ekarakas@stargazete.com
Son günlerde aklım hep vesayet kavramında.
Vesayet rejimi dendiğinde bu toplumun aklına bir dizi konu, madde, tutum ve olay geliyor.
Bu konu, madde, tutum ve olayların tümünün sevimsiz bir vesayet rejiminin karineleri olduğuna kuşku yok.
Ama, vesayet rejimi maalesef bunlarla sınırlı değil.
Türkiye’de yapılması gereken Anayasa’da, yasalarda, yönetmelik ve tüzüklerde, ders kitaplarında, eğitim kurumlarında, askeri eğitim birimleri dahil olmak üzere her türlü müfredat içeriğinde kapsamlı bir temizlik.
Son günlerde yazdığım Lise Milli Güvenlik Bilgisi ders kitabının önsözü, içeriği meselesi, siyasi iktidarın, MEB’in siyasal tercihlerine rağmen çok açık bir vesayet kanıtı.
Umarım makul bir gelecekte çocuklarımızın zihin dünyalarını iğdiş eden, çağdaş dünyadan tamamen kopuk bu tür saçmalıkları ders kitaplarından ayıklayabilme aşamasına gelebiliriz.
Gelelim bugünkü vesayet örneğine.
Son KPSS’de ortada büyük bir sorun var; iddialara göre beş bine yakın kişiye sorular önceden ulaşmış; KPSS sonuçları memur atamalarında temel teşkil ettiğinden iddia çok vahim.
Bu iddia karşısında da Sayın Cumhurbaşkanı Gül kendisine bağlı görev yapan Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) devreye soktu; DDK gerekli incelemeleri yapacak ve umarım herkesi tatmin edecek bir sonuca varılacak.
Devlet Denetleme Kurulu anayasal bir müessese ve 1982 Anayasası’nın 108. maddesinde kuruluş gerekçesi, işleyişi, üyelerinin atanma biçimi, HANGİ KURUMLARIN DENETİM YETKİSİ DIŞINDA KALDIĞI belirtiliyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Gül de bu maddeye dayanarak, herhalde ÖSYM bünyesinde, KPSS denetlemesini yaptırıyor.
Madde şöyle başlıyor: “İdarenin hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan DDK....”.
VE, maddenin ikinci paragrafında Silahlı Kuvvetler ve yargı organlarının DDK’nın görev alanının dışında kaldıkları ifade ediliyor.
Yargı organlarının DDK kapsamı dışında olmasını anlıyoruz, yargı bağımsız bir erk ve yürütme erkinin başı olan Sayın Cumhurbaşkanı’na bağlı bir kurulun yargıyı denetlemesi olmaz.
ANCAK, TSK’nın DDK kapsamı dışında kalışını hukuksal bir mantıkla açıklamak mümkün müdür?
OYSA, son senelerde TSK içinden gelen haberler bir Cumhurbaşkanlığı DDK denetlemesini ziyadesiyle gerektiriyor idi; belki TSK’da bu denetlenme sürecinden güçlenerek, aklanarak çıkabilir idi; şimdilik olmadı.
Bu ve benzeri anayasal, yasal düzenlemeler vesayet rejiminin somut örnekleri.
Gönül isterdi ki, Anayasa’nın 108. maddesi de 12 Eylül referandum kapsamında olsun ve TSK’ya tanınan bu ayrıcalık kaldırılsın; şimdilik yine olmadı.
İşte bu nedenden 12 Eylül’de “yetmez ama evet” diyoruz.
Arkasından daha kapsamlı bir değişiklik gelir, tüm vesayet düzenlemeleri değişir umuduyla.
Eminim Sayın Cumhurbaşkanı da Anayasa 108’in ikinci paragrafından rahatsızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder