16 Mayıs 2011 Pazartesi

Şifre sorusu: Kürdün makbul olanı hangisi? Mehmet Altan



9 Nisan 2011 Cumartesi
Hükümetin Arap coğrafyasında başlayan toplumsal deprem için uygulamak istediği “halkın değişim taleplerine kulak verilmesi” prensibi her yerde aynı kolaylıkla işlemiyor... Zaten Ankara da değişim rüzgârlarının estiği her ülke için bu prensibi aynı doz ve mesafede bir duruşla uygulayamıyor...
Örneğin Suriye’de değişimi, reformları savunuyor ama “rejim değişsin, lider gitsin” demiyor...
Ama gene de en zorlanılan yer Libya...
Libya’da değişimin zor ve zahmetli olacağının anlaşılması yanında, Türkiye ile Fransa arasındaki dozu artan rekabet de durumu tatsızlaştırıyor...
***
Dünkü Economist Dergisi, Türkiye’nin Libya politikasını şöyle analiz ediyordu:
“Türkiye’nin bu oynak tavrının söylendiği gibi Erdoğan’ın Batı karşıtı hisleriyle ilgisi yok. Ankara daha ziyade pragmatizm ve ileri görüşlülükle hareket ediyor. Olaylar başladığında Libya’da 20 bin civarında Türk yaşıyordu. Uzmanlar, Türkiye’nin, Kaddafi’nin Libya’da lider konumunu koruması durumunda varlığını riske atmamak için Libya’da tedbirli bir politika sürdürdüğünü ifade etti.
Erdoğan’ın daha önce defalarca uyardığı üzere, Libya iç savaşa doğru ilerliyor. NATO olayın içine çekildikçe, operasyonlarda sivillerin öldürülmesi riski de büyüyor.
12 Haziran genel seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde, Erdoğan Batı’yla işbirliği yapıp elini Libyalı kanına bulamak istemiyor. Ak Parti’nin seçmeni Irak ve Afganistan’daki ABD operasyonlarına destek konusunda muğlâk bir tavır sergiliyor. Dahası Wikileaks belgeleriyle İncirlik üssünün CIA tarafından Müslüman tutukluların tahliyesi için kullanıldığının ortaya çıkması da işleri zorlaştırıyor.”
***
Geçici yönetimin ileri gelenlerinin Türk Hükümeti’ni “Kaddafi yanlısı” olmakla suçladıkları Bingazi’de, iki gün üst üste Türkiye aleyhinde gösteriler, Türk Başkonsolosluğu’ndaki bayrağı indirme noktasına gelince, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ani bir şekilde hükümetin bu ülkedeki “yol haritasını” açıklamak mecburiyetinde kaldı...
***
Libya’da çatışan güçlere...
Bahreyn’de Sünni-Şii gerginliğine...
Filistin’de El Fetih-Hamas arasındaki kanlı rekabete...
Suriye’de reform yapmakta zorlanan Esad yönetimine taraf olup, akıllar veren Türkiye’nin bu rolü, anlaşılan bir takım bölgesel muhalifler biriktiriyor ve bu koalisyon da Bingazi üzerinden harekete geçmiş gözükmekte...
***
Ancak...
Bingazi’deki anti-Türkiye koalisyonundan ziyade, Ankara açısından en dikenli engel ve büyük kambur bir türlü çözülemeyen “Kürt Sorunu”...
Geçen gün Şark adlı Katar gazetesi bu garipliği şöyle yorumluyordu:
“Türkiye, Erdoğan’ın en önemli başlığı ‘Libya’da Kaddafi rejimiyle kavga etmeyen Türk tutumu’ olan altın ‘ulusal çıkarlar’ kuralına göre çalışıyorsa, gözler kendiliğinden Irak’ın Erbil’iyle Türkiye’nin Diyarbakır’ı arasındaki benzer Kürt sorunlarına yönelik Türk tutumuna çevriliyor.
Zira Türkiye’deki Kürtler, sivil itaatsizlik hareketlerine başladı. Türkiye, ‘dışarıdaki Kürtleri’ kendi kimlikleri, devletleri, siyasi oluşumları, başkentleri ve başkanlarıyla tanırken, AKP hükümetinin ‘içerideki Kürtlere’ yönelik ideolojik tutumu, Kemalist rejimin Kürt kimliğine yönelik inkârcı tutumlarının dekore edilmiş versiyonuydu.
Şaşırtıcı olansa, bölgesel ve uluslararası roller için çabalayan Türkiye’nin hâlâ iç istikrarının önemli şartlarından birini yerine getirmemesi.
Bölgede istikrar isteyen, Filistin’i savunan ve Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu tanıyan bir ülkenin iç meselelerine aksi yönde yaklaşması ilginç.”
***
Katar gazetesinin eleştirisi ilginç...
Anlaşılan, Kürt Sorunu Ankara’dan farklı, Katar’dan farklı gözüküyor...
Kürdün makbul olanı hangisi?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanı mı yurtdışında yaşayanı mı?

Mehmet ALTAN mehmetaltan@stargazete.com

Hiç yorum yok: