5 Temmuz 2010 Pazartesi

Toplam mevduatın yarısı 29 bin kişiye ait. Mehmet ALTAN

Toplam mevduatın yarısı 29 bin kişiye ait




Dış politikada “eksen” tartışması var gücüyle devam ediyor... Sosyo-ekonomik yapımızdaki “eksen” ise pek söz konusu edilmiyor. Hâlbuki...

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Nisan ayı İnteraktif Aylık Bülten verileri, Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısını çırılçıplak ameliyat masasına yatırmıştı...

Türkiye’nin son bir yılda hem milyoner sayısı hem de banka mevduatları dikkat çekici bir biçimde artmış...

Öyle ki...

Milyoner sayısı geçen yıla göre 6 bin kişi artarak 23 binden 29 bine yükselmiş...

Aynı dönemde sayısı ciddi artış gösteren bu milyonerlerin bankalarda tuttuğu toplam mevduat da 35,1 milyar lira artışla 213,4 milyar liraya ulaşmış.

***

Geçen gün, “Siyaset Meydanı”nda, “Türkiye’de bankalardaki toplam mevduatın yüzde 42’si, 28 bin kişiye ait” dediğimde, “bir stadyumu” bile dolduramayacak kadar az sayıdaki insana ait bu devasa servet Ali Kırca’yı çok şaşırtmış, programda uzunca süre bu konu üzerinde durmuştuk...

Üstelik söylediğim veriler bir önceki yıla aitti...

***

Türkiye İstatistik Kurumu’nun hesaplarına göre “nüfusun en zengin ilk yüzde 20’si” toplam zenginliğin yüzde 46,4’ünü almakta...

En alttaki en fakir yüzde 20 ise, toplam zenginliğin yüzde 5’ine bile sahip değil.

Nispi bir düzelmeye rağmen, gelir dağılımı adaletsizliği müstehcen bir konumda...

O nispi düzelme sayesinde 2003’de 19 milyonun üzerinde olan yoksul sayısı 12 milyona düştü ama bu çok olumlu gelişmeye rağmen mevcut durum çok ağır.

***

Yeniden mevduatlara gelelim...

Yeni yılda durum ne?

Söyleyeyim...

“Siyaset Meydanı’nda” hatırlattığımdan daha parlak değil...

Toplam mevduatın yüzde 44,4’ü 29 bin kişiye ait...

Aslında 29 bin kişi diyoruz ama doğrusu “29 bin mevduat defteri” olacak...

Toplam mevduatın yüzde 44,4’ü “29 bin banka mevduat defterine” ait...

Muhtemelen bu paraların sahibi olanların sayısı 29 binden epeyce daha az...

72 milyon nüfusun mevduatı ile 29 bin defterin mevduatı neredeyse eşit.

***

Bankalarda 70,1 milyon mevduat hesabı var...

Bunlardan...

66 milyon 834 bin hesapta 10 bin TL’ye kadar...

2 milyon 700 bin hesapta 10-50 bin TL arası...

928 bin hesapta 50-250 bin TL arası...

928 bin hesapta 250 bin-1 milyon TL arası mevduat bulunduğu tespit edilmiş...

Özetle...

Türkiye’nin toplam mevduatı 503 milyar 13 milyon lira...

Toplam mevduatın 223 milyar 445 milyon lirası, 1 milyon lira üzerindeki hesabı olan 29 bin mevduat defterine ait...

***

Dış politikada “eksen” kaydı mı, kaymadı mı?

Konu hararetle tartışılmakta...

Ama galiba “eksenin” tartışmaya yer bırakmayacak kadar “sağlam” olduğu yer, bankalardaki “mevduat defterleri”...

Orada stadyumu bile dolduramayacak kadar küçük bir azınlık, toplam paraların neredeyse yarısına sahip...

Siyasette olduğu kadar, belki de tüm olup bitene biraz da bu açıdan bakmakta yarar var...

Yani...

“Egemenlik ulusun da, paralar kimin?”

PKK’yı bitirmek için Heron şart mı?



Hakkari Şemdinli saldırısına nereden geliyoruz? O bölgede terörist gruplar daha önce kaç kez saldırmışlardı? Kaç yıldır saldırıyorlar? Bütün terör noktalarında ne kadar saldırı oldu? Türkiye bugüne nereden geliyor?

Zor sorular bunlar, cevap aramayalım...

Türkiye’nin yılların ihmaliyle büyüyen, büyüdükçe çetrefilleşen Kürt sorunu var ve bu sorundan kaynaklanan ağır bir terör

sorunu var. PKK, artık sadece ölmek ve öldürülmek üzerine kurulu en kanlı stratejisiyle bölgeyi ve ülkeyi aynı anda ateşe

atmak konusunda kesin bir karar vermiş durumdadır.

Neden?

Kürt toplumunun temel hak ve özgürlüklerle, kültürel problemleri 5 yıl öncesine göre, 10 yıl öncesine göre daha geri olmadığına göre ve hatta yıllar içerisinde atılan adımlarla daha ilerlediğine göre neden?

Kürtlerin bu ülkede hala önemli sorunları var mı? Var.

Peki, Kürtlerin bugün hala çözülemeyen problemleri silahlı mücadele yoluyla elde edilecek derecede hayati midir? Değil.

PKK bazen Öcalan’ın cezaevi şartlarını iyileştirmek için, bazen kendini göstermek için, bazen bölgeye korku salmak için öldürüyor. Öldürmenin keyfini alan bir örgütle karşı karşıyayız ki bu en tehlikeli olanıdır.

Ne kadar tehlikeli olsa da, yaşanan manzaralar, genç şehitlerin acısı ne kadar dayanılmaz olsa da soğukkanlılıktan başka yol yoktur. En az, gece yarısından sabaha kadar sessizce, kıpırdamadan bekleyen; açılan ateşe cevap vermeyecek kadar sakince kendini gizleyen terör kadar soğukkanlı...

Bu sadece dağda bir kanlı çatışma değil, sinirleri yok eden bir sinir harbidir aynı zamanda.

Heron’larla, dürbünlerle çözülecek bir sorundan söz etmiyoruz.

Kabul edelim ki Türkiye on yıllardır bu sorunun çözümü için atmakta geciktiği her adımın bedelini daha fazla kanla ödedi, bugün de ödüyor.

Çözüm, Kürtlerle PKK arasındaki sempati bağını azaltacak adımları atmaktı. Geciken her adım uygulanacak demokrasinin dozunun biraz daha artmasını zorunlu kılmaktadır. 30 yıl önce yapmamız gerekeni yapamadığımız için terörü kucağımızda bulduk, tam o anda yine yapmamız gerekeni yapmadığımız için terörü büyüttük. Her yıl bir fırsat vardı, afra tafrayla hepsini teptik ve bugünlere geldik.

Son bir kez açılım için niyetlenenlerin de elini tutmak için ne varsa yaptık. CHP-MHP’nin şiddeti üreten diliyle, BDP’nin şiddete tapınan dili bir yıl içinde yeniden egemen oldu.

Normal şartlarda bir araya gelmesi düşünülemeyen unsurlar çözüm karşıtlığında birleşti.

Sadece soğukkanlı olmanın değil, gerçeği de söylemenin günüdür. Terör ne kadar azsa da tek çaresi demokratikleşmedir. Demokratik açılım bitti mi, bitmedi mi tartışmak yersizdir zira Türkiye’nin Kürt sorununda da terörün bitirilmesinde demokrasiden başka çaresi yoktur.

Evet, Türk ordusu terörle mücadelede yeterince başarılı değil ama PKK’ya sonsuza kadar göz açtırmayacak kabiliyettedir. Ama ne pahasına? Bizim için, PKK’yı dağa mahkum etme karşılığında sürekli şehit vermek bir yol değildir.

Her terör saldrısından sonra olduğu gibi şimdi de yaptığımız bazı tartışmalar bu nedenle anlamsızdır. Mesela, TSK’nın elindeki insansız uçak Heron’ların kullanıp kullanılmadığı gibi.

Dünyanın en büyük ordularından birisiyle bir terör örgütü arasındaki üstünlük farkı Heron’lara mı indi? İki tane daha uçak olsa bu işi bitirecek miyiz? O zaman hiç durmayalım.

Türkiye PKK’ya şehit vermeye başladığında Heronlar henüz üretilmemişti bile!

Hiç yorum yok: