7 Eylül 2010 Salı

Yeniden ‘Yeni Türkiye’ mi? Mehmet ALTAN

 mehmetaltan@stargazete.com


22 Temmuz seçimlerinde yüzde 47 oranında oy alan AK Parti’nin gerekli değişim trampetlerini anında çalmaya başlayarak toplumun taleplerine derhal cevap vereceğinden çok umutluydum...



“Değişim trampetlerinden” de muradım, dünya standartlarında bir anayasa ve hız kesmeden AB reformlarına devamdı...



Buna “Yeni Türkiye” diyordum...



***



Bu umutlarla heyecanlı bir şekilde haykırıp duruyordum:



“Yeter ki, AK Parti radikal reform paketini açsın...



Yeter ki AK Parti yenileşmenin...



Değişmenin ve dönüşümün bayraktarlığını üstlensin.



Dünyalaşmayı hızlandıracak çağdaş ve sivil anayasa sürecini tavizsiz tamamlasın...



AK Parti ilk iktidar döneminin başındaki AK Parti olsun.



‘Milliyetçilik yükseliyor’ başlıklı şehir efsanesine kanılarak savsaklanan AB sürecinde gaza basılsın...



Meslek yaşamını AB sürecine vermiş birçok diplomat da bu işi ‘tek kale maç yapar’ gibi azimle oynamamız halinde, 2014 yılında tam üye olabileceğimize inanıyor.”



***



Mağdur yaratmayan bir devlet ile...



Birbirine yan gözle bakmayan bir toplumsal yapı peşinde koşuyordum...



Ne var ki...



“Velev ki” süreci, tüm mağdurların sorununa topyekûn çare arayan sistematik radikal bir girişimin söz konusu olamayacağını göstermekle kalmadı, AK Parti’yi kapatılma noktasına sürükledi, Türkiye’ye de birkaç yıl kaybettirdi.



“Yeni Anayasa” yerine “sadece başörtüsü yasağı” ikame edilince, her şeyin kimyası bozuldu...



“Yeni Anayasa” da taslağı ile birlikte rafa kalktı...



***



Benim de hayallerim ve “Yeni Türkiye” beklentim suya düştü...



Hayal kırıklığıyla söylenmeye başladım:



“Seçimlerden sonra hükümetin bize söz verdiği şeyler vardı. İki çok önemli değişim olmasını bekliyorduk. Bunlardan biri sivil anayasaydı. Gerçekten de 12 Eylül rejimiyle kavga eden, Türkiye’deki rejimi demokratikleştiren, AB standartlarında birey hakkı, özgürlükler ve zenginlikler getiren bir anayasa vaat ediyorlardı.



Ama ne oldu? Sivil anayasa yok.



İkincisi ‘2008, AB yılı olacak’ dediler. Hani nerede? Bir 301. Madde bile değişmedi. 9. Uyum Paketi bekliyor.



22 Temmuz’dan sonra Ergenekon dışında AK Parti hangi iradeyi gösterdi?



Aynı zamanda ekonomi bozuluyor. İşsizlik artıyor...



Ama onlar hâlâ ‘türban’ diyorlar. AK Parti özgürlükleri bir bütün olarak ele alan, aynı zamanda referansı evrensel hukuk olan, Türkiye’nin özgürleşme ve zenginleşmesini isteyen, 12 Eylül rejimiyle topyekûn anayasa üzerinden savaşan, AB istikametindeki reformlara hız veren bir anlayıştan uzaklaşıyor...”



***



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki günkü Diyarbakır mitingi sırasındaki vaatlerinden dolayı yeniden umutlanınca, ister istemez bunları da yeniden hatırladım.



Başbakan Erdoğan şöyle söylüyordu:



“Bu Anayasa değişikliğiyle iş bitmiyor. 2011’de daha geniş tabanlı bir değişikliğin temellerini atıyoruz.



Burada kapıyı açıyoruz. Bu adımı atacağız.”



***



Genel seçimlere az kaldı...



Dilerim, 12 Eylül rejimi anayasasının “sınırlı, gecikmiş ve yetersiz törpüleme paketine” okkalı bir “evet” çıkar da, “yeni anayasa” sözü geçen seferki gibi kaynayıp gitmez...



Ve “Yeni Türkiye” için yeniden güçlü bir umut doğar...



“Kendi ikbal siyasetini” yapmak yerine...



“Değişimin ilkeli siyasetini” rehber edinirsen, “Yeni Türkiye” formülü çok net ve berrak:



12 Eylül rejimini topyekûn berhava etmek...



Ve “Ulusal Program”da uyumakta olan AB reformlarına hız vermek...



Göreceksiniz o zaman tüm sorunlar buharlaşmaya başlayacak...



Ben, umutla, yeniden “Yeni Türkiye”yi arıyorum...

Hiç yorum yok: