16 Mayıs 2011 Pazartesi

Ne yaptın, n’ettin gençliğini? Mehmet ALTAN



2 Mayıs 2011 Pazartesi
Abant’ta uyanır uyanmaz pencereleri açtım.
 
Bahar sessizce gelmiş, usulca bir köşeye ilişmiş…
 
Gölün kırılgan narinliğini, coşkusunu erteleyen yeşilin her tonunu, morumsu bir siluet çizerek bizi çeviren dağları seyre koyuldum, sabahı derin derin içime çektim…
xxxxxxxxxxxxxxx
Abant Platformu’nun düzenlediği toplantının adı “Yeni Dönem Yeni Anayasa” ama benim aklım hep bayılageldiğim Paul Verlaine’in, Cahit Sıtkı Tarancı’nın çevirdiği “Gök Öyle Mavi ki” adlı şiirinde…
Verlaine, 28 yaşında iken, gene “insana sır olanı gören” türden bir başka şair olan Arthur Rimbaud ile yaşamaya başlar…
Bir kıskançlık krizi sırasında Rimbaud’yu silahla yaralar… İki yıl hapis cezasına çarptırılır…
“Gök Öyle Mavi ki” şiiri hapishaneden yazdığı bir şiirdir:
 
“Gök öyle mavi, öyle durgun,
 Damlar üzerinde!
Yeşil bir dal sallana dursun,
 Damlar üzerinde!
 
Ürpertip gökyüzünü birden,
 Bir çan tın tın eder.
Bir kuştur şu ağaçta öten;
 Türküsünü söyler.
 
İşte hayat! aç gözünü gör;
 Bak ne kadar sade.
Her günkü sâkin gürültüdür,
 Şehirden gelmekte.”
xxxxxxxxxxxxxxxxxx
Ama beni Abant’tan alıp, 1880’li yılların Paris’ine, oradan Verlaine ve Rimbaud’ya götüren bu ilk üç kıta değil, şiirin son dörtlüğü, hatta onun son iki mısrası:
“Gel söyle bakalım ne yaptın,
N’ettin gençliğini?”
Gençliğimi ne yapıp ettiğimi sorarken, toplantı sonuç bildirisini okumaya koyuluyorum:
“30 Nisan - 1 Mayıs tarihlerinde Abant Platformu, ‘Yeni Dönem Yeni Anayasa’ başlığı ile anayasa gündemli 23. toplantısını yapmıştır.
Toplantı, Türkiye’nin değerli anayasa uzmanlarının, entelektüellerinin ve kanaat önderlerinin yüksek ve temsil edici katılımı ile gerçekleşmiştir.
Toplantıda; geniş bir mutabakatla ve taleple sürdürülen yeni anayasa çalışmaları ve tartışmaları değerlendirilmiştir.
 
Toplantıda yeni anayasanın temel felsefesi, müzakere süreci, Türkiye’nin siyasal sisteminin sorunları ve dünyadaki anayasa tecrübeleri ele alınmıştır.”
“Gel söyle bakalım ne yaptın,
N’ettin gençliğini?”
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Okumaya devam ediyorum:
“Aşağıdaki hususların yeni anayasa arayışlarının önünü açmak üzere kamuoyuyla paylaşılması uygun görülmüştür:
1. 1982 anayasasından ve bu anayasanın oluşturduğu bunaltıcı iklimden Türkiye’nin bir an önce kurtarılması zaruridir.
 
2. Türkiye’nin şu anda önündeki en önemli üç anayasal sorun; kimlikler, temel hak ve özgürlükler, seçilmiş otoriteler-asker ilişkileri ve diğer vesayet kurumlarının demokrasinin temel ilkelerine uygun olarak yeniden yapılandırılmasıdır.
3. Yeni anayasa öncelikle devletin demokratik ve çoğulcu yapıda örgütlenmesini düzenlemelidir.”
 
Orada duruyorum…
xxxxxxxxxxxxxxxx
Otuz yıldır 12 Eylül rejimiyle yönetilen, darbecilerin feshettiği parlamentoya seçilenlerin de bu rejimden çok da rahatız olmadığı bir ülke burası…
Siyasal Partiler Yasası, Seçim Yasası, Meclis İç Tüzüğü darbeci generallerden “sivil” siyaset kurumuna miras…
Acaba bu benim katıldığım kaçıncı “anayasa paneli”?
Yıllar önce de “sivil anayasa” diye ülkeyi turlayıp durmuştuk…
Ama hep 12 Eylül rejimi ağır bastı, hala da öyle…
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
AK Parti, 27 Nisan muhtırası ardından 2007 yılında yüzde 48 oy alınca ne kadar da çok heyecanlanmış, defalarca “Yeni Türkiye” yazıları yazmıştım, 12 Eylül rejiminin berhava edilmesi ve AB reformlarının yapılmasını umuyordum…
Artık o kadar heyecanlanmıyorum…
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
12 Eylül rejiminin otuzuncu yılı da gerilerde kaldı…
Bizler hala “yeni dönem, yeni anayasa” sayıklıyoruz…
Sonuç bildirisinin ilk maddesi ne diyor: “1982 anayasasından ve bu anayasanın oluşturduğu bunaltıcı iklimden Türkiye’nin bir an önce kurtarılması zaruridir.”
Neymiş, 1982 anayasasından ve bu anayasanın oluşturduğu bunaltıcı iklimden Türkiye’nin bir an önce kurtarılması zaruriymiş…
Gel de Verlaine’i anımsama:
 
“Gel söyle bakalım ne yaptın,
N’ettin gençliğini?”
Ne yapacağız, gençliğimizi 12 Eylül rejiminin türevi olan siyasal sistemin, önce 12 Eylül rejimini berhava etmesi ardından da Türkiye’yi demokratik bir Cumhuriyet’e dönüştürmesini bekleyerek tükettik…
Hala da tüketiyoruz…
Bereket ki, Abant çok güzel…


Mehmet ALTAN mehmetaltan@stargazete.com

Hiç yorum yok: