1 Şubat 2011 Salı

Neşe Düzel - İsmet Akça: ‘AKP orduyla mutlu evlilik istiyor’

PAZARTESİ KONUŞMALARI 13.12.2010


“Kendisinin ordusu olduğu sürece, ordu, çok güçlü olabilir, çok yüksek silah harcamaları yapabilir. Yeter ki aralarındaki düşmanlık bitsin. AKP’nin militer zihniyetle sorunu yok.”

“Siyasilerin sandığı gibi, savunma harcamaları teknik bir alan değildir. Silah harcamaları, aksine sosyal, politik bir meseledir. Silah harcamalarına ordu karar veremez. Siyasetçi karar vermelidir.”

“Savaş sanayiini TÜSİAD üyesi de, MÜSİAD üyesi de destekliyor. Burada büyük para var. Silah alımlarından, yatırımlarından pay almak için herkes oraya hücum ediyor.”

***

NEDEN İSMET AKÇA
Biz bugüne dek askerî vesayetin siyasi ve hukuki yönünü tartıştık. Askerin gücünü, sadece Kemalist ideolojiden ve darbe yasalarından değil, Türkiye ekonomisinde kapladığı devasa yerden de aldığını pek konuşmadık. Daha doğrusu konuştuysak bile bu tartışmalar geniş kesimlere ulaşmadı. Askerin, Meclis tarafından denetlenmeyen, tutarı bile tam bilinmeyen milyarlarca dolarlık silah harcamalarının iş dünyasında, medyada ve siyasette askere nasıl destekler yarattığı, toplumu nasıl askerileştirdiği, askerin siyaset üzerindeki vesayetini ve darbe yapma imkânlarını nasıl sağlamlaştırdığı günlük tartışmalara henüz girmedi. Ama zamanın koşulları, Avrupa Birliği’nin ölçüleri ve Türkiye toplumunun sivilleşen ruhu Türkiye’yi artık iyice sıkıştırıyor. Bu yüzden de ‘ustaca gizlenmiş’ pek çok konu toplumun önüne geliyor. Sayıştay Kanunu da böyle oldu. Mecburen çıkarıldı ve askerin bugüne dek dikkatlerden kaçırılan devasa harcamalarını gündeme getirdi. Ama ne var ki son anda AK Parti geri adım attı ve askerin hesap vermeden yaptığı milyarlarca dolarlık silah harcamaları gene tam denetim altına alınamadı. Türkiye bu sivilleşme ve demokratikleşme fırsatını niye kaçırdı? AK Parti neden geri adım attı? Asker niçin harcamalarının gizlenmesini istiyor? Neden toplumun parasıyla yapılan milyarlarca dolarlık silah harcamaları tam denetlenemiyor? Denetlenirse, bunun topluma faydası ne olur? Askerî harcamaları denetlememenin yarattığı ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçlar neler? Bu ciddi meseleyi, Yıldız Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. İsmet Akça ile konuştuk ve çok çarpıcı cevaplar aldık. Askerî iktisadi yapı, silah harcamaları ve savaş sanayii üzerine yayınlar yapan, OYAK konusunda pek çok makale yazmış olan İsmet Akça, militarizm, devlet, ordu ve siyaset ilişkileri, darbelerin siyasal sosyolojisi, dünyada ve Türkiye’deki militarizm meseleleri üzerine çalışıyor.

***

NEŞE DÜZEL: Tam asker konusu bitti diyoruz, yeni bir olayla karşılaşıyoruz. Şimdi de Gölcük’te yeni belgeler bulundu. Haberlere göre, yeni darbe planları varmış. Askerler darbe hazırlığı yapmaktan niye bir türlü vazgeçemez Türkiye’de?
İSMET AKÇA: Vazgeçmez çünkü bu ülkedeki militer zihniyete güveniyorlar. Bizde, otoriter ve militer akla sadece askerler sahip değil ki. Siviller de böyle bir akla sahipler. Türkiye’de ordu siyasi hayatta hâlâ çok önemli bir yer kaplıyor. Bunun birinci nedeni orduysa, bunun kadar önemli ikinci nedeni de siyasetçiler, medya ve diğer bazı sivil kesimler. Zaten bu yüzden de orduda belli kesimler hâlâ darbe planları yapabiliyorlar.

Askerî vesayet birçok konuda devam ediyor. Özellikle de para ve harcama meselelerinde... Askerlerin harcamalarına, savunma giderlerine karışan bir otorite var mı bugün bizde? Parlamento savunma bütçesini gerektiği gibi denetleyebiliyor mu?
Hayır. Aslında parlamento, savunma bütçesini denetleyebilir, buna bir engel yok ama denetlemiyor. Bakın... Türkiye’de kamu bütçesi toplumun ihtiyaçlarına göre dağıtılmaz. Siyasetçi, TSK’dan gelen bütçe talebine bakar. Onu aynen karşılar. Sonra elinde kalan kaynağı, eğitime, sağlığa, yatırımlara dağıtır. Bütün siyasal iktidarlar için geçerli bu. Kimse, “Siz bu silahları niye alıyorsunuz? Bu silahlarla ne yapacaksınız? Bu silaha, savunma projesine şu kadar para ayırmışsınız. Bu kadar yüksek olmaz, şu kadarlık tutara insin. Biz bu parayı sağlığa, eğitime harcayacağız” demez.

AK Parti iktidarı askerin siyasetteki yerine pek çok açıdan dokundu. MGK’ya dokundu. Askerî Şûra’ya dokundu. Askerî harcamalara niye dokunmuyor sizce? Ya da dokunamıyor mu?
Sorun, tam da bu zaten. Yakın zamana dek Sayıştay denetimine dair ciddi sınırlamalar vardı. Ama bu sınırlamalara rağmen, Milli Savunma Bakanlığı Bütçesi gene de Meclis’te tartışılabilir, eleştirilebilir. Eleştirilmemesinin sebebi, bizdeki sivil siyasetçiler. “Ordu kendi ihtiyaçlarını kendisi belirler. Bu uzmanlık gerektiren teknik bir konudur” diye düşünüyorlar. Oysa savunma harcamaları teknik bir alan değil. Aksine savunma harcamaları, sosyal ve politik bir meseledir. Bu harcamalara siyasetçiler karar vermelidir. Savunma harcamalarına ordu karar veremez.

Askerî harcamaları denetleme yetkisini Sayıştay’a veren bir yasa çıktı ama hükümet bu yasaya bazı eklemeler yaptı. Sayıştay, askerlere harcamaların gerekip gerekmediğini soramayacak. Niye hükümet böyle bir değişiklik yaptı?
Denetlenmenin yolunu açtı ama askerî harcamalarla ilgili verimlilik denetimini kaldırdı.

Savunma harcamalarında verimlilik denetimini kaldırmak, “siyasiler, askerin tek başına karar verdiği savunma harcamalarının gerekip gerekmediğini askere soramayacaklar” demek değil mi?
Aynen öyle. Harcamaların gerekip gerekmediğini sormadan da savunma harcamalarını denetleyemezsiniz tabii. Zaten uzun zamandır asker “etkinlik denetimine” itiraz ediyordu. “Askerî ihtiyaçlar ekonomik etkinlik mantığıyla değerlendirilemez” diyordu. Hükümet sonuçta bu itirazı kabullendi.

AKP’nin orduyla ilişkisi nedir?
AKP, “Ordu bize karşı çıkmasa, bizimle bu kadar uğraşmasa, çok mutlu olacağız. Mutlu bir evliliğimiz olacak” diyor. AKP’nin derdi, orduyla mutlu evlilik! O, orduyla mutlu bir evlilik istiyor. AKP’nin derdi demiliterizasyon, radikal demokratikleşme değil. Kısacası AKP...

Evet...
Kısacası AKP, ordu kendisine müdahale etmesin istiyor. Kendisinin ordusu olduğu sürece, o ordu, çok güçlü bir ordu olabilir, çok yüksek silah harcamaları yapabilir. Yeter ki aralarındaki düşmanlık bitsin. AKP’nin militer zihniyetle bir problemi yok. Orduyu siyaseten geriletmek sopaysa, savunma harcamalarına karışmamak, Sayıştay denetiminden vazgeçmek de orduya sunulan bir havuçtur.

Bütçeden en yüksek payı alan, hiçbir hesap sorulmayan, harcamaları denetlenemeyen böylesine özerk bir yapı siyasette geriletilebilir mi?
Kısmı ve konjonktürel olarak geriletebilirsiniz. Fakat o yapı iktisadi gücünü yeniden politik güce dönüştürebilir. AKP, ordunun siyasete doğrudan müdahale gücünü belli oranda sınırladı, çerçeveledi. Askeri, bir kontrol havuzu içine aldı. Ve Sayıştay Yasası’nda attığı geri adımla orduya bir çeşit evlilik yüzüğü uzattı.

Savunma harcamalarının halka açıklanması da engellendi son yasayla...
Evet... TSK’nın çıkaracağı bir yönetmeliğe bağlandı iş. Şimdi TSK denetlemeyle ilgili bir yönetmelik hazırlayacak ve Sayıştay o yönetmeliğe göre askerî harcamaların denetimini yapacak. Ayrıca yeni kanun, Sayıştay’a denetleme yetkisini veriyor ama Sayıştay bu yetkiyi, Meclis, “bu yetkiyi kullan” dedikçe kullanacak.

Sonuçta ne yaşanacak?
Yani savunma harcamaları bu ülkede otomatik olarak denetlenmeyecek. Denetlenmesi konusunda siyasi bir irade, istek ortaya çıkmazsa, eski düzen gene devam eder. Siyasi iradenin bu denetimi yapmak istemesi lazım. Sonuç olarak iç ve dış konjonktür açısından bir sürü lehte faktör varken, Sayıştay yasasında atılan geri adımla, sivilleşmenin de ötesinde demiliterizasyon konusunda önemli bir fırsat kaçtı. Şeffaflığın önü kapatıldı.

Ordu harcamalarının bir kısmı, gelişmiş ülkelerde de gizli ama bütün harcamaların gizli olduğu bir örnek var mı?
Yok. Türkiye’nin bu konuda benzediği ülkeler, demokrasiden nasibini alamamış ülkeler. Görece demokratik olan ülkelerde, harcamalar gizli değil. O ülkelerde, askerî üretime, teknik bilgilere dair çok sınırlı bir gizlilik sözkonusu. Bakın... Türkiye’de bir de Savunma Sanayii Destekleme Fonu diye bütçe dışında bir fon var. Gelir ve Kurumlar Vergisi’nden fona para kesiliyor. Yakın zamana kadar benzin ve içki tüketiminden de bu fona para kesiliyordu. Bütün bu paraları fon, silah alımına ve ortak silah üretimine yatırıyor. Bu fonun lağvedilmesi ve bütün harcamaların bütçe içine alınması şart. Böyle bir şey olamaz.

O fon denetlenmiyor mu?
Son yasayla, o da yeni denetime açıldı. Ama şu nokta çok önemli! Sayıştay, onu mutlaka denetleyecek demek değil bu! Meclis, denetlemesini isterse denetleyecek. Türkiye’de savunma ve askerî harcamalar şeffaf değil. Oysa kamuoyunun, toplumun parasının nereye harcandığını bilmesi gerekiyor. Bu ülkenin insanları olarak siz çalışıyorsunuz, üretiyorsunuz ve birileri size hiç hesap vermeden bu ürettiğiniz değeri kullanıyor. Türkiye’de sivil iktidarların ve askerlerin yaptığı iş budur. Toplumun parasını kendi paraları gibi kullanıyorlar. Oysa demokrasi, toplumun her konuda söz sahibi olması demektir. Bütçe de önemli ayaklardan biridir.

Savunma bütçesini denetleyemiyoruz. Miktarını biliyor muyuz peki?
Onu da tam bilemiyoruz. Milli Savunma Bakanlığı Bütçesi, Savunma Sanayiini Destekleme Fonu ve bir sürü çapraz nakiller var. Hesap karışıyor o zaman. Bütün harcamaları bütçenin içine almak gerekiyor.

Savunma harcamalarının kamuya açılması, şûra kararlarının kamuya açılmasından daha mı can alıcı bir konudur asker açısından?
Daha can alıcı diyebilirim. Çünkü bu durumda, yapacağınız her türlü faaliyet, silah alımı şeffaflaşacak. Yani askerî mantığın dayandığı mali temel şeffaflaşacak, denetlenecek demektir bu.

Niye askerler harcamalarının gizli olmasını istiyorlar?
Türkiye çok zengin bir ülke değil. Bütçe imkânları sınırlı. Kaynakları istediği gibi keyfince kullanan bir aktör, yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayan bu topluma bunu nasıl açıklayabilir. “Türkiye’de eğitim yerlerde sürünürken, bu nedir” diye birileri çıkıp sorar. Bu ülkede öncelik eğitime değil silahadır.

Askerlerin büyük bir mali özerkliği mi var?
Evet. Bu çok açık ve net bir durum.

Buna benzer bir özerkliğe sahip başka kurum var mı?
Bu şekilde yok. Bu kadar denetimsiz ve kontrolsüz başka bir kurumu ben bilmiyorum

Askerî harcamalar gerektiği gibi mi yapılıyor yoksa gereğinden fazla mı harcıyoruz?
Gereğinden fazla harcıyoruz. Türkiye dünyada çok yüksek askerî harcamalar yapan ülkeler kategorisinde. Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin arkasından geliyor Türkiye. Hele kendi kaynaklarıyla kıyaslandığında askerî harcamaların oranı çok yüksek bizde. Bu yüksek askerî harcamaların arkasında...

Ne var?
Bu yüksek askerî harcamaların arkasında, güvenlik mantığına dayalı bir dünya, siyaset ve toplum algılayışı var. İşte bu algılayış, yüksek askerî harcamaları meşrulaştırıyor. Bizde sivillerde de askerî zihniyet var. Türkiye’de bu yüksek askerî harcamalarla ve savaş sanayiiyle hesaplaşılmadığı takdirde güvenlik eksenli siyaset anlayışıyla da hesaplaşılmaz.

Anlamadım, tam olarak neyle hesaplaşılmaz?
Askerin iktisadi gücüyle hesaplaşılmazsa, askerin siyasetteki vesayeti kaldırılamaz. Eğer siz kaynaklarınızı silaha ve savaş sanayiinin kurulmasına harcıyorsanız, o savaş sanayiinin yüksek harcamaları meşrulaştırmasının yolu nedir? İç ve dış tehdide dayalı bir siyaset uygulamaktır. Bunun için de her tarafta düşmanlarımız var diyerek bir milli güvenlik anlayışı üretmektir. Ülkedeki her sorunu, güvenlik sorunu olarak görmektir. Demek istediğim şu ki... Yüksek askerî harcamalarla, askerî vesayeti yeniden üretirsiniz. Daha önce de söyledim, militarizmi sadece ordu değil sivillerde de üretiyor.

Militarizmi siviller nasıl üretiyor?
Savaş sanayiini TÜSİAD üyesi de, MÜSİAD üyesi de, herkes destekliyor. Burada büyük para var. Silah alımlarından, ihalelerden, yatırımlarından pay almak için şu anda herkes oraya hücum ediyor. MÜSİAD’da savunma sanayii diye bir alt birim var. 28 Şubat’ta da Erbakan, savunma sanayii ihalelerinden kendine daha yakın sermayedarların faydalanmasını istemişti. O zaman ordudan ciddi tepkiler geldi.

Bugün durum ne?
MÜSİAD üyeleri de sektöre girdi ve savunma harcamalarından pay almaya başladılar. Bu, ne demektir biliyor musunuz? Bu ülkede silah harcaması yapılsın, bu ülkede silah üretilsin, ülkenin kaynakları silaha ayrılsın demektir. Yüksek savunma harcamalarına itiraz etmemek demektir bu. Bu ülkenin siyasi ve iktisadi elitleri, toplumdan çok daha militerler. Çünkü iktidarı paylaşıyorlar.

Askerlik meselesine gelirsek... Genelkurmay neden zorunlu askerliğin kalkmasına razı olmuyor?
Ordu aslında zorunlu askerliğin organizasyon ve teknik anlamda dünyada döneminin geçtiğini iyi biliyor ama kaldırmıyor. Çünkü zorunlu askerlik, nüfusunuzun en azından erkek kısmını belli bir ideolojik sosyalizasyondan, eğitimden geçirme, kendinize göre biçimlendirme mekanizmasıdır. Askerlik, toplumdaki ilişkilerin militarist-hiyerarşik mantık üzerinden kurulmasını sağlar. Böylece, kendini amir olarak tarif edene itaat edilir. Askerlikte, erkeklerin hepsi bu tornadan geçiyor ve ordu bunu bırakmak istemiyor. Oysa demokrasilerde, ilişkiler yatay ve anti hiyerarşik olmak zorundadır.

Niye bu konularda hükümet orduya sürekli taviz veriyor?
Çünkü AKP’nin sivilleşmeden anladığı çok sınırlı. AKP, orduyu politik olarak sessizleştirdi, dilsizleştirdi. Askerî vesayette bu kadarlık geriletme, AKP’ye kâfi geliyor. AKP muktedir oldu. Muktedir olmanın gerektirdiği ittifakları kurmaya çalışıyor o artık. Dengeyi bozmak istemiyor.

Ordunun ekonomideki rolü nedir? Askerlik dışındaki işleri neler?
Asker, Ordu Yardımlaşma Kurumu OYAK’la, Türkiye’nin en büyük beş holdinginden birinin sahibi. Çimentodan salçaya, otomotivden bisküviye, enerjiye, 29’u doğrudan, geri kalanı onlara bağlı şirketler olmak üzere toplam 69 şirketi var OYAK’ın. Subayların zorunlu üyeliğine dayanan OYAK, bir ek sosyal yardım kurumu. Maaşlardan yüzde 10 kesiliyor ve üyelerine Emekli Sandığı’nın iki, üç katı bir emeklilik yardımı veriyor.

Bu durumda subaylar OYAK’tan çok memnundur, değil mi?
OYAK’ın bütün mensupları memnun değil. Alt kademe personel ciddi eleştiriler yapıyor. Özellikle astsubayların eleştirileri çok önemli. Mesela Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği birkaç büyük kamusal eylem yaptı. Ve en son, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtı. AİHM, bu davanın görülmesini kabul etti. İddiaları şu... “OYAK ve OYAK’a bağlı şirketlerde biz var olamıyoruz. Bunları yüksek rütbeliler yönetiyor ve pastadan esas payı onlar alıyor. Oysa sayısal olarak biz çoğunluğuz” diyorlar.

OYAK, silah sektöründe de var mı?
Hayır. TSK’nın bunu yapan başka bir vakfı var. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı bu... Aselsan, Roketsan, TAİ gibi şirketlerle, bu vakıf Türkiye’deki savaş sanayiinin üçte birini kontrol ediyor. 2008’de yerli savaş sektörünün cirosu 2,3 milyar dolardı.

Başka hangi ülkelerde askerlerin böyle ekonomik yatırımları var?
Guatemala, El Salvador, Honduras, Mısır, Suriye, Pakistan gibi ülkelerde var. Avrupa da böyle bir yapı bulamazsınız. Ordu, OYAK ve TSK Güçlendirme Vakfı üzerinden önemli iktisadi güçlerden biri bu ülkede.

Avrupa orduda ve silah alımında büyük ölçüde azaltmalar yapıyor. Biz de yapıyor muyuz?
Hayır. Milli Savunma Bakanlığı Bütçesi’ne bakıldığında harcama azaldı gibi görünür ama bu, gerçeği yansıtmaz. Savunma Sanayiini Destekleme Fonu çok önemli.

Askerler ne zaman tam anlamıyla halk iradesinin denetimine girecek sizce?
Askerlerin kendi dar askerî işlevlerinin dışındaki bütün alanlardan geri çektirilmeleri gerekir. “Geri çekilmeleri” demiyorum. “Geri çektirilmeleri” diyorum. Çünkü asker kendisi çekilmez.

Asker ekonomik, siyasi ve sivil alandan nasıl geri çektirilir?
Bu konuda net bir siyasal iradenin olması gerekir. Türkiye’nin en büyük eksikliği şu... Bu konuda toplumsal zemin oluştu ama bunu taşıyacak siyasi irade, siyasi partiler henüz oluşmadı. Askeri geriletecek olan şey, sivillerin ve siyasetçilerin militarizmden, askerî mantıktan kurtulmasıdır. Eğer Türkiye’de ordu şu anda sahip olduğu siyasal güce sahipse, bunun birinci sebebi ordunun kendisidir. İkinci sebebi de siyasetçiler, medya, büyük iş dünyası gibi sivillerdir.

Türkiye hep dünyada en büyük silah alıcılarından biri oldu. Büyük miktarlarda silah birikmiş olmalı bugüne dek bu ülkede. Silahların dökümünü biliyor muyuz?
Bilmiyoruz çünkü askerin yaptığı harcamalar denetlenmedi bugüne kadar. Silah alımları denetlenmediği için Türkiye silah çöplüğüne dönüyor. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Türkiye’de demokratikleşme mücadelesi vereceksek, tabii ki başta orduyu eleştireceğiz ama aynı zamanda bu militer yapıya destek veren bütün sermaye gruplarını, sivil örgütlenmeleri ve siyasal partileri de eleştireceğiz. Geçmişle ve bugünle hesaplaşmak, ancak “militarizmin toplumsal destekçileriyle” de hesaplaşarak mümkün olabilir.

neseduzel@gmail.com

Hiç yorum yok: