15 Nisan 2010 Perşembe

Taha Akyol Objektif / HSYK nasıl olmalı?

Taha Akyol Objektif
t.akyol@milliyet.com.tr

HSYK nasıl olmalı?
09 Nisan 2010

HSYK türü kurullar için iki sorun var: Biri, yapısı nasıl olmalı, üyeleri nasıl seçilmelidir?
Temel ilke, kurulun ideolojik veya mesleki ‘klik’ oluşturamayacak sayıda ve çeşitlilikte olmasıdır.
Onun için Avrupa’da bu tür kurulların üye sayısı 20 civarındadır. Büyük çoğunluğunu her kademeden gelen yargıçlar oluşturuyor ama yargıç olmayan hukukçu ve idareciler de üyedir; “çeşitlilik” sağlamak için.
Bizde ise HSYK’nın üye sayısı, sadece yüksek yargının seçtiği 5 üye ile bir bakan ve müsteşarıdır. Bunun ‘klik’leşmeye ve “kooptasyon” denilen birbirini seçme ilişkilerine çok müsait olduğu açıktır. Değişiklik önergesinde üye sayısının 21’e çıkarılması ve “geniş temsil” ile “çeşitlilik” ilkelerinin benimsenmiş olması isabetlidir.

Yürütme ile ilişkiler
Bu tür kurullar için ikinci sorun şudur: Adalet hizmetlerinden dolayı halka karşı siyaseten sorumlu olan “yürütme”yle ilişkiler nasıl olmalıdır? 1982 Anayasası 5 yüksek yargıçtan oluşan bir “kapalı kast” kurmuş, bunu dengelemek için de Adalet Bakanı’na geniş yetkiler vermiştir: Adalet müfettişleri bakana bağlıdır, hâkim ve savcıların tayin, yükselme, disiplin işlerinde bakan ve müsteşarın en azından oy hakkı vardır, kurulun kendi sekretaryası, bütçesi yoktur...
Taslak bu konularda iyileşmeler getiriyor: Hâkim ve savcıların özlük işlerine ve soruşturmalara bakacak üç ‘daire’ kuruluyor, bakan hiçbirinin üyesi bile değildir. Müfettişler tamamen bakanlıktan alınıp kurulun ilgili ‘daire’sine bağlanıyor, kararlara karşı etkin itiraz ve yargı denetimi getiriliyor...
Bakanın yeni statüsü, “Genel Kurul”un başkanı olmasıdır.
Buna da itiraz edilebilir ama “Bakan daha yetkili hale getiriliyor” demek çok yanlıştır.
Bu konudaki evrensel ilke, halka karşı sorumlu olan yürütmenin tamamen dışlanması değildir. Yürütme veya yasamanın tamamen dışlandığı bir model yoktur. Önemli olan, yürütme veya yasamanın HSYK’da “etkileme gücü”ne sahip olmadan temsil edilmesidir.

Üç eleştiri
- Danıştay, bugün beş üyeden 2’sini seçiyor, taslakta ise 21 üyeden birini seçecek! Yüksek yargıda dışlanma duygusu yaratan bu yaklaşım yanlıştır. Diğer kontenjanlardan birkaç üye yüksek yargıya verilmelidir.
- Taslaktaki en tehlikeli husus şudur: HSYK’nın 21 üyesinden toplam 10 tanesini Türkiye’deki adli ve idari bütün hâkim ve savcılar, yani toplam 14 bin ‘seçmen’ seçecek! Onun için ortaya sandık konulacak!
Bu tür seçimlerde mesleki liyakatten ziyade “başka faktörler” devreye girer, yargı tahribata uğrar diye endişeliyim.
Bunun yerine kıdem, mastır, doktora, bilimsel hukuki yayın ve performans gibi kıstaslarla yapılacak bir sıralamaya göre üye belirlenmelidir.
Yargıtay’da bile “Daire Başkanı” seçimlerinin ne sorunlar yarattığını bilmiyor muyuz?! Şimdi de adaletin tabanını mı hiziplere bölelim! Bunun vebali büyüktür.
- HSYK’ya seçilen bir üye, dört yıllık süresi bittikten sonra Yargıtay üyesi veya Yargıtay’da Daire Başkanı olmak için hesaplara girip tayin ve terfilerde ‘kendi seçmeni’ni kayırmayacak mı? ‘Seçilme’ savaşlarının yargıda nasıl tahribat yarattığını eski Yargıtay başkanlarından dinledim... Onun için, görev süresi biten HSYK üyesi eski görevine dönmeli, en azından yasa düzeyinde bu kural getirilmelidir.
Felsefesi doğru olan değişiklik teklifinin, bu somut sakıncalardan kurtarılmasını komisyona öneriyorum

Hiç yorum yok: