PAZARTESİ KONUŞMALARI 07.04.2010
Neşe Düzel
Remzi Kartal: ‘Batı, Kürt sorununu kullandı’
Yazıyı Paylaş:
“AB Kürt politikasında geriledi. Avrupa devletlerinin Kürt sorununa hassasiyeti azalıyor. Bize yapılan son tutuklamalar Türkiye’deki siyasi sürece paralel yürüyor.”
“ABD ve uluslararası güçler, kendi çıkarları için davrandılar. İhale almak veya Türkiye’yi bir konuda sıkıştırmak istediklerinde Kürt sorununu kullandılar.”
“Filistin sorununu, Hamas’ı yok sayarak çözemezsiniz. Kürt sorunu çözülecekse, beğenin beğenmeyin bu halkın iradesini temsil eden örgütlerle konuşacaksınız.”
* * *
NEDEN REMZİ KARTAL
Türkiye bir yandan anayasa değişikliklerini konuşup tartışıyor. Öyle ki, bu değişiklikler gerçekleşirse, bu ülkede ilk kez darbe anayasasının hukuk sistemine dokunulacak. Böylece adaletin “adil” dağıtılmasının yolu açılacak. Sivil bürokrasinin vesayeti törpülenecek. Ama Türkiye’de hiçbir zaman iyi bir haber tam olarak gündeme hâkim olamıyor. İyi gelişmenin yanında mutlaka bir de kötü gelişme yaşanıyor. Tam darbe hukukunun temeline dokunulması tartışılırken, bir yandan da Güneydoğu’dan askerî yığınak haberleri geliyor. Kandil’den Murat Karayılan “kendisine suikast yapılacağını” söylüyor. Bütün bunlar, ciddi bir gerginleşmenin hatta önemli bir çatışmanın sinyalleri. Peki, ne oluyor? PKK ve KCK durumu nasıl görüyor? Tekrar bombaların ve mayınların patlayacağı, askerî harekâtların yapılacağı, gençlerin öleceği yoğun bir çatışma ortamına mı gidiliyor? PKK’nın anayasa değişiklikleri karşısındaki tavrı ne? Bütün bunları Belçika’da yapılan operasyonda tutuklanan ve hapisten yeni çıkan KCK liderlerinden Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal ile Brüksel’de konuştuk. Önceki gün ve dün Zübeyir Aydar’la yaptığımız konuşmayı yayımladık. Bugün de, DEP milletvekiliyken, partinin kapatıldığı gün Zübeyir Aydar’la birlikte yurtdışına giden ve on altı yıldır Avrupa’da yaşayan Kongra-Gel Başkanı Remzi Kartal’la yaptığımız söyleşiyi yayımlıyoruz.
* * *
NEŞE DÜZEL: Siz Avrupa’da ilk kez mi terör örgütüyle ilişkili olduğunuz iddiasıyla suçlanıyorsunuz?
REMZİ KARTAL: Avrupa’da 16 yıl boyunca yaptığım çalışmalardan ötürü ilk kez suçlanıyorum. Yoksa daha önce Türkiye’nin talebi üzerine 2005’te Almanya’da, 2009’da İspanya’da Interpol aracılığıyla içeri alındım. Hâkimler dosyaları incelediler ve Türkiye’ye iademin söz konusu olamayacağına karar verdiler.
16 yıl boyunca Avrupa’daki faaliyetleriniz soruşturulmamış. Şimdi neden soruşturuluyor sizce? Sizin açınızdan Avrupa’da ne değişti?
Avrupa, 16 yıl sonra Türkiye’nin bulunduğu noktaya geldi. 16 yıl önce DEP’in kapatılması nedeniyle Türkiye’yi protesto eden ülkelerdi bunlar. Düşünün ki, Türkiye 16 yılda altıncı partiyi de kapattı. Halkın seçtiklerine siyaset yasağı getirdi. Ben Avrupa’ya geldiğimde, Ahmet Türk ve Leyla Zana yasaklıydı. Bugün yine yasaklılar. Hatip Dicle cezaevindeydi. Bugün yine cezaevinde. Belediye başkanları da içeride. Ayrıca şimdi bizler, eski milletvekilleri olarak Avrupa’daki Kürt kurumları nedeniyle yargılanmak ve mahkûm edilmek isteniyoruz. Türkiye, Kürt sorununda ileriye gitmedi. Türkiye hâlâ parti kapatıyor, hâlâ Kürt siyasetçileri yasaklıyor... Avrupa geriledi.
Konjonktür mü değişti Avrupa’da?
Evet. Avrupa, Türkiye’deki politikaların noktasına geriledi. Avrupa’da bize yönelik yapılan bu operasyon, Türkiye’deki siyasi sürece paralel yürüyor. Türkiye bugüne dek Kürt sorununun varlığını hep inkâr etti, bu sorunu güvenlik politikaları temelinde yok etmeyi hedefledi. Ancak AKP ile süreç biraz makyajlandı. “Kürt sorunu var” dendi ve sorun, devlete bağlı televizyon yayını gibi, devletin kabul ettiği çok dar bir çerçevede çözülmek istendi. Yapılanlara, demokratikleşme, özgürlük demek doğru değil. Kürtlerin, bir halk olmaktan doğan kolektif hakları hâlâ kabul edilmedi. Tek devlet, tek bayrak, tek dil politikaları AKP’nin makyajlarıyla sürdü.
Siz iki devlet, iki bayrak, iki dil mi talep ediyorsunuz?
İki bayrak, iki devlet istemiyoruz. Ama şüphesiz iki dil istiyoruz. Çünkü tek millet yok. Kürtler ayrı bir millet. Avrupa’ya gelince... Avrupa, Türkiye ile ilişkilerinde tamamen ABD’nin Ortadoğu’da yürüttüğü politikalara paralel davranıyor. Avrupa Birliği’nin, terör örgütleri listesi hazırlaması ve PKK’yi listeye alması, Türkiye ile ilişkiler gözönüne alınarak Kürt sorununun büyük oranda görmezden gelinmesi, hep bu dönemin politikaları olarak ortaya çıkıyor.
Batılı devletlerin Kürt sorununa olan hassasiyeti geriliyor mu?
Maalesef. Bugün Avrupa ve ABD, Kürt sorununun çözümünde, Türkiye’ye geçmişten daha farklı bir biçimde destek sunuyorlar. Zaten Kürtler, devletlerarası politikalarında hep bir kart olarak kullanıldılar ve mağdur edildiler. Ama artık Kürtler sürekli örgütlenerek, kendilerini gündemde tutuyorlar. Bu yüzden Kürtlerin mücadelesi engellenemiyor.
Belçika’nın yanı sıra Fransa ve İtalya’da da tutuklamalar oldu. Ortak bir tavır varmış kuşkusu uyandırmıyor mu bu sizde?
Ortak bir tavır olduğu çok net. Ortak tavrın kaynağında da, Amerika’nın Ortadoğu politikasında AKP’nin oynadığı rol yatıyor. AKP’nin önündeki engellerin kalkması için ona destek veriliyor. Zira Amerika, bölgedeki politikalarını AKP üzerinden yürütüyor. Kürtler, ABD’nin bölge politikalarında temel konu değil.
ABD’nin temel sorunu ne sizce?
Temel konu, bölgenin istikrarı. ABD, Iraklı Kürtlerle Sünni Araplar arasında denge kurmaya çalışırken, Türkiye’nin Kürt politikasındaki kırmızı çizgilerini dikkate alıyor. Türkiyeli Kürtleri, Ortadoğu ve Türkiye politikasına feda ediyor. Zaten ABD’nin Türkiye’deki Kürtlerle ilgili Irak’taki gibi bir Kürt politikası hiç olmadı. Çünkü ABD’nin, Ortadoğu, Balkan ve Kafkas politikalarında Türkiye’ye verdiği önemli bir misyon var. Bu yüzden bugün ABD ve Avrupa, Türkiye’nin isteklerini karşılayan bir çizgideler.
Türkiye, AB ülkelerini PKK’yı desteklemekle suçlamadı mı hep?
Türkiye’nin yanlış yorumları bunlar. ABD ve uluslararası güçler, hiçbir zaman Türkiye’nin iddia ettiği gibi Kürtlerin yanında olmadılar. Kendi çıkarları doğrultusunda davrandılar. Bir ihale almak ya da Türkiye’yi bir konuda sıkıştırmak istediklerinde Kürt sorununu, Türkiye ile ilişkilerde bir argüman olarak kullandılar. Sonunda helikopter ihalesini aldılar vb... Oysa Kürt sorunu Türkiye’nin kendi sorunudur. Bu sorunu çözecek olan Türkler ve Kürtlerdir. Ama Türkiye’de devleti yöneten asker-sivil hâkim güç, Kürt sorununu ülkenin parçalanması ve bir güvenlik sorunu olarak gördüğü için Kürtlerin hep bastırılması gerektiğini düşündü.
PKK ve KCK’ya karşı Avrupa’da eskiye kıyasla ne tür yaklaşım farkları ortaya çıkıyor?
Avrupa ve Amerika’nın, Türkiye’nin hatırı için, PKK’yi ve KCK’yi tamamen ortadan kaldıracağı hiç düşünülmesin. Avrupa böyle bir operasyona girişmez, bunu göze almaz.
Neden göze alamaz?
Çünkü bu kendisine zarar verir. Türkiye 30 yıldır operasyon yapıyor. Bunlardan bir sonuç aldı mı? Aksine güvenlik gözlüğünden baktığı için sürekli Kürt hareketi büyüyor.
PKK Avrupa’da silahlı eylem yapabilir mi?
Hayır. Silahlı eylem yapmasına gerek yoktur. Kürtler protesto eylemleriyle, mitingleriyle sürekli ayaktalar. Avrupalı ülkeler, Türkiye’yi yüzde yüz memnun etmek için niye kendi güvenliklerini bozsunlar ki? Dün bizi içeri aldılar. Biz bugün yine dışarıdayız. Biz yine aynı çalışmaları yapıyoruz ve yapacağız. Bizim bu ülkelerin hukukuyla bir sorunumuz yok. Onların demokratik sistemini bozacak bir şey yapmıyoruz. Bu ülkelerde Kürtler, hak ve hukuklarını kullanıyorlar. Avrupa’daki sivil toplum örgütleri kanalıyla, Kürt sorununun siyasallaşmasını talep ediyorlar.
Avrupa’daki Kürtlerin hepsi PKK çizgisinde mi?
Avrupa’da yaklaşık iki milyon Kürt var. Aktif ve örgütlü olan kesimin büyük çoğunluğu PKK ve KCK sisteminin sempatizanıdır.
Avrupa PKK’ya ve KCK’ya karşı tavır alırsa, bu, sizin gücünüzü nasıl etkiler?
Bu süreç, öyle Türkiye’nin istediği gibi PKK’nin ve ona bağlı sempatizan kitlelerin Avrupa’daki çalışmalarını bitirmeyecek. Aksine, Kürt sorununu hem uluslararası hukukun hem de siyasetin gündemine oturtacak. Kürt sorunu daha siyasallaşacak ve dünya sorunu haline gelecek.
Peki, bu süreçte sizin politikalarınızda bir değişiklik olmayacak mı?
Kürtler Avrupa’da silahlı mücadele yürütmüyor. Kürtler, Avrupa’da meşru çalışmalarını aynen yürütecekler. Önümüzdeki süreçte gelişmeler, Kürtlerin beklentileri doğrultusunda olacak.
Avrupa ve ABD, PKK’yı terör örgütleri listesinden çıkaracak mı?
Yeni siyasal gelişmeler olabilir. Bakın... Hamas’ı beğenelim beğenmeyelim ama Filistin sorununda, Hamas’ı, El-Fetih’i yok sayarak bir çözüm yaratamazsınız. Kürt sorununa eğer bir çözüm aranıyorsa, beğenilsin beğenilmesin bu halkın iradesini temsil eden örgütlerin temsilcileriyle diyalog kurulması gerekiyor.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmak için girişimlerde bulunması ve bazı yasalarını değiştirmesi, Avrupa’nın PKK’ya ve KCK’ya bakışını nasıl etkiledi?
Avrupa ülkeleri, zaman zaman Türkiye’nin talepleri doğrultusunda yaklaşımlar dile getiriyorlar. Bunlar, bizim politikalarımızı çok fazla etkilemiyor.
Size ne diyorlar?
Kürtlerin, PKK’ye karşı çıkmasını, onunla arasına mesafe koymasını istiyorlar. Bu, çözüm getirmeyen bir politika. Bu neye benziyor? Filistin-İsrail sorununda Filistin halkına, “Hamas’tan, El-Fetih’ten uzak durun. Durursanız biz yardımcı oluruz” demeye benziyor
PKK bugün silahlı bir mücadele sürdürüyor. Daha önce silahlı mücadeleyi ayrılmak için yapıyordu. Şimdi böyle bir amacının olmadığını açıkladı. O zaman bu silahlı mücadelenin amacı ne?
PKK’nin amacı şu anda Kürt kimliğinin anayasal olarak tanınması, Kürtlerin kimlik, dil ve kültür olarak kendilerini özgürce geliştirmeleri, ifade etmeleri ve örgütlenmelerinin sağlanması.
Bunun için hukuk ve siyaset yoluyla mücadele yapmak gerekmez mi? Kürtlerin, hukuk ve siyaset yoluyla alamayacağı hangi hakları silahla alabileceğini düşünüyorsunuz?
Kürt sorunu, ordunun gücüyle çözülmeye çalışılıyor. Kürtler sisteme, “Kürt sorununu askerî yoldan çözemezsiniz” mesajını vermek istiyorlar.
Türkiye ne zaman demokrasi yolunda adım atmaya hazırlansa veya küçük küçük adımlar atsa, bu ülkede nedense silahlar patlamaya başlıyor. Biraz tuhaf değil mi bu?
Sizin değerlendirmenizde, Kürt sorununu ve Kürtlerin taleplerini AKP’yle birlikte gelişen sürece endeksleme var. Kürtlere, “AKP, demokrasiyi derinleştiriyor, anayasayı demokratikleştirecek. AKP’ye endeksli hareket edin” deniyor. Biz durumu öyle görmüyoruz.
Eğer anayasa referandumuna gidilirken silahlı çatışmalar artarsa, bu, demokrasinin gelişmesine mi yoksa gerilemesine mi yol açar?
Biz, demokratikleşmenin doğru yapılmasını istiyoruz. AKP’ye veya AKP’nin yaptığı çalışmalara destek sunan bazı çevreler... Mesela siz... “AKP iyinin kötüsüdür. Kabul edelim” diyemeyiz biz. Biz, anayasa değişikliğini yeterli bulmuyoruz. Biz iyinin kötüsünü değil, iyinin kendisini istiyoruz. Üstelik çatışmayı yaratan devlet. Şu anda ordu, büyük bir yığınak yapıyor. Operasyonlar arttı. Dağdaki gerilla, “AKP anayasayı değiştiriyor, biz bu süreçte bir şey yaparsak, AKP’nin eli zayıflar, askerin eli güçlenir. Biz ölelim” mi desin?
AKP’nin yaptığı bazı iyi şeyleri, mesela şimdiki anayasa değişikliğini ben destekliyorum. Türkiye’de yeterli olmasa da demokratik hamleler yapılıyor. Bu hamlelerin Kürtlerin yaşamına yansımayacağını mı düşünüyorsunuz?
Yansımaz değil. Yargı demokratikleşirse tabii ki yansır. Ama Kürt siyasetçiler tutuklanırken, yasaklanırken, AKP’ye daha doğru demokratik adımlar atmaya zorlamak için, Kürtler mücadelelerini yükseltmek zorundalar.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması Kürt vatandaşlarımızı nasıl etkiler?
Olumlu etkiler. Ama tabii ki AKP’nin bu politikalarıyla, Türkiye, hayalinde üye olur AB’ye...
Türkiye’de tek ve temel sorun AKP mi sizin için?
Şu anda muhatap o. Herhalde CHP’yi, MHP’yi, devletin içindeki bilinen güç kaynaklarını söyleyecek halimiz yok.
Türkiye’de aydın kesimin büyük bölümü, geçmişte Özal karşıtlığına takılıp kalmaları yüzünden dünyadaki ve Türkiye’deki değişimi ıskaladılar. Şimdi de AKP karşıtlığı yüzünden dünyadaki ve Türkiye’deki değişimi anlamama ve ıskalama tehlikesi yok mu sizce?
“Rejimin demokratikleştirilmesi Türkiye için bir ihtiyaç. 12 Eylül Anayasası’yla olmaz, yeni bir anayasa gerekiyor” deniyor. AKP’nin getirdiği kısmi değişiklik ise toplumun yeni anayasa beklentilerini aşındırıyor. Anayasa değişikliğini âdeta toplumun gündeminden çıkarıyor. AKP, kendisine yönelik anayasa değişiklikleri yapıyor.
Silahlı mücadelenin bir savaş galibiyetiyle bitebileceğini düşünüyor musunuz?
Hayır. Kürt sorunu silahla çözülebilecek bir sorun değil. Devlet, “Kürt sorunu siyasi bir sorundur. Kürt sorunu, askerî yöntemlerle bitirilecek bir sorun değildir” dediği zaman silah ortadan kalkar. Yoksa PKK’nin, devletin ordusunu askerî olarak yenmesi söz konusu değil. PKK de bunu söylemiyor.
Silahlı mücadele ne zaman biter sizce?
Dağdaki mücadele, ancak, Kürtlerin siyasal mücadelesinin önü açılırsa, Kürtlerin hak ve özgürlükleri anayasal güvenceye bağlanırsa bitirilir.
Barış, hangi şartların gerçekleşmesiyle elde edilebilir?
Operasyonlar durdurulur ve hükümet “Ben sorunun askerî yoldan değil, siyasi yoldan çözülmesine inanıyorum” derse bu yola girilir. Kürt politikacılar, belediye başkanları içeri alındılar. Bunlar Kürt sorununun siyasal, demokratik çözümünü istiyorlar.
PKK hangi şartlarda silah bırakır?
Daha yeni deklarasyon ilan edildi. Operasyonlar durursa, tek mermi atılmazsa, Kürt sorununun çözülmesi için diyalog temelinde bir yaklaşım ortaya çıkarsa silah ortadan kalkar. Özgürlüklerin ve demokrasinin genişletilmesini istiyorlar. Bırakın demokrasi içinde çıksınlar konuşsunlar. Eğer şiddete dayanan bir şey varsa, yargılanırlar. Ama 29 Mart seçiminin sonuçları hazmedilemedi, 14 martta operasyonlar başlatıldı. DTP’nin çalışmalarında yer alan insanlar içeri alındı. Bunlar bırakılmalı ve operasyonlar durdurulmalı.
Kürtler savaşın ve çatışmaların devamını istiyor mu?
Hayır. Barış istiyor Kürtler.
Kürt açılımıyla birlikte dağdan dönüşler başlamıştı, Avrupa’dan da ülkeye dönüşler bekleniyordu. Bu gelişme neden kesildi sizce?
Hükümet CHP, MHP ve farklı çevrelerin kampanyaları karşısında geri adım attı. Milliyetçi dalgadan korktu. Ürkmeseydi ve risk alsaydı, süreç devam edecekti.
Türkiye’ye dönmek ve siyasete girmek istiyor musunuz?
Siyaset sorun değil ama siyasal zemin uygun olduğunda Türkiye’ye döneceğim tabii. Kendi ülkemde ve toprağımda, özgür ve demokrat bir ortamda yaşamak istiyorum.
Türkiye’ye dönebilmeniz hangi şartlarda mümkün olacak sizce?
Kürt sorunu çözülmeden, Kürt kimliği ve kültürü anayasal güvence altına alınmadan bizim dönüşümüzün koşulları yaratılmış olmaz. AKP şu andaki bileşimiyle ve parlamento yapısıyla barış sürecini götürebilecek bir parti değil. AKP’nin içinde demokratikleşmeyi ve çözümü isteyen insanlar var ama, o kadar...
Kürt sorununda tek karar verici unsur AKP mi?
Hayır. Uluslararası mekanizmadır. AKP’nin attığı adımların arkasında ABD var. Artık ordunun eski dünya koşullarındaki konumu ve misyonuyla şimdiki konumu ve misyonu farklı. Uluslararası güçler, artık Türkiye’ye ve orduya farklı bir misyon biçiyorlar. Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecini götürecek olan AKP ama AKP bu misyonu yapabilecek güçte değil.
Amerika, AKP’ye ve orduya nasıl bir misyon biçiyor sizce?
Türkiye, bölgede Kürtleri hiçbir şekilde muhatap almayan, Kürt sorununu tamamen inkâr eden bir politika yürütüyordu. Ama şimdi Irak’ta Kürtleri kabul etmesi, onlarla diyalog içinde olması gerekiyor. Çünkü Irak’ta istikrar ancak böyle sağlanabiliyor. Dolayısıyla Türkiye, Irak Kürdünü kabul edince kendi Kürdünü de kabul etmek zorunda kalıyor. ABD’ye, “Bu konuda değişime giderim ama PKK bir terör örgütüdür ve siz de PKK’yi bitireceksiniz” diyor. ABD, Kürtlere ufak tefek haklarının verilmesini, Türk devletini zorlamayacak bazı adımların atılmasını istiyor. Kürtler bunu kabul etmez.
Kürtler, sizce bu süreçte ne yaparlar?
Geçmişte bütün askerî darbeleri yaptıran ABD’nin, bugün artık yeni dünya ve Ortadoğu düzeninde askerî darbeler yaşayan bir Türkiye’ye ihtiyacı yok. ABD, Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor ama onun istediği demokrasiyle bizim istediğimiz demokrasi arasında fark var. Türkiye de kısmi bir demokrasi ve değişim peşinde. Kürtler ise radikal bir demokratikleşmenin peşindeler. Kürtler demokrasi mücadelelerini yükselterek doğru bir demokraside ısrar edecekler.
neseduzel@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder