27 Mayıs 2010 Perşembe

Baykal /Ahmet Altan

KUM SAATİ 27.05.2010


Ahmet Altan

Baykal

Yazıyı Paylaş:
Ahmet Altan köşe yazılarını web sitenize ekleyin
Bir gün Deniz Baykal’ı savunmak zorunda kalacağım hiç aklıma gelmezdi.



Burası korkunç bir ülke.



Daha önce de birkaç kez yazmaya çalışmıştım, gelişmiş ülkelerde “toplumsal anlaşma” herkesin “güvende” olması esası üzerine yapılır.



Bizdeki “toplumsal anlaşma” ise hiç kimsenin “güvende” olmaması üzerine kurulmuştur.



Padişahının ırzına geçmiş, başbakanını asmış, genelkurmay başkanını hapsetmiş bir gelenekten geliyoruz, bu ülkede herkese, her an dokunulabilir.



Jack London’ın Demir Ökçe romanında, sistemin “karşısına çıkanı” nasıl ezdiği anlatılırken, “sistemin en sağlam adamlarından” biri olan bir piskoposun sisteme karşı çıktığı anda nasıl kumpaslarla “beş parasız bir yoksul haline getirilip” sokaklara düşürüldüğü de unutulmaz biçimde tasvir edilir.



Bizdeki “sistemin” en sağlam adamlarından biri olan Baykal, sisteme karşı çıktığı için değil, sistem kendisinden kurtulmak istediği için insafsızca parçalanıyor.



Manevi bir yoksula dönüştürülüyor.



Ben, “parti başkanı” Deniz Baykal’ın siyaset alanında halkın oylarıyla yenilgiye uğratılıp, siyaseten ezilmesini büyük bir sevinçle karşılarım. “Ergenekon’un avukatlığını” üstlenmiş bir siyasinin bu ülkeye ve bu halka kötülük ettiğini düşünürüm.



Ama bir “siyasetçi” siyasetle yenilmeli.



Aşağılık ayak oyunlarıyla değil.



Biz, bu tür rezillikler olmasın diye darbeye ve Ergenekon’a karşıyız, “Ergenekon’un avukatı” olan birinin bile rezilliklere kurban edilmesini istemeyiz.



Böyle kumpaslara göz yumduğunda, fiilen değilse de zihnen “Ergenekon anlayışının” bir parçasına dönersin çünkü.



Hakkaniyetten bir kere şaştığında onun devamı gelir.



Baykal’a daha on beş gün önceye kadar toz kondurmayanlar, biz Baykal’ı eleştirdiğimizde bize saldıranlar, şimdi “yalanlarla” saldırıyor CHP’nin eski liderine.



“340 bin dolara yat aldı” diye haberler yapıyorlar.



Baykal, “almadım” diyor.



“Yok, aldı” diye ısrar ediyorlar.



Bir haber yapıyorsan, haberin konusu olan insan da senin haberini yalanlıyorsa yapabileceğin iki şey vardır, ya belgesini gösterirsin, ya özür dilersin.



Şu anda Baykal’ı hiçbir gazetenin korumamasından yararlanıp, belgesini göstermeden ısrar edemezsin.



Suçlamayı sürdüremezsin.



Ya da Baykal’la ilgili raporları çarpıtarak manşetlere çekemezsin.



CHP’nin “naylon üyeleri” parti yönetimine sokarak sahtekârlık yapmasını görmezden gelip, Baykal’ı yalan haberlerle hırpalamak ahlaka, dürüstlüğe, gazeteciliğe sığmaz.



Baykal’a, onu böylesine parçalamak isteyecek kadar kızıyordunuz da neden bu insan CHP’nin başındayken böyle eleştirmediniz, neden “yatlarını”, “raporlarını” o başkanken yazmadınız?



Baykal, bu ülkeyi hiçbir gerçekliği olmadığı bugün ortaya çıkan “laiklik” gerginliğine soktuğunda onu alkışlıyordunuz.



Baykal’ı eleştirmekle “irtica savunuculuğunu” neredeyse aynı kefeye koyuyordunuz.



Deniz Baykal, o rezilce komployla medyaya servis edilen “kaseti” ortaya çıkmadan önce neleri savunuyorsa, bugün de onları savunuyor, kasetten önce nasıl biriyse, bugün de öyle biri, onu sizin gözünüzde böylesine “karalanacak” bir adam yapan nedir peki?



Artık CHP başkanı olmaması mı?



Elinde, kendini koruyacak bir güç bulunmaması mı?



Gereksiz yere “laiklik” diye tutturmasının



CHP’nin oylarını arttırmaya yetmeyeceğini fark etmeniz mi?



Baykal’ı o kadar haksız buluyordunuz da, neden Baykal’la birlikte “laiklik elden gidiyor” diye bağırıyordunuz, laiklikle ilgili endişeleriniz



Baykal’ın kaseti ortaya çıktığında mı yok oldu?



O kaseti görür görmez, “asıl sorun laiklik değil, asıl sorun yoksulluk” mu dediniz?



O kasetin hangi sahnesi size böyle düşünmek için ilham verdi?



Biz Baykal’ın bütün fikirlerine karşıyız, tek bir ortak görüşümüz bile yok ama Baykal’ın bir insan olarak parçalanmasına sonuna kadar karşıyız, onun haklarını elimizden geldiğince koruruz.



Ergenekon’un avukatlarının bile



“Ergenekonvari” oyunlarla alt edilmesine karşı çıkarız.



Ergenekon denen çeteyi sadece hukuk alanında değil, zihniyet alanında da yenmek, o zihniyet kimi, hangi nedenle olursa olsun aşağılık ayak oyunlarına hedef yaptığında “kurbana” sahip çıkmak gerekir.



Zalimlere destek olan Baykal, bugün “mazlumların” arasına düştü ve “zulmün” neler yapabileceğini görüyor.



Zalimler, yalancı, çıkarcı, kalleş ve insafsızdır.



Ve zalimler, çıkarlarına olduğunda “avukatlarını” bile yalanlarla parçalarlar.



ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: