16 Mayıs 2011 Pazartesi

Siyasetten uzak huzurlu flamingolar - Mehmet Altan



17 Nisan 2011 Pazar
Geçen Pazar sabahı... 
Kenya’nın başkenti Nairobi’de, “The Lord Erroll” restoranının bahçesinde, insanın her an özleyebileceği bir huzur ortamında, flamingolar arasındaydım... 
Uzun ve ince bacakları...
Yine uzun, eğri, narin boyunları...
Rosa rengi tüyleri... 
Kıvrık, siyahla çevrelenmiş, pembe uçlu gagalarıyla...
Egzotik bir bahçede salınarak geziniyorlardı...
***
Biraz sonra...
Doğu Afrika’nın en yoksul ve en büyük gecekondu bölgesine vardığımızda, ne o egzotik bahçe, ne yaratılışları sanki doğanın ustalık dönemine denk düşmüş gözüken flamingolar, ne de huzur kaldı... Aksine sanki kimyam bozuldu...
Dört kilometrekarelik bir alana bir milyon yoksul insan; paslı, oluklu, saçtan yapılma tek göz harabelerde üst üste yığılmıştı...
Kibera’da şehir suyu şebekesi bulunmuyor... Dışarıdan getirilen niteliksiz suları, bidonuna otuz sent ödeyerek almaya çalışan insanlar, kuyruklarda ömür tüketiyor...
Kanalizasyonlar açıktan akıyor; kolera, tifo, ishal, verem kol geziyordu...
Kenya’da ortalama ömür 54 iken, şayet şanslılar ise Kibera’da insanlar 35 yaşına ancak zorla ulaşabiliyorlardı... 
Daracık, çamurlu, yol benzeri koridorlar, minnacık, üst üste yığılmış dükkânımsı gözenekler, açıkta satılan etler, toz içinde kızaran patatesler, ortalıktan akan mikroplu sular... Yığınla insan, insan, insan...
Burada kısa bir gezinti yaptığınızda, sanki etkileyici bir korku filmi seyretmiş gibi oluyorsunuz ve gördükleriniz hakikat mi, sanal mı ayıramıyorsunuz...
***
Yüz yıla yakın bir süre önce...
Sömürgeci İngilizler, Sudan’ın yerli halkı Nübyelileri, Birinci Dünya Savaşı’nda kendi saflarında savaştıkları için ödüllendirmek istemişler...
Onlara Nairobi’ye birkaç kilometre mesafede bir orman parçası vermişler... 
Nübyelilerin dilinde “cengel, balta girmemiş orman” anlamına Kibera böyle doğmuş...
Artık o ormandan eser kalmadığı gibi, Nübyeliler de azınlıkta...
Aralarına Kikuyu ve Luo gibi başka etnik topluluklar karışmış... 
Bu dört kilometrekarelik alanda, Nairobi’nin üçte biri yaşıyor...
Üstüne üstlük, Soweto, Katwekera, Silanga gibi adlar taşıyan birbirine yapışık on üç köyden oluşan Kibera’da, üç yıl önceki seçimler sonrası çatışmalar başlamış ve Aralık 2007 - Şubat 2008 arası, 1963’deki bağımsızlıktan bu yana görülmemiş çapta kanlı hesaplaşmalar yaşanmış...
“Machette” denen kısa saplı bıçaklarla bin 500 kişi birbirini öldürmüş...
***
İmdadımıza, Kibera ertesi gittiğimiz doğal parktaki uysal zürafalar yetişti...
Parkın içindeki zürafaların o çok uzun boylarına denk bir kuleye tırmanıp, zürafaların gelmesini bekliyorsunuz...
Salına salına uzaktan görünüyorlar...
Ve kuleye vardıklarında görevlilerin sizlere verdiği yemleri sizin elinizden usulca yiyorlar...
İri gözleri, sakin duruşları, endamları...
Susayınca da ormana geri dönüp
kayboluyorlar...
Avucunuzdan yemek yiyen bir zürafa deneyimi olağanüstü ama gene de kâbusu andıran ve zihnimize kazınmış olan Kibera izlenimini maalesef tamamıyla silemiyor...
***
Geçen Pazar sabahı... 
İnsanın sürekli özleyebileceği bir huzur ortamında, Kenya’nın başkenti Nairobi’de, “The Lord Erroll” restoranının bahçesinde, insanın her an özleyebileceği bir huzur ortamında, flamingolar arasındaydım... 
Uzun ve ince bacakları...
Yine uzun, eğri, narin boyunları...
Rosa rengi tüyleri... 
Kıvrık, siyahla çevrelenmiş, pembe uçlu gagalarıyla...
Egzotik bir bahçede salınarak geziniyorlardı...
Ve bu Pazar sabahı da, o ellerimizden yemek yiyen beyaz bacaklı zürafaların zihnimdeki resmini unutmuş olmasam da, sadece flamingoları anımsamak istiyorum...
Nairobi’de, “The Lord Erroll”un bahçesindeki flamingoları...
Huzurlu, sessiz ve sakindiler.

Mehmet ALTAN mehmetaltan@stargazete.com

Hiç yorum yok: