7 Eylül 2010 Salı

Evetler ve hayırlar: iki ana gövde Eser KARAKAŞ

ekarakas@stargazete.com


Referandumda evet kampanyası yürüten yegane önemli siyasi parti AK Parti.



Buna rağmen tahminler yüzde elliden daha fazla evet çıkacağı yönünde.



Bu durumun siyasi analizinin iyi yapılması gerekiyor.



Türkiye son senelerde büyük ekonomik, sosyolojik değişimler yaşıyor.



Ekonomi büyük ölçüde dışa açıldı, tarımın milli gelir içinde payı yüzde ona, tarımsal işgücü ise yüzde yirmi beşe kadar düştü.



Bu belirleyici olabilecek ekonomik ve sosyolojik dönüşümlere rağmen siyasi yapı daha az değişiyor.



Hatta, biraz soyutlamaya yapmaya da kalkarsanız, siyasi gövdeler hep aynı.



12 Eylül 2010 referandumunda kullanılacak evet ve hayırlar Türkiye siyasetine ilgi duyanlar için çok da yabancı değil.



Atatürk döneminde yaşanan iki çok partili rejim girişimi sürebilse idi, bu yeni partilere oy atacaklar Pazar günü evet, bu girişimlere karşı olanlar ise hayır oyu kullanacaklar.



14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’ye, Menderes’e oy atanlar evet, 1950’de çok partili yaşama geçişe soğuk bakanlar ve CHP’ye oy atanlar ise hayır diyecekler.



O günlerden günümüze gelen süreklilik muhtemelen büyük ölçüde birey bazında değil de, zihniyet temelli.



Menderes’in 1950 ve 1954 oy oranları ile, Pazar günü için tahmin edilen evet oranının yakınlığı manzarayı görmek isteyenler için çok öğretici.



27 Mayıs ihtilaline ve idamlara alkış tutanlar muhtemelen Pazar günü hayır derken, Menderes’in gazetelerdeki darağacı resmine sessiz sessiz ağlayanlar evet oyu kullanacaklar.



1961 Anayasası çok çağdaş bir anayasa idi diyenler de, ordu-millet elele sloganı atanlar da yine muhtemelen Pazar günü hayır oyu kullanırken, asker dipçiğiyle çağdaş anayasa (1961) olmaz diyenler evet diyecekler.



Üniversite öğrencisi kızlara uygulanan türban yasağından ahlaken rahatsız olanlar Pazar günü evet derken, sıkmabaş retorikçileri hayır diyecekler.



Özal döneminin Türkiye için önemini kavrayanlar da Pazar günü evet oyu kullanırken, Özal’a “alışamadık” telgrafı çekenler, bu telgrafı alkışlayanlar hayır diyecekler.



28 Şubat balans ayarını (!) destekleyenler de yine muhtemelen Pazar günü hayır derken, askerin siyasete her düzeyde müdahalesine karşı çıkanlar evet oyu kullanacaklar.



27 Nisan 2007 muhtırası sonrası “asker de bir ölçüde haklı canım” diyenler de hayır oyu verirken, 28 Nisan günü “bu muhtıra ülkeye utanç getirmiştir” diyenler evet diyecekler.



Bu örnekleri çoğaltmak, günlerce yazmak mümkün.



AB karşıtları blok olarak hayır diyecekler, AB sürecinin önemini kavrayanlar evet diyecekler.



Manzara-i umumiye gailba böyle.



Yukarıdaki örneklerde daha açılımcı, daha cesur duran kesimler ülkemizin yüz akı olmuşlar.



Türkiye’nin Pazar günü bir “hayır” yanlışı yapacağını hiç zannetmiyorum.



Pazar günü de yine bu iki ana gövde karşı karşıya gelecekler.



Arada karşımıza çıkan küçük sapmaları çok ciddiye almayın.

Hiç yorum yok: