KUM SAATİ 30.10.2010
Bir mevsimden bir mevsime geçiş öyle hemen anlaşılmaz, yazdan sonbahara geçtiğinizde havalar hâlâ sıcaktır, mevsim değişmiştir ama öyle büyük işaretler yoktur ortada, göçe hazırlanan küçük kuş sürüleri, hafiften serinlemeye başlayan akşamlar, yeni bir mevsime geçtiğine inandırmaz hemen insanı.
Başka bir mevsime geçtiğinizde, ilk başlarda eski mevsimin belirgin özellikleri, sıcağı, soğuğu aynı gibi gözükür.
Yeni mevsim ağır ağır gelip yerleşir.
Yaz geldi derken aniden soğuk bir sağanakla, sonbahar geldi derken sıcacık bir günle karşılaşmak mümkündür.
Ama bu küçük sürprizler, havanın değiştiği gerçeğini değiştirmez, yeni mevsim geri dönülmez bir biçimde gelmektedir.
Türkiye’de mevsim değişti.
Bir başka mevsime geçtik.
Eski mevsimin yasakları, tabuları, saçmalıkları sürüyor elbet ama bu yeni bir mevsimin geldiği gerçeğini değiştirmiyor.
“Başörtüsü kamu alanına giremez” diye bağıranlar var elbette hâlâ ama artık en tutucuları bile “canım elbette üniversitede türban serbest olmalı” diyor, başörtülü kızlar üniversitelere girmeye başladılar bile.
“Terör örgütüyle konuşulmaz” diye kükreyenler var ama “devlet Apo’yla görüşür” anlayışına karşı çıkana pek rastlanmıyor.
“Anadilde eğitim Türkiye’yi böler” diye yasakçılığı sürdürmeye çalışanlar çıkıyor her yanda ama televizyonlarda “ayrılmak, Kürtlerin bağımsız bir devlet kurması” bile rahatça tartışılıyor.
“Alevilik ayrı bir din değil ki ayrı ibadethanesi olsun” diyenler çok ama “zorunlu din dersi haksızlık” diyen müminler görüşlerini ferah ferah söylüyor artık.
“Her Türk asker doğar” safsatasını sürdürmeye uğraşanlar özellikle orduda çok ama “zorunlu askerlik istemiyoruz” diyenlerin şikâyetleri ayyuka çıkıyor.
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” paranoyası, “sıfır sorun” anlayışına çoktan yerini bıraktı, bütün komşularla dostane ilişkiler gelişiyor.
Yeni bir mevsimin bütün işaretleri görülüyor.
Çok geçmez eski mevsime ait ne varsa silinir gider.
Bu geçiş günlerinden sonra hepimiz yeni bir mevsime alışır, ona uygun biçimde düşünüp, ona uygun biçimde davranmaya başlarız.
Gömlekle gezilen yaz günlerinden sonra sonbaharla birlikte ceketli insanların çoğalması, kışla birlikte ceketlerin üstüne bir de palto giyilmesi, ilkbaharda paltoların ortadan kaybolması gibi düşünsel mevsimler değiştiğinde de insanlar farkına bile varmadan “birlikte” düşüncelerini değiştirmeye başlarlar.
Kimse kış günü gömlekle dolaşan bir “zemheri zürafası” ya da yaz sıcağının göbeğinde paltoyla gezen bir şaşkın olmak istemez.
Herkesin anlayışı, düşüncesi, duygusu, çevresindekilerle birlikte değişir.
Değişimdeki bu benzerlik, değişimi herkes için hem kolaylaştırır hem de bir mecburiyet haline getirir.
Doğadaki mevsim değişikliklerini durdurmak mümkün olmadığı gibi toplumsal mevsim değişikliklerini durdurmak da mümkün değildir.
Artık hepimiz için yeni mevsime alışma zamanı.
Kürt meselesinin çözümüne alışmalıyız mesela, buna Türkler de Kürtler de hazırlamalı kendini, ilkbaharda aniden kar yağması gibi bir tuhaflık olabilir, savaş birdenbire kızışabilir ama böyle bir olay yaşasak bile artık savaş bitti, herkes savaşla bir yere gidilemeyeceğini gördü, en önemlisi savaşanların kendisi gördü bu gerçeği.
Savaş bitince ne olacak?
Ne olursa olsun mutlaka savaştan daha iyi bir şey olacak, Kürtlerin hakları kabul edilecek, eşit insanlar olarak yaşamaya alışacağız.
Zaten bu yeni mevsimin en önemli özelliği “farklılık ve eşitlik” olacak, farklılıklarımız daha keskinleşecek, Türk, Kürt, dindar, dinsiz, Sünni, Alevi, solcu, sağcı berrak ışıkların altında birbirlerinden farklı ama birbirleriyle eşit olarak yaşayacaklar.
Devlet bizi birbirimize benzetmeye çalışmayacak.
Hiç kimse kendini gizlemek zorunda kalmayacak.
Toplum devletten daha güçlü olacak.
Siyasette “boş laf”, “yasakçılık” kendine yer bulamayacak, “baskıyı ve zorlamayı” savunmayacak kimse, ekonomik programları, eğitim kalitesini yükseltmeyi, sağlık projelerini, teknolojik atılımları, çevreyi korumayı, güçsüz ve fakirlere toplumsal desteği arttırmayı tartışacaklar.
Yeni bir mevsim başladı.
Dolapları, çekmeceleri elden geçirip, mevsime uygun yeni duygular ve düşünceler yerleştirme zamanı.
ahmetaltan111@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder