Aytaç Paşa’ya bakın
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Balyoz operasyonuyla ilgili açıklamalarını özünden sapmadan özetle yayınladım. Aynı yazıda, başsavcının ifadelerine farklı bir anlam katabilme riskini gözeterek yorumdan kaçındım.
Eleştirenler var, kızanlar var, olumlu tepki gösterenler var. Görüyorum ki, hayli yankı buldu. Soruna hangi zaviyeden bakılırsa bakılsın, yeni bir tartışma alanı açıldığı su götürmez bir gerçektir.
Kişisel kanaatlerimi ifade etmem gerekirse; savunduğum temel ilke, yargının yerindelik denetimi yapamayacağıdır. 25 amiralin/generalin mevcut pozisyonuna ve ifa ettiği göreve bakarak, hukuku dolanmanın doğru bir yaklaşım tarzı olmadığı düşüncesindeyim.
Kaldı ki, geçmişte yaşanan kimi örnek hadiseler, 25 amiral ve generalle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zaafa düşmeyeceğini gösteriyor.
Mesela; 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra 235’i general ve amiral olmak üzere 4 bin subay emekli edildi. 1977 yılı Ağustos Şurası’nda 850 subay ordudan atıldı. Şuradaki depremi tetikleyen asıl hadisenin, 1 Haziran 1977’de darbe planladığı gerekçesiyle Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun’un emekliye sevk edilmesi olduğunu, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’ın “TSK macera peşinde koşanlara asla iltifat etmeyecektir” dediğini hatırlatmak isterim.
Teşbihte hata olmaz derler; kanserli hücre antibiyotikle tedavi edilmez, ihtiyaç halinde neşter son çaredir.
Genelkurmay’In tavrI
Tartışmanın bir başka boyutu daha var. Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı bünyesinde gerçekleştirildiği iddia olunan Balyoz darbe seminerinden dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ve Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bilgisinin olup olmadığıdır.
Daha önce belgelerini yayınlamıştık. Genelkurmay’daki kayıtlara göre; seminerin planlayıcısı ve koordinatör makamı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, icra makamı ise 1. Ordu Komutanlığı gözü
küyor. Seminerin amacı ise özetle Ertuğrul Harekat Planı’nı geliştirmek ve uygulamaya dönük hazırlıkları gözden geçirmek...Hilmi Özkök, daha önce kendisiyle yaptığım konuşmada, Genelkurmaya sunulan seminer özetinde, basına yansıyan Balyoz darbe senaryosuyla ilgili notların olmadığını söylemişti. Bu ifadeler, Balyoz’un Genelkurmay’ın bilgisi dışında bir çalışma olduğu, dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın plan dışına çıktığı iddiasını tetiklemişti.
Nitekim dün Hürriyet’in sürmanşetten Metehan Demir imzasıyla verdiği “İşte Kozmik Belge” başlıklı haberde, dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un“plan dışına çıkıldığı” iddiasına ilişkin rapor düzenlediği belirtiliyordu. Çok geçmeden Genelkurmay bu haberi tekzip etse de haberin yazarı Metehan Demir’le konuştum, “Yazdıklarımın arkasındayım” dedi.
Buna ilave olarak, Başbuğ’un 14 Mart’ta gazetelere yansıyan “Balyoz soruşturmasındaki iddialar şu ana kadar karşılaştığımız en ciddi olay” açıklaması hala hafızalardadır.Kuşku yok ki, komutanlar arasında tansiyonu yükselten isim, Balyoz’un 1 Numaralı şüphelisi olmakla suçlanan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın Hilmi Özkök’ü hedef alan açıklamalarıdır. Çetin Paşa’nın son bombası, Özkök’e yönelik “Lisede lakabı köstebekti” açıklaması oldu.
Çetin Doğan’ın ısrarla Hilmi Özkök’ü mindere davet eden bir tarzı var. İntikam mı almak istiyor yoksa kendini kurtaracak yegane kişinin Hilmi Paşa olduğunu mu düşünüyor, bilmiyorum.
İLK ADRES AYTAÇ PAŞA
Tabi bu arada Balyoz soruşturmasını yürüten savcılar, Sarıkız soruşturmasında olduğu gibi Hilmi Özkök’ün tanıklığına yeniden başvurmak isterler mi, orası da meçhul...
Veya Hilmi Paşa, kendisi Balyoz’da “tanık” olmak ister mi? Şimdi
cevabı en çok merak edilen sorulardan biri budur. Eminim, Çetin Paşa’nın da cevap aradığı soruların başında bu soru geliyordur.Dün Hilmi Özkök’e bunu sordum: “Balyoz soruşturması kapsamında tanık sıfatıyla ifade vermeyi düşünür müsünüz? Veya böyle bir talep olursa tavrınız ne olur?”
Hilmi Paşa, kısa ama çok kritik bir açıklama yaptı: “Biliyorsunuz askerlikteki emir komuta düzeninde teselsül (silsile, sıra, dizi) vardır. Ordu komutanlarının ilk amiri kuvvet komutanıdır. Bu olgu daha önce de gündeme geldi. Bu nedenle bu konuda benim şahitliğimin isteneceğini sanmıyorum.”
Haddimi aşmak istemem, bu cevaptan çıkardığım sonuç şudur: Eğer ortada bir muhatap aranıyorsa, muhatap, ben değil Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’dır.
Gösterdiği ilk adres, Aytaç Paşa...
Daha önce konuşmak için Genelkurmay’ın yürüttüğü soruşturmanın sonuçlanmasını beklediğini açıklayan Aytaç Paşa, şimdilik sessiz... En azından bize karşı...
Peki, elinde Balyoz darbe planıyla ilgili bilgi, belge var mı?
Özkök, kesin bir dille, “Hayır” dedi.
Çetin Doğan’ın ve bundan bağımsız olarak darbeci zihniyetin Hilmi Özkök’ü “darbe komplosu” kurmakla suçlamasının gerisinde yatan nedenlere gelince...
Bu konudaki soruma Hilmi Paşa, çok ihtiyatlı yaklaştı, kelimeleri seçerek kullandı: “Bu sorunuzu yanıtlarsam, kullandığınız sıfatları onaylıyorum olarak algılanır ki bu cevap sorunuzun amacını aşar ve doğru bir davranış olmaz.”
Açıklamada başa dönersek, ilk adresteki isim olarak Aytaç Yalman’ın konuşması, şimdi daha büyük önem arz ediyor.
Sıra Aytaç Paşa’da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder