16 Mayıs 2011 Pazartesi

Aleviler ve partiler / Taha AKYOL


CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Alevi olmasını Başbakan’ın seçim meydanlarında birkaç defa vurgulamasını son derece yadırgıyorum.
Evet ülkemizde birçok kimse için Alevi veya Sünni olmak sorun değildir. Ama asırların yerleştirdiği karşılıklı önyargıların tamamen silinmediği de bir gerçektir.
Onun için inançlara ilişkin önyargıları mutlaka siyasi çatışmaların dışında tutmak gerekir.
Erdoğan herhangi bir politikacı olsaydı bu tavrı önemsemezdim. Fakat on yıldır bu ülkeyi yöneten, özellikle ekonomi ve dış politikada başarılara imza atan bir başbakandır...
Muhafazakâr kitlelerden oy alan ve aynı zamanda “Alevi Açılımı”nı başlatan, “Alevi kardeşlerimizle iftar yapan”, böylece eski önyargıların aşılması için katkıda bulunmuş bir liderdir.
Böyle bir lider ve başbakanın şimdi mezhep farkını hatırlatan konuşmalar yapmasını, “Allah’a saygısızlık” suçlamasında bulunmasını yadırgamamak ve uyarmamak mümkün değildir.
Üstelik Erdoğan, 2023’e kadar da ülkeyi yönetmeye taliptir; çeşitli duygularla ‘parça’lara ayrışan bir toplumu yönetmek çok zor olur!

Önyargılar karşılıklı
Alevi Cem Vakfı saygın bir kuruluştur. Aleviliği pozitivizmle tahrif etmeye kalkışmaz, Aleviliğin yüksek tasavvufi cevherine sahip çıkar. Bu Vakfın Başkanı İzzettin Doğan, TV’de Başbakan’ı eleştirdi; Alevi camiasının rencide olduğunu söyledi...
Başbakan bunu dikkate alarak burukluğu gidermeye çalışmalıdır.
Fakat maalesef İzzettin Hoca konuşmasında şunları da söyledi:
- Sünnilik 16. yüzyılda Türklere kılıçla, şiddetle kabul ettirilmiş bir İslam yorumudur!..
Bu sözler hem tarihi gerçeklere aykırıdır, hem Sünnileri rencide edecektir.
İzzettin Hoca hiçbir bilimsel tarih araştırması okumamış mı?!
Burada, ‘tarih’ anlatacak değilim. Derdim bir mezhep tartışması yapmak da değildir. Beni dertlendiren, karşılıklı önyargılardır; geçmişin önyargılarının özensiz konuşmalarla bugüne taşınmasıdır!
Ben buna daima dikkat ettim. “Osmanlı’da ve İran’da Mezhep ve Devlet” adlı kitabım, tamamen akademik kaynaklara dayalıdır. Hiçbir Alevi, Sünni ya da Şii okuyucu kitabın üslubundan şikâyetçi olmadı...
Bir dil, bir üslup yanlışsa siyasette de yanlıştır, siyaset dışında da.

Birleştirici partiler
LaPalombara ve Weiner gibi siyaset bilimciler önemle anlatırlar: Demokrasilerde partiler kimlikleri kaşıyarak parçalayıcı olabilirler! Kimlikler arasında kanallar açarak birleştirici de olabilirler!
İyi örnek, Obama’dır.
Amerikan seçimlerinde, özellikle Neo-Con’lar Obama’nın “siyah” ve göbek adının “Hüseyin” olduğunu  ‘fısıldayarak’ söylediler. Afrika maymununa benzeten karikatürlerini yaptılar. Ama o kadar; daha ileri gitmediler.
‘Farklı’ Obama’nın kazanması sadece Amerikan demokrasisini değil, Amerikan birliğini de güçlendirdi.
Kılıçdaroğlu da CHP’nin eskiden beri uzak durduğu kitlelere açılarak CHP’nin oylarını artırırsa Türkiye’nin birliğini güçlendirmiş olur. Bunu hepimiz anlamalıyız!
Türkiye’nin her bölgesinden oy alan AK Parti, bu açıdan şüphesiz “parçaları yapıştırıcı” bir niteliğe sahiptir. Bunu da hepimiz anlamalıyız.
Ama AKP sadece “her bölgeden” değil, itikadi kimlikler olarak da “herkesten” oy alabilecek açılımı yapmalı, Alevilere el uzatmalıdır; oy almayabilir ama mutlaka gönül almaya çalışmalıdır.
Türkiye’nin birliği için.

Hiç yorum yok: