25 Eylül 2010 Cumartesi

Nabi Yağcı - Hukuk yaratma üstüne

NEDEN OLMASIN 06.09.2010


Nabi Yağcı

Hukuk yaratma üstüne

Sol içinde Anayasa değişiklik paketine hayır deme gerekçeleri arasında benim anlamlı bulduğum tek gerekçe, “Yeni bir anayasa istiyoruz, kısmi değişiklik değil”dir. Bu gerekçeyi gerçek düşüncelerini gizlemek için söyleyenlerin hayli fazla olduğunu tabiatıyla bilmekteyim. Dünyanın en mükemmel anayasası da olsa böyle bir tasarıyı AK Parti sunduğunda yine hayır diyecekler çok. Fakat öyle bakmayıp bu gerekçeyi samimi olarak ileri sürenlerin olduğunu da biliyorum. Sözüm onlara olacak. Çünkü bugün hayır da deseler yarın yeni bir anayasa için mücadelede onlar da olacak.

Yeni anayasa şimdiden telaffuz edilmeye başlandı bile. Soldaki bu arkadaşlarımız yeni bir anayasanın anlamı üstüne bugünden düşünmeliler. 12 Eylül Anayasası’nın yerini alacak yeni bir anayasa veya mükemmel bir anayasa nasıl ve hangi şartlarda mümkün olabilir? Bu paketle ilgili dahi, “Devleti ele geçirecekler” diye kıyamet koparıldığı bugünkü koşullarda mükemmel bir anayasa mümkün müydü?

CHP-MHP muhalefeti merkez medya eliyle kısmi Anayasa değişikliği için referandumu yalnızca hükümetle ilgili bir güven meselesi değil aynı zamanda bir rejim meselesi haline getirdiler. Aslına bakarsanız gerçekten de ülkemizin hangi ciddi meselesine el atsanız karşınıza siyasi rejim meselesi çıkıyor. Türban yasağının kaldırılması meselesinde olduğu gibi. Yani muhalefet olmayan bir şeyi yaratmıyor. Ancak CHP ve MHP bu durumu soğukkanlı tartışmak yerine “irtica” geliyor diyerek korkuları tahrik etti.

Siyasi rejim meselesinin hukuksal ifadesi elbette en başta anayasadır. Çünkü başka şeyler yanında asli olarak vatandaş-devlet ilişkisini ya da hukukunu düzenleyen belgeler anayasalardır. Artık ezberledik, 12 Eylül Anayasası devleti vatandaşa karşı korumak için düzenlenmiş bir anayasadır. Fakat bu totaliter devlet anlayışı 12 Eylül Anayasası’yla doğmadı, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri durum buydu. 12 Eylül Anayasası ise bu ittihatçı oligarşik rejimi “hukuk yoluyla değiştirilemez” hale getirdi.

Bunu nereden çıkarıyoruz?

12 Eylül Anayasası’nın başlangıç ve ilk dört maddesinden. Yani “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” olan hükümlerinden. Bunlara dokunulmadığı durumda acaba yeni ve mükemmel bir anayasa yapmak mümkün olabilir mi? Olabilir diyecekler çıkacak elbette, ama benim sorum mükemmel bir anayasa istediği için bugünkü değişikliklere “hayır” diyen soldaki arkadaşlarıma. Kendi düşüncemi söyleyeyim: Bu tabu hükümlere dokunmayan bir anayasa ne yeni ne de mükemmel olur. Dünyanın en ileri, en mükemmel anayasasını alın, bizim anayasanın başlangıç ve bu dört maddesinden sonrasına monte edin. Ne olur acaba? Kan uyuşmazlığı doğar.

Başlangıç ve bu dört maddeye hiç dokunmadan yapılmış bir anayasa ne çokkültürlülüğe, ne kültürel çok kimlikliliğe, ne katılımcı demokrasiye, ne etnik olmayan anayasal yurttaşlık tanımına, ne demokratik laikliğe ve ne de yerel yönetimlerin özerkliğine imkân tanır. Dolayısıyla Kürt meselesi de çözülemez.

Başka soru; Ülkemizin bugünkü iç siyasi konjonktüründe bu tehlikeli bölgeye girebilecek ve bu tabulara dokunabilecek etkili bir siyasi güç var mıdır? Hayır, henüz yoktur. CHP ve MHP bırakalım Anayasa’nın bu tabularına dokunmayı tersine onların bekçiliğini yapıyorlar. AK Parti dahi buna henüz hazır değildir.

Çünkü Kemalist vesayetçi devlet erkinin dayandığı ideolojik ve siyasi yapıyı köklü biçimde yani radikal demokrasi yönünde dönüştürmenin adı literatürde demokratik devrimdir. Soğuk Savaş öncesinde böylesi bir demokratik devrim ancak zor yoluyla olabilirdi. Koşulları varsa tabii. Oysa bugün küreselleşen dünyada, ekonomiden, siyasete, dış politikaya kadar her alanda karşılıklı bağımlılığın baskın eğilim olduğu koşullarda; ulus-devletin zayıfladığı, devletlerin egemenlik haklarını paylaşmak zorunda kaldığı, evrensel insan hakları hukukunun ulusal hukukların üstünde yaptırım gücü kazandığı, sivil toplum güçlerinin yükseldiği koşullarda radikal demokratik köklü değişimler için artık zora başvurma yolu ne gereklidir ne de mümkün.

Şimdi günümüzün değişen koşullarında zor yoluyla değil ama halkın, sivil toplumun hukuk yaratması yoluyla radikal köklü değişimler mümkündür. Bu yol barışçı devrimsi değişimler yoludur ve Türkiye’deki sosyal ve siyasal değişim süreçleri de kanımca o yoldadır.

Kısmi Anayasa değişikliği paketi, tartışmalara halkın da geniş ölçüde katıldığı ilk ciddi Anayasa değişikliğidir. TBMM’nin bu değişiklik teklifi “evet” ile yasalaştığında hep birlikte hukuk yaratmış olacağız. Bu durum anayasa yapma yani kurucu iradenin elitlerden halka geçmesi demek olacak. Bu bir hegemonya değişimidir.

Yeni anayasa ancak böyle bir irade kazanımı üstünde doğabilir.

Hiç yorum yok: