23 Aralık 2010 Perşembe

Mehmet ALTAN - Balyoz’un anlamı


Aralarında eski kuvvet komutanları ve yüksek rütbeli muvazzaf subaylarında bulunduğu 195 sanıklı Balyoz Planı Davası dün başladı. Balyoz Planı Davası Türkiye açısından tarihsel bir önem taşımakta...
Birincisi, iddianamede, tüm tutuksuz sanıkların 15 ile 20 yıl arasında hapis cezası öngören ve “Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs” suçunu düzenleyen eski TCK’nın 147 ve 61. maddeleri gereğince cezalandırılmaları isteniyor. Kısacası bu bir darbe davası...
Türkiye, ilk defa bir askeri darbe girişimini yargılamakta...
***
İkincisi, emekli ya da muvazzaf, Türkiye’de ilk kez bu kadar yüksek rütbeli subay mahkeme karşısına çıkıyor... Türkiye Cumhuriyeti geleneğinde ne darbe davası olur, ne de asker yargılanırdı...  Bu açıdan Balyoz Davası bir ilk.
Adeta darbenin suç olduğunu, askerlerin de karanlık işlere bulaşması halinde yargılanabileceğini bizler ilk defa öğrenir gibiyiz...
***
Çok da yadırgamamak gerek...
Komşumuz Yunanistan, 1967 Askeri Darbesi’ni yapan albayları ölünceye kadar kodese tıkarken, buralarda Süleyman Demirel ile Kenan Evren kol kola girip açılışlara gitti.
Halkın oyunu alan siyasetçide “halk egemenliği” onuru olmayınca; askerle iş tutmayı, kumpasa girmeyi, demokratikleşmenin gereklerini yapmak yerine, kendi siyasal ikbalinin ayarını topluma empoze etmeyi uygun buluyor...
***
Düşünün ki...  Bir taraftan Balyoz Davası görülüyor...  Diğer yandan siyasal iktidar askerin harcamalarını meclisin ve kamuoyunun denetimden çıkaran düzenlemeler yapıyor...
İlkeli, sistemli bir bütün buralarda kalıcı olarak egemen olamıyor...  Otuz yıldır 12 Eylül rejiminden bir türlü kurtulamadık...
***
Ekonomi dünyasının etkili dergisi The Economist’in araştırma biriminin raporu ne diyor: “Dünya demokratik resesyonda, Türk demokrasisi de kan kaybetti...” 
The Economist’in araştırma biriminin demokratiklik sıralamasında Türkiye, 2010 yılında 2008’e göre iki sıra düştü, 87’nciyken 89’uncu oldu. Ve maalesef “sorunlu demokrasi” ile “otoriter rejim” arasında “melez rejim” statüsünde yer aldı.
***
Dergi, demokratikliği sınıflandırırken 60’a yakın kriteri dikkate alıyor. 
Kriterler arasında siyasete katılım ve temsil, partilere duyulan güven, seçimlerde şaibe, ekonomide yolsuzluk algısı, bireysel özgürlükler ve medyanın üzerindeki iktidar baskısı yer alıyor.
***
Bireysel özgürlüklerde 167 ülke arasında 133’üncü olan Türkiye, siyasi katılımda ise 3,89 puanla otoriter rejimler kategorisindeki ülkelerden bile geride kaldı.
Türkiye, siyasi gelenek kategorisinde Latin ülkelerini geride bırakırken, sivil özgürlüklerde 132’nci sıradaki Kazakistan’ı bile geçemedi.
***
Türkiye, içinde yer aldığı Batı Avrupa kategorisinde Fransa ve İtalya ile beraber medya özgürlüğünde geriye giden ülkeler arasında yer aldı. Bütün kriterlere beraber bakıldığında ise Norveç birinci oldu.
***
Balyoz davası dün başladı...
Darbe ve suç işlediği iddia edilen yüksek rütbeli askerlerin yargı önüne çıkarılması açısından tarihsel bir gün, yaşanan bir ilkti...
Ama temel soru, Economist Dergisi araştırma biriminin ortaya çıkardığı siyasal rejim açısından bulunduğumuz konum...
Maalesef “sorunlu demokrasi” ile “otoriter rejim” arasında “melez rejim” statüsünde yer alıyoruz...
Neden?  Siyaset kurumunun otuz yıldır 12 Eylül rejimini berhava etmemesinden dolayı...
Umarım önümüzdeki dönem siyaset kurumunun amacı “Saray’a girmek” değil, “toplu bir hamleyle Saray’ı yıkmak” olur...
Yoksa Balyoz Davası’nın başladığı gün bile “melez rejim” olmaktan kurtulamıyoruz...
Askeri rejimden mek parmak ileri, gerçek demokrasiden bir karış geri...

Hiç yorum yok: