayan 18-28 yaş grubundakilerin yüzde 1,2’sinin ilkokul diploması yokken, Kürt olarak tanımlayanların yüzde 6,3’ü diplomasız. Kurtaran: Ayrıca Türkiye’de parası olanların üniversiteli olabildiği bir dinamik de ortaya çıktı. Çünkü üniversiteye girmenin ön koşulu dershanelere gitmek oldu. Dershanelere parası olanlar gidiyor. Dershanelere gidenler üniversite seçme sınavlarındaki soruları cevaplıyor. Soruları cevaplayanlar da üniversitelere giriyor. Gerçi üniversiteden mezun olanlar pek iş bulamıyor ama... Niye iş bulamıyorlar?Kurtaran: Son rakamlara göre, Türkiye’de gençlerdeki işsizlik oranı yüzde 22. Bu oran, Türkiye’nin yüzde 11’lik genel ortalamasının iki katı. Bunda tecrübesizliğin de rolü var. Yeni iş alanları geliştikçe gençlerin mesleki eğitimleriyle işin gerektirdiği nitelikler birbirini tutmuyor. Zira eğitim sistemi iş dünyasındaki gelişmeleri geriden izliyor. Tarım dışındaki genç işsizlerle ilgili bir diğer çarpıcı nokta da şu. Genç erkeklerin yüzde 20’si, genç kadınların ise yüzde 28’i işsiz. Anayasa’da gençlerle ilgili bir madde bulunduğunu söylediniz. Dünyadaki diğer anayasalarda gençlerle ilgili maddeler var mı?Kurtaran: Gelişmiş ülkelerde yurttaşlarla ilgili böyle bir şey olmaz. Çünkü bizdeki ünlü 58. madde, devlet gençlere müdahalesinin çerçevesini çiziyor. Gençlerin nasıl düşüneceğini belirliyor. Ayrıca bu yasa gençleri bir sorun olarak görüyor. Üstelik bu madde yapılması düşünülen anayasa değişikliğinin içinde de yer almıyor. Değişmeyen anayasa maddelerinden biri bu. Bu anayasa maddesi ne diyor?Kurtaran: Bu madde “Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” diyor. Nemutlu: Bu ülkede gençlere genç oldukları için devletin ne tür hizmetler vermesi gerektiği tartışılmıyor da, gençleri nelerden uzak tutmamız ve korumamız gerektiği bir anayasa maddesi haline getiriyor. Bu madde, ‘aydınlık geleceğimizin mutlu ve enerjik kalabalığı’ olan gençlerin resmî görüşe sahip olmaları gerektiğini ve bu doğrultuda yetiştirilmelerini söylüyor. Gerçi Cumhuriyet’le birlikte gençlere bir rol biçildi ve gençlik anayasayla belli bir kalıp içine alındı ama gençlik maddesi 1982 Anayasası’yla daha da netleşti. Bu çerçevenin dışına çıkan genç, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Gençlik Merkezleri’nde verilen hizmetleri alamıyor. ‘Bu ülkeyi gençler ileri götürecek’ diye, Cumhuriyet’ten beri gelen bir efsane vardır.Evet...Nemutlu: Bu efsane her 19 Mayıs’ta daha da yüksek sesle tekrarlanır. Geçen yıl Bilgi Üniversitesi’nde günümüz gençleri siyasete niye katılmıyor diye bir araştırma yapıldı. Bu araştırmada, “Ülkenin geleceğiyle ilgili gençler en çok kime güveniyor” diye de soruldu. Gençler, birinci sırada “ordu” cevabını verdiler. Bu araştırma gösteriyor ki, gençler bu ülkenin geleceği ve kendi gelecekleri konusunda gençlere güvenmekten kendileri de vazgeçmişler. Gençler arasında siyasete katılım ne durumda?Kurtaran: Siyasi partiler de zaten gençleri istemiyorlar. Size bu partiyi ‘20 yıl sonra emanet edeceğiz’ diyorlar. Yani gençlere ‘yaşlanınca gelin’ diyorlar. Ayrıca bu ülkede siyaset babadan oğula geçen bir iş gibi. Araştırdığınızda görüyorsunuz, siyasetle uğraşanların dedeleri ve babaları da siyasetçi. Siyasetin toplumun geniş kesimlerine ne kadar kapalı bir iş olduğunu gösteriyor bu. Türkiye’de bir toplum kesimi var ve o kesim sürekli siyasetçi üretiyor. Nemutlu: Araştırmalara göre, gençler geleneksel siyasetin kirli bir şey olduğunda hemfikir. Bir partiye girip ülkeyi değiştirme fikri yok gençlerde. Kendi çevrelerinde mikro değişimler yaratmak olarak anlıyorlar siyaseti. Araştırmalarımıza katılan gençlerin yüzde 50’si bir STK’ya üye olmak istediğini söylüyor. Ortaya çıkan sonuç şu ki, gençlerin siyaset yapmayı umut ettikleri yerler siyasi partiler değil, STK’lar. İktidara gelip bir şeyleri değiştirmek yerine siyasetçinin yapması gereken hizmetleri bölüyorlar ve sivil toplum kuruluşları kanalıyla hizmeti kendileri yapıyorlar. Gençler toplu bir hak mücadelesine de girmiyorlar. Mesela YouTube yasaklandığında bu yasağa topluca karşı çıkmak yerine, hemen başka yerden bağlanıp yasağı deliyorlar ve sorunlarını hallediyorlarGençler niye böyle davranıyor?Nemutlu: Gençlerin çevresinde demokrasi ve hukuk mücadelesi yapan çok az rol modeli var. Hak ihlalleriyle ilgili yetişkinler ne yaptıysa gençler de onu yapıyor aslında. Bir çizgi romanda bir çocuk, “Biz niye hep savaş oynuyoruz. Niye hiç barış oynamıyoruz” diye soruyor. “Çünkü barış oynayan çok az insan var” diyor arkadaşı. Hak mücadelesine girmemek tek başına gençliğin bir tercihi değil. Gençliğe, aileden başlayarak bu öğretildi de. Zaten bu ülkede yetişkinlerin de gençlerin de sorunu demokratikleşme değil. Kurtaran: Nitekim STK’larda da hak mücadelesi ön planda değil. Bunlar daha çok yardım kuruluşları. ‘Kadınlar okuma yazma bilmiyor. Ben onlara öğreteyim’ gibisinden refleks gösteriyorlar. Kadınlara okuma yazma öğretmek kimin görevi sorusu sorulmuyor. Bu soruyu sorduğunuzda başka bir mücadele alanına giriyorsunuz aslında. Siz, Avrupa’da Ulusal Gençlik Konseyleri olduğunu bunun Türkiye’de bulunmadığını söylüyorsunuz. Nedir bu Ulusal Gençlik Konseyi?Kurtaran: AB’ye üye bütün ülkelerde yasayla kurulan bir kurum bu. Bu kuruma o ülkedeki gençlikle ilgili STK’lar üye oluyor. Gençlik kuruluşlarının ülkenin yönetime katılması bu yolla sağlanıyor. Hükümetler gençleri ilgilendiren konuları Gençlik Konseyleri’yle konuşuyor. Türkiye’de böyle bir gençlik konseyi yok. Nemutlu: Mesela Türkiye’de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü var. Buradaki yedi daireden altısı sporla, sadece biri gençlikle ilgili. Türkiye’de gençlerle ilgili alınan en büyük önlem, onları spora teşvik ediyor olmaktır. Fiziksel olarak zinde olursan zihinsel olarak da zinde olursun anlayışıdır bu. Tamam, spor iyi, zinde olalım da... Bu çok eski bir yaklaşım değil mi? 2008 yılındayız. Bugünün gençleri artık internet kullanıyorlar. Dünyanın her yanında iletişim kurdukları arkadaşları var. Türkiye’nin bir gençlik politikası var mı?Nemutlu: Yok. Olmaması da bizzat bir gençlik politikasıdır. Gençleri kendi haline bırakmak aslında onların bu sistemin ve toplumun doğrularıyla yetişmelerini ve bir önceki kuşaklar gibi düşünmelerini sağlamanın bir yoludur aslında. Bu yüzden bu ülkede toplumun geneliyle ilgili söylenen her şey gençler için de bir miktar geçerli. Mesela bu ülkede hem toplumun geneli hem de gençler muhafazakâr. Oysa gençlere kendi doğrularını bulmaları için imkânlar sağlamak, kendilerini ifade edecekleri, birbirleriyle tanışıp sosyalleşecekleri ortamları yaratmak Türkiye’de iktidarların işine gelmez. Ailelerin de devletin de işine gelmez bu. Bu ülkede gençlerin bir araya gelmelerinden, toplanmalarından, örgütlenmelerinden korkuluyor. Çünkü gençler o zaman kendilerine öğretilen doğruları sorgulamaya başlarlar. Gençler Avrupa Birliği üyeliği hakkında ne düşünüyorlar?Nemutlu: AB hakkında düşündükleri toplumun genelinden farklı değil. Eğer günlük hayatlarını kolaylaştıracaksa ve kendilerine imkânlar sağlayacaksa AB’yi iyi bir şey olarak görüyorlar.Kurtaran: Eğitimli gençler, Türkiye’nin AB’ye üye olmasını orta derecede önemli buluyorlar. Özellikle STK üyesi gençlerin yarısı AB’nin Türkiye’yi tam üyeliğe kabul etmeyeceğini düşünüyor. Ama gene de AB süreci, gençlerin dünyası değiştiriyor. AB’nin bir gençlik programı var. Bunu Türkiye’de de başlattı. 18 binden fazla genç bu değişim programına katıldı. Türkiye bu sayıyı artırmalı. Çünkü gençler hiç bilmedikleri şeylerle karşılaştıklarında önemli bir değişim yaşıyorlar. Nasıl değişiyorlar? Kurtaran: Bir Yunanlıyla karşılaşmadan, konuşmadan, bir genç Yunanlının ne düşündüğünü anlayamıyor. Yunanlılar bizi istemez diye düşünüyor. Karşılaştıktan sonra ise farklı kültürlerle ilgili önyargıları kırılıyor. Bu yüzden okul dışı eğitim, gençlik programları çok önemli. Bizim eğitim sistemimiz gençlere bu bilgileri vermiyor. Ama Türkiye okul dışı eğitim faaliyetleri için genç başına yılda sadece bir lira harcıyor. Nemutlu: Bizim gençlerin yurtdışına gittiği ilk akşam karşılaştığı Avrupalı gençlere açıklaması gereken bazı konu başlıkları var. Kürtlerin durumu neden böyle? Kıbrıs’ta ne yapmaya çalışıyorsunuz? Ermenilerle aranız neden kötü? Yunanistan’la adaların durumu ne olacak? Birleşmiş Milletler’in gündeminin üçte ikisini oluşturan konulara bir Türk genci cevap vermek zorunda kalıyor. Bizim gençler Avrupalı gençlere ne soruyor peki?Nemutlu: Çok da bir şey soramıyor. “Biz Viyana’ya kadar gitmiştik. Sen şimdi Viyana’da yaşıyorsun değil mi?” diyor mesela. Bizde yakın tarih öğretilmediği için genç bugüne dair pek bir şey bilmiyor. Dolayısıyla da sormuyor. Ama Avrupalı gençler bugünü de öğreniyorlar. Onların müfredatında yakın tarih var.Kurtaran: Devlet kendi listesinde olan gençlik derneklerine finansal yardım yapıyor. Bu derneklerin hangi kriterlere uygun olarak Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından tescillendiği, hangi illere hangi kriterlere göre para verildiği şeffaf değil. Bu tescil maddesi, devletin gençlik STK’larına müdahale alanını genişletiyor. 2004-2007 döneminde en fazla para yardımını ilk üç il Ankara, Trabzon ve İzmir aldı. Niye Trabzon?Kurtaran: Bilmiyoruz. Çok ilginç değil mi? hangi gençlere, hangi derneklere yardım yapılıyor bunlar ortaya çıkmalı. Süreç şeffaf olmalı.Gençlikle şiddet arasında nasıl bir ilişki var?Kurtaran: Günlük hayatlarından hep kavga anekdotları aktarıyorlar. Araştırmalardan benim edindiğim gözleme göre, gençler arasında bir kavga kültürü var.Peki, gençler kendilerini güvende hissediyorlar mı?Nemutlu: Hissetmiyor. Güçlü olana dahil olmadığı sürece gencin kendini güvende hissetme şansı yok. O yüzden de güçlü olana katılmaya çalışıyor. Katıldığı güç, mahallesindeki güçlü abi de olabiliyor. Mesela farklı şehirlerde çok sık karşılaşıyoruz. Bir genç üç partinin de gençlik koluna giriyor. Çünkü gencin derdi bir siyasi mücadele vermek değil. Onun derdi kendi sorununu siyaset kanalıyla çözmek. Gençler bir ırkın, dinin, cemaatin parçası olmak istiyorlar mı?Kurtaran: Bir cemaatin parçası olmak, ya da ulusalcı olmak gibi çabaları o yüzden var. Sorunu nerede çözülüyorsa genç oraya gidiyor. Devletin yurdu on gençten beşini alıyorsa açıkta kalmamak için kendinizi güvende hissettiğiniz birilerine takılmanız gerekir. O zaman bu bir cemaat yurdu da olabilir. Gençlerin aileleriyle ilişkileri ne?Kurtaran: Ailelerine bağımlılar. Türkiye’de gençler aileleriyle çok uzun süre birlikte yaşamaya devam ediyorlar. Bu, onların özerkliklerini çok geç elde etmelerine neden oluyor. Ayrıca Türkiye’de gençler yetişkinler gibi muhafazakârlar. Değişimin riskini üstlenmeyi pek istemiyorlar çünkü güç bela ayakta duruyorlar ve başlarına değişimle ne geleceğini bilmiyorlar. Bu yüzden de bildiklerini seçiyorlar. Toplumsal sorunları, ırk ve din sorunlarını nasıl algılıyorlar?Nemutlu: Gençler etnik kökenlerini yetişkinlerden daha rahat söylüyorlar. Bunu söylediğinde daha rahat iş buluyor mu, hayatı kolaylaşıyor mu bu tartışmalı ama... Gençlerin yüzde 80’e yakını kendini Türk olarak, yüzde 11 kadarı Kürt, yüzde 1’e yakını da Arap olarak tanımlıyor. Yüzde 4,7 ise kendisine Türk vatandaşı diyor. Gençlerin de yetişkinler gibi kendinden olmayanlarla ilgili önyargıları var ama... Bu önyargıları kırmanın en iyi yolu, karşısındaki kitlenin homojen olmadığını anlatmak. Kürtler diye homojen bir kitle olmadığını anladığında bir Türk’ün önyargısı kırılıyor.Kurtaran: Benim kişisel bir araştırmam var. Bu ülkedeki etnik kimliklerle ilgili konuşurken, gençlik gruplarına Türkiye’de bu ülkede kaç Yahudi yaşıyor diye soruyorum. İki milyon civarında bir sayı söyleniyor hep. Komplo teorileri var ya... 20 bin dediğimde inanamıyorlar. Çünkü emin olduğu bir düşmanı yok ediyorsunuz.Bugün yetiştirdiğimiz gençlik Türkiye’nin geleceğini taşıyabilecek mi?Nemutlu: Türkiye’nin geleceği onlar zaten. ‘Eğitim şart’ diye saptırma bir gündem, bir ezber var bu ülkede. Oysa Türkiye’de okulda, ailede, toplumda her yerde çok fazla eğitim var. Gençler çok fazla eğitiliyor. Daha doğrusu ehlileştiriliyor. Çünkü bizde eğitim kişinin kafasını açma, onu özgürleştirme olarak anlaşılmıyor. Genci yola sokmak, ehlileştirmek için eğitim yapılıyor. Biz gençler olarak çok fazla eğitiliyoruz, çok fazla ehlileştiriliyoruz. Lütfen bizi daha az eğitin. Bu hafta Gençlik Haftası. Geçmiş yıllardan farklı olacak mı? Nemutlu: 23 Nisan’da çocuklar bu ülkenin yöneticilerinin yerine geçerler ve bir şeyler söylerler. Nasılsa tehlikeli laflar etmezler diye büyükler onları ağız dolusu gülümsemeyle dinlerler. 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nda böyle olmaz. Çünkü gençler konuşmaz. O gün gençler yürür, birbirinin üstüne tırmanır, bir takım kâğıtlar çevirirler ama konuşmazlar. Bu yıl da konuşmayacaklar. 15-21 Mayıs arasında kutlanacak Gençlik Haftası’nda halk oyunu oynayacaklar, bayrak açacaklar ama konuşmayacaklar. Daha doğrusu gençleri konuşturma riski bu yıl da alınmayacak. 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nda gençler yine konuşturulmayacak.12.05.2008

Hiç yorum yok: