16 Mayıs 2011 Pazartesi

Muhalefetin halkı, halkın muhalefeti -Mehmet ALTAN



6 Nisan 2011 Çarşamba
Dün, siyasi partilerin son grup toplantıları vardı. Ama ben “Ankara’nın gündemi”ni bir yana koyarak önce “Türkiye gündemi”ne yöneldim...
Türkiye’nin en has gündemi, yeni yapılan anayasa değişikliği nedeniyle yakında çok öğretici sinyallerinden mahrum kalacağımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yatıyordu...
***
Baktım, cezalar yağmur gibi yağmış...
Dün açıklanan ilk mahkûmiyet kararı adeta Türkiye’nin otopsi raporu gibiydi: AİHM, Samsun’un 19 Mayıs ilçesine bağlı Yörükler Beldesi’nde, 51 yıldır süren kadastro davasında, Türkiye’nin, vatandaşlara 700 bin TL manevi tazminat ödemesine karar vermişti...
Kararın kendisi, her türlü söylenecek sözü anlamsız kılıp, yoruma yer bırakmadığı için ikinci mahkûmiyet kararına geçtim.
Okuma yazma ve Türkçe bilmeyen Sultan Şaman’ın gözaltı süresince avukat ve çevirmen isteği reddedildiği gerekçesiyle, Türkiye 2 bin 800 euro tazminata mahkûm olmuştu...
Gene AİHM, “İtirafçı: Bir JİTEM’ci Anlatıyor” adlı kitabın yayınevine verilen para cezasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmişti... 51 yıldır bitmeyen tapu ve kadastro davası, resmi dili bilmediği halde kedisine gözaltı süresince çevirmen verilmeyen vatandaş, toplanan kitap, bunlar konuşmadığımız “Türkiye gündemi” idi...
***
Seçim yaklaştıkça dozu daha da artacak olan Ankara’nın atışmalı siyasal gündeminde ise karşılıklı suçlamalar vardı... 
Başbakan Erdoğan, “8 yıldır söylüyorum; böyle muhalefete can kurban, inanın can kurban. 12 Haziran seçimlerine çok bildik, çok tanıdık bir rakiple, sürekli çark eden, umut simsarlığı yapan, hayal tüccarlığından medet uman bir CHP ile giriyoruz” derken... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da siyasal iktidarı “Deniz Feneri Davası” üzerinden eleştiriyordu:
“Bu düzen yolsuzlukları kapatma düzenidir. Almanya’da Deniz Feneri Davası görüldü. Suçlular bulundu, daha önemli kişiler Türkiye’de dendi. Hatta biri Türkiye’de önemli bir kurumun üst yönetimindeydi. Ancak dokunulmadı.
Bu dava açılmazsa, bunun sorumlusu Ankara’daki başsavcıdır, bu dava açılmazsa bunun sebebi de hükümettir.”
***
Başbakan Erdoğan’ın “bu partinin adındaki ‘halk’ ifadesine bakmayın, bu parti halksız bir CHP’dir. Bunlarda halk yok” sözünden hareketle, “muhalefetin halkı yok ise halkın muhalefeti neydi” sorusuna takıldım... O bağlamda, Pazartesi gecesi 239’uncusunu gerçekleştirdiğimiz Mehtap TV’deki “akıl defteri” programına gelen onca elektronik mesajdan rastgele ikisine geri döndüm:
“Sayın Altan, askeri yargının ‘askerlik hizmetlerinin gereklerine göre değil, hakim bağımsızlığı ve tarafsızlığına göre yapılandırılması’ hususu 12 Eylül’de referanduma sunuldu. Yüzde 58 oy ile bu değişiklik halk tarafından kabul edildi. Sorun şu ki; bugün 4 Nisan 2011 referandumun üzerinden 7 ay geçmesine rağmen AK Parti bu anayasa değişikliğini anlamlı ve uygulanabilir hale getirecek uyum yasalarını hala çıkarmadı. Meclisin 3 çalışma günü kaldığı dikkate alınırsa çıkacak gibi de görülmüyor. Askeri yargıda askerlik hizmetlerinin gerekleri hala geçerli. Referandumda evet oyu veren bir vatandaş olarak bu uyum yasalarının niçin çıkarılmadığını anlamakta zorlanıyorum ve AK Parti’nin hukukçu kurmaylarına sizin vasıtanızla bu konuyu soruyorum. 28 Şubat bin yıl sürmedi ama AK Parti’nin demokratikleşmesi yüz bin yıl sürecek gibi görülüyor. Saygılarımla-Hasan Yılmaz.”
Adana’dan Muhammet Bas da mevcut düzenin iç yüzünü sergileyen bir örneği naklediyordu:
“Maliye bakanlığı TSK personelinin maaşını kamuoyuna açıklamama kararı aldı. Ben de bilgi edinme yasasından teğmenden Genelkurmay Başkanı’na kadar aldıkları maaşı sordum. Gelen cevabi yazıda muhatabın Milli Savunma Bakanlığı olduğunu söylediler. Sonra aynı dilekçeyi Milli Savunma Bakanlığı’na gönderdim. Milli Savunma Bakanlığı da konunun muhatabının Genelkurmay Başkanlığı olduğunu ve dilekçemin oraya yönlendirildiğini belirten bir mail gönderdi. Sonra Genelkurmay bana ilgili dilekçede istenen bilgilerin kişilerin ÖZEL hayatını ilgilendirdiğini, dolayısıyla bu konuda cevap veremeyeceklerini ifade eden bir mektup gönderdi. Kısacası TSK personelinin aldığı maaş kişilerin özel hayatını ilgilendirdiği için cevap vermediler...”

Hiç yorum yok: