7 Eylül 2010 Salı

Referandum sonrası vesayet atağı Eser KARAKAŞ

 ekarakas@stargazete.com


Referanduma altı gün kaldı.

Olağandışı bir gelişme olmaz ise referandumdan evet çıkacak.



Çok da iyi olacak.



367 kararını veren Anayasa Mahkemesi, Hrant Dink kararını veren Yargıtay, hükümetin önünü ekonomik olarak tıkamak isteyen Danıştay, Ertosun’lu HSYK bu durumdan etkilenecekler.



12 Eylül sonrası muhtemelen kurucu ideolojiden çok evrensel hukuka ağırlık veren bir yüksek yargı süreci başlayacak.



En azından ben öyle umuyorum, temenni ediyorum.



Vesayet rejiminde ikinci bir büyük gedik daha açılacak.



Balyoz davası ve YAŞ sürecinden sonra ikinci vesayetçi organ yargı da demokrasilerde, hukuk devletlerinde olmaları gereken konumlarına çekilecekler.



Mevzilerine demiyorum, konumlarına diyorum zira hukuk devletlerinde askerin ve yargının ülke içi mevzisi olmaz; askerin de ancak dış düşmana karşı olur.



ANCAK, benim böyle temennim etmem bazı gerçekleri değiştirmez.



27 Nisan (asker) ve 367 (yüksek yargı) saçmalıkları sonrası da 22 Temmuz seçimlerinin artık kalıcı bir istikrar ve normalleşme getireceğini zannetmiş ve yanılmış idim.



Ergenekon devreye girdi, kapatma davası devreye girdi, Anayasa Mahkemesi’nin türban kararı devreye girdi ve normalleşme başka bahara kaldı.



Bu süreçte ilk günden, 23 Temmuz 2007 sabahı yeni bir anayasa atağına geçmeyen/geçemeyen AK Parti’nin de vebali büyük.



12 Eylül 2010 sonrası da toplum olarak yeni bir gerici atağa, yeni bir vesayetçi saldırdıya hazır olmalıyız.



Bu yeni vesayetçi saldırının alacağı şekil konusunda doğrusu bir şey söylemek zor; çok yakın geçmişte gazete kupürlerinden kapatma davası açabilen odağın aklına bakalım bu kez neler gelecek?



Işık Koşaner Paşa’nın üzerine oynamaları, askeri tanrik etmeye çabalamaları bile mümkün.



Askerin kendi bünyesinde de bu duruma baştan çanak tutabilecek unsurların varlığı zaten malum.



Sadece AK Parti değil, tüm evrensel kriterleriyle hukuk devleti talep eden tüm kesimler bu yeni sürece hazırlıklı olmalı.



Demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti evrensel niteliklerini mutlaka daha da ön plana çıkaracak yepyeni bir anayasa girişimi akla gelen ilk çözüm süreci.



İkinci ve belki daha da önemlisi de AB ve Kıbrıs süreçlerine güçlü destek vermek.



2011 Haziran seçimleri yeni bir anayasa ve AB temelli olmalı ki, vesayetçilerin şapkaları düşsün, kelleri görünsün.

Hiç yorum yok: