1 Şubat 2011 Salı

Ahmet Altan - Cinayet

KUM SAATİ 19.01.2011


Hrant Dink öldürüleli dört yıl oldu.
Bu dört yıl boyunca yapılan araştırmalardan, itiraflardan, ortaya çıkan belgelerden, yazılan kitaplardan, bu cinayetin, “devletin nedeyse bütün katmanlarının” işin içinde olduğu büyük bir planının sonucunda gerçekleştiği ortaya çıkıyor.
Bugün, bütün bu sürecin detaylarını Markar Esayan’ın analizinde okuyacaksınız.
Suikast, Milli Güvenlik Kurulu’nun “misyonerlik faaliyetlerinin” Türkiye’yi böleceği yolundaki raporlarıyla başlıyor.
Bu raporlar aslında çok saçma gözüküyor çünkü MGK’nın Türkiye’yi bölecekler diye raporlar hazırladığı misyonerlerin sayısı elli dört.
Elli dört misyonerin yetmiş milyonluk Müslüman Türkiye’yi bölebileceğine inanmak için budala olmak gerekir.
Elbette, daha sonra biri Ergenekon’dan, diğeri Balyoz darbesinden sanık olan MGK Genel Sekreteri generaller o kadar budala değil.
Bizim “Kafes eylem planında” gördüğümüz “gayrımüslimleri öldürme” ve suçu AKP’nin üzerine atma planının “resmî altyapısı” hazırlanıyor bu raporlarla.
Zaten Hrant Dink cinayetinde ortaya çıkan gerçekler, devletin ta en tepesinden en aşağısına kadar her katmandan birilerinin bu suikastın içinde bir şekilde yer aldığını gösteriyor.
Bu, tam anlamıyla devletin içinde hazırlanmış ve uygulanmış bir suikast.
Dink cinayetine baktığınızda, devletin içindeki “darbeci iskeletin” neredeyse bütün parçaları ortaya çıkıyor.
İşin içinde Milli Güvenlik Kurulu raporları var, MİT var, Jandarma var, Polis var, Hrant Dink’i hukuka tümüyle aykırı bir şekilde mahkûm ettikten sonra “o kararın öyle çıkması gerekiyordu” diyen Yargı var, olayın altyapısını hazırlayan devlet medyası var.
Neden Dink’i öldürmek için böylesine büyük bir organizasyon hazırlanıyor?
Çünkü, amacı çok büyük bir cinayet bu.
Bir amacı, AKP’yi cinayet de işleyebilecek “fanatik” bir grup gibi göstermek ve içerdeki laikçileri AKP’ye karşı ayaklandırmak.
İkinci amacı ise, daha da büyük bir planın altyapısını oluşturmak.
Hrant Dink’in öldürülmesine dünyanın çok büyük bir tepki göstereceğini, Türkleri ve Müslümanları suçlayacağını düşünüyorlar, medya vasıtasıyla bu tepkiyi halka yansıtıp “milliyetçi” bir dalga yaratarak Türkiye’yi dünyadan koparmayı amaçlıyorlar.
Milliyetçi bir hava yakalayıp bunu “Batı düşmanlığına” dönüştürerek Türkiye’yi dünyadan koparabilirlerse, AKP’yi ve AKP’nin o dönemlerde öncülüğünü yaptığı demokratikleşmeyi boğacaklarını hesaplıyorlar.
Bir darbenin, ancak dünyadan kopmuş bir Türkiye’de gerçekleşebileceğini planlıyorlar.
Bu planı, halkın Hrant’ın cenazesindeki olağanüstü katılımı ve “Hepimiz Hrantız” pankartları bozdu.
Dünya, cinayetten dolayı Müslümanları suçlamadı, tam aksine Türkiye’nin “Ermeni bir evladına”sahip çıkışına duyulan hayranlığı dile getirdi.
Oyun da bozuldu.
Oyun bozuldu ama Hrant’ı öldüren cinayet şebekesi olduğu gibi duruyor.
Bu cinayete adı karışanların çoğu değişik “darbe” davalarında sanık durumundalar ama Hrant Dink cinayetinden yargılanan üç tane çocuk var.
Onlardan biri de zaten Jandarma’nın ajanı.
Nedim Şener’in kitabında belirttiği gibi, o ajan, cinayetin nerede ve kim tarafından işleneceğini cinayetten bir yıl önce devlete bildiriyor.
Hiçbir önlem almıyorlar.
Aksine yolu açıyorlar.
Bu büyük planın farkında olmadan “raporlar yazan”, uyarılar yapan devlet memurlarının raporlarını da bir tarafa atıyorlar.
Bütün plan, planı hazırlayanlar, katilleri kışkırtanlar, yardım edenler, ortamı hazırlayanlar isim isim ortada.
Ama korkunç gerçek şu:
Artık en sıradan gazete okuyucusunun bile isim isim bildiği bu şebekeyle ilgili dört yıldır hiçbir şey yapılmıyor.
Bu adamlar yakalanmıyor, yargılanmıyor.
Devletin içinde bir tümör gibi duran bu şebekeyi oradan çıkartıp atmazsanız, her an yeni bir belayla karşılaşabilirsiniz.
Hemen hemen hepsi isim isim bilindiği, herşey çok açık olduğu halde neden bu insanlara dokunulmuyor?
İşte bunun cevabını bulduğumuz vakit, İstihbarat’ın, Jandarma’nın, Polis’in, siyasetin, medyanın bir bulamaç gibi birbirine karıştığı büyük bir yapıyı ortaya çıkaracağız.
Sanırım bu şebekenin yakalanması halinde herkes “kendisinden birilerinin” de yakalanacağını bildiği için siyasetçisi de, Yargı’sı da, İstihbarat’ı da, Polis’i de, Jandarma’sı da yakalamak için adım atmıyor.
Katiller orada öyle duruyor.
Bu halk, bunun hesabını sormadığı, katilerin yakalanması için harekete geçmediği sürece de duracaklar.

ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: