2 Kasım 2010 Salı

Ahmet Altan

KUM SAATİ 02.11.2010


Ahmet Altan



Bu ülkede yaşamak, çılgın bir lunaparkta korkunç bir hızla giden bir “bugi bugi”ye binmek gibi.

Rayların üstünden inanılmaz bir süratle aşağıya doğru inip sonra da aynı süratle zirveye çıkıyorsunuz.

Önceki sabah kalktık, Taksim’de bir canlı bomba patladı, insanlar yaralandı.

Tam da Aysel Tuğluk’un Öcalan’la görüşmesinden ve PKK’nın “eylemsizliği uzatıp uzatmama” kararından bir gün önce böyle bir saldırının gerçekleşmesi ortaklaşa bir endişe ve umutsuzluk yarattı.

O bombayı kim patlattıysa, bence birinci hedefi Öcalan’la PKK idi.

Sanki birileri, “Öcalan’ın ve PKK’nın vereceği kararın hiçbir önemi yok, onlar barış istese bile biz barışa izin vermeyiz” demek istiyordu.

Herkeste ortaklaşa bir karamsarlık oluştu.

Dün sabah kalktık, PKK “seçime kadar eylemsizlik kararı” aldığını ve Taksim’deki bombayla hiçbir ilişkisi olmadığını açıkladı.

Bir gün önce “dibe doğru inişe” geçen umutlar yeniden hızla yükseldi.

PKK, bu kararıyla Kürt’üyle Türk’üyle bütün Türkiye’ye büyük bir şans tanımış oldu.

Barışın kapısını açtı.

Birisinin barış için önceliği alması, ilk adımı atması gerekiyordu.

Daha önceki hataları ne olursa olsun, Öcalan ve PKK burada çok net, çok açık, çok umut verici bir hamle yaptı.

Silahları susturdu.

Cumhurbaşkanı Gül, 29 Ekim Resepsiyonu’nda BDP Başkanı Demirtaş’a “silah oluru olmaz yapıyor” demişti, şimdi silah sustu, oluru “olmaz” yapan unsur sahneden sekiz aylığına da olsa çekildi.

Şimdi sıra devlette ve hükümette.



“Silahlar konuşurken gerekenleri yapamıyoruz” diyenler, silahlar susunca gerekenleri yapmalı.

Öcalan’ın ve PKK’nın barışa tanıdığı bu fırsatı değerlendirmek bundan sonra Başbakan Erdoğan’ın liderlik gücüne ve ferasetine kalmış.

Eğer küçük hesaplarla “barış için adımlar” atmaktan çekinir, Kürtlere güven verecek girişimler yapmaktan kaçınır, bu fırsatı heba ederse “inandırıcılığını” önemli ölçüde zedeler.

Erdoğan, “Kürt açılımını” başlatacak cesareti göstermişti, o açılımı sürdürecek cesareti de gösterirse bu ülkeye büyük bir hizmet yapmış olur.

Başbakan’ın barış için attığı adımları “ulusalcılar” hep PKK’ya taviz olarak değerlendirip barışın önünü kesmeye uğraşmışlardı, bugün artık ellerinde böyle bir eleştiri imkânı kalmadı, Erdoğan’ın önü açıldı.

Sivil Kürt siyasetinin üstündeki baskı kaldırılabilir.

Kürt ve Türk vatandaşların eşitliğini öngören yeni bir anayasanın hazırlığı başlatılabilir.

Anadilde eğitim için çözüm yolları aranabilir.

Üstelik bu hamleler sadece Kürt sorunu için değil, Kemalist sistemin mağdur ettiği herkesin hakkını vermek için “toplu bir paketle” yapılabilir.

Sünnilerin ve Alevilerin sorunları da çözüm paketine dâhil edilebilir.

Bunları yapması için Erdoğan’ın önünde bir engel yok.

Sadece siyasi bir tercih sorunu bu.

Seçimlere “bana oy verirseniz bütün sorunları çözerim” diyerek mi girmek istiyor yoksa “sorunları teker teker çözüyoruz, çözmek için şu adımları attık, şu adımları da atacağız” diyerek mi girmek istiyor?

Somut adımlar atmış bir lider olarak mı halkından oy istemek onun siyasi geleceği için daha akıllıca yoksa “soyut vaatlerle” oy istemek mi?

Neticede Erdoğan’ın da bir siyasetçi olduğunu düşünürsek onun bundan sonraki adımlarını bu sorulara vereceği cevap belirleyecek.

Siyaseti siyasetçilerden daha iyi bilecek değilim ama referandumda onu destekleyen yüzde 58’in özgürlük taleplerini karşılayarak seçime giderse, çok daha güvenli bir başarı sağlayacağına inanıyorum.

O yüzde 58 “özgürlüğe” oy verdi, seçimlerde de o özgürlüğü geliştirecek olanı destekleyecek.

Erdoğan, savaşı durduran, kalıcı bir çözüm bulan, çocuklarımızın ve ülkenin geleceğini kurtaran bir lider olarak daha büyük bir desteği sağlar bence.

Öcalan ve PKK, değişimi, halkın taleplerini iyi okuyarak çok doğru, saygı duyulacak, alkışlanacak bir karar aldı.

Şimdi sıra Erdoğan’da.

Çocuklarımızın geleceği ve hayatı onun ellerinde.

Onları yaşatmayı mı, öldürmeyi mi seçecek, hep birlikte göreceğiz.

Umarız, bizi umudun tepesine çıkaran “bugi bugi”yi yeniden dibe vurdurmaz.



ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: