7 Eylül 2010 Salı

12 Eylül cuntası ve soygunlar Eser KARAKAŞ

 ekarakas@stargazete.com


12 Eylül referandumu nedeniyle Türkiye tekrar o dönemin idamlarını, cinayetlerini, işkencelerini, insan hakları ihlallerini konuşuyor.



Çok da iyi oluyor.



Ancak, bu pis ve karanlık döneme ilişkin konuşmadığımız başka meseleler de mevcut.



Ve bu meseleler akçeli meseleler.



Dönemin, cuntanın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya için haftalık amerikan Time dergisinin “Dünyanın en zengin askeri” nitelemesini yaptığını hatırlıyoruz.



12 Eylül 1980 ve Aralık 1983 arasında askeri ihalelerde, silah alımlarında neler döndüğünü tahmin ediyoruz ama netleştiremiyoruz.



12 Eylül günü Anayasa’nın geçici 15. maddesi tamamen kalktığında belki bu konular da gündeme gelir.



Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası son senelerde diktatörlerin çaldıkları paralarla ve bu paraların tekrar ülkelere geri dönebilme ihtimaliyle ilgileniyorlar.



BM ve Dünya Bankası’nın hesaplarına göre her sene diktatörlerin ülkelerinden soydukları paraların toplamı yirmi ile kırk milyar dolar arasında imiş.



Nijerya’yı 1993 ve 1998 arasında demir yumrukla yöneten diktatör Sani Abacha’nın bu dönem zarfında beş milyar doları zimmetine geçirdiği iddiaları araştırılıyor.



Nijerya diktatörü Abacha’nın bu paranın büyük bölümünü fiyatları yapay olarak şişirilmiş ihalelerden elde ettiği tahmin ediliyor; yeni Nijerya yönetimi bu paranın ancak yarım milyar dolarını kurtarabilmiş.



Haiti diktatörü Duvalier, Filipinler diktatörü Marcos da bu konuda iyi (!) isim yapmış kişiler.



Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası yöneticilerinin uğraşları bu paraların geriye alınabilmesi için; Afrika’da her kuruş çok önemli, yüz milyon dolarla senede altı yüz bin AİDS hastası bakılıyor, ya da 250 bin haneye su getirilebiliyor, gerisini siz düşünün.



BM ve Dünya Bankası’nın STAR (Stolen assets recovery-çalınmış varlıkların yeniden kazanılması) adlı bir kuruluşu İsviçre’den Duvalier ailesinin yedi milyar dolarını Haiti’ye geri döndürmeye çalışıyor.



12 Eylül artık otuz senelik bir geçmiş ama bu dönemde yolsuzluk olarak neler yaşandı, yöneticiler İsviçre bankalarına para kaçırdılar mı, kaçırdılar ise ne kadar kaçırdılar, bu paralar geri getirilebilir mi, doğrusu merak ediyorum.



12 Eylül rejiminin bu yönünün en az konuşulan yönü olması da bana hala ilginç geliyor doğrusu.



Malum ve meşhum üç sene içinde (1980-1983) silah alımlarında kimler komisyonculuk yaptılar, ihaleler nasıl gerçekleşti, bu soruların cevabını doğrusu hiç bilmiyoruz.



Bir alman dergisinin türk bayrağı ile uyuşturucu şırıngasını yan yana göstermesinde bu dönemin payı ne kadardır?



İşkenceleri, cinayetleri çok haklı olarak sorgularken, bu konulara pek girilmemesinin bizim ülkemizde özel bir anlamı, bir nedeni var mı?



12 Eylül referandumunda “evet” çıkarsa dönemin (12 Eylül 1980-Aralık 1983) MSB ihaleleri üzerine acaba projektörler çevrilebilecek mi?



Bu konuda zamanaşımı da olamayacağı belli.



Bu projektörler hayretten küçük dilimizi yutturacak sahneleri önümüze serebilir.

Hiç yorum yok: