23 Aralık 2010 Perşembe

Nilüfer Kuyaş - Yaratıcı yazar, yaratıcı okur

PANDORA'NIN KUTUSU 24.09.2010

Yaratıcı yazarlık okullarının yararı kadar zararı da mı var? Elif Batuman son makalesinde böyle bir tartışma başlattı. Amerikan eksenli de olsa bu polemiği önemsiyorum.
Amerika’da yüksek lisanslı yazarlık mezunu olmayan romancı neredeyse kalmadı. Toni Morrison’dan Thomas Pynchon’a kadar bütün ünlü yazarlar böyle. İngiltere için de durum aynı.
Edebiyat kuramcısı Mark McGurl’ün bu duruma olumlu bakan Yaratıcı Yazarlığın Yükselişi (Harvard) kitabını eleştirdiği, “Gerçek Diplomayı Al” başlıklı yazısında Batuman bazı sakıncalara değiniyor. Adeta iki gezegen oluştu diyor, birinde gerçek sanat eseri “büyük edebiyat” niteliğinde roman yazılırken, diğerinde “kurmaca” diyebileceğimiz kaliteli ama etkisiz ürünlerle dolu bir piyasa gelişmekte.
İtirazlarını iki noktada toplamış Batuman: 1) Yaratıcı yazarlık kursları edebiyat tarihini gözardı etti, yani başka yazarları okumayı unutup, teknik beceriyi öne çıkarttı diyor. “Teknomodernist” bir cahilliğe yatırım yapıldığı kanısında. Kitapçılar iyi romanlarla dolup taşıyor, ama kaç tanesi bizi heyecanlandırıyor?
2) Politik açıdan sakıncalı bir de eğilim saptıyor; bir tür etnik azınlık edebiyatı oluştu, alt kültür ve farklı sesler yansıtmak adına “edebî getto” tarzı pazarlama kategorileri yaratıldı, böylece kültür kendi içinde yeniden kolonize ediliyor düşüncesine sahip.
Elbette yazarlık okullarının edebiyatçılığı yaygınlaştırmak gibi bir yararı olduğunu kabul ediyor; ama bu kurslar biraz daha dünya ve tarih bilinci aşılasa daha iyi olmaz mı diye bitirmiş yazısını. Amerika’da unutulmaya yüz tutan evrenselci, hümanist bir bakış açısı olduğu söylenebilir.
İlginç bir tartışma. Edebiyat yazarlığı böyle karmaşık tartışmalara konu oluyorsa, edebiyat okurluğu da zorlaştı demektir. Haritanın neresinde dolaştığımızı anlamak için rehberlere ihtiyaç var sanki.
Okurluk da böylece yaratıcı bir uğraş oldu. Benim “yaratıcı okurluk” dediğim kurslar, yani okuma seminerleri veya edebiyat atölyeleri galiba bu yüzden çok revaçta.
Türkiye’de hem yaratıcı yazarlık kursları hem de okuma grupları çoğalıyor. Kendini geliştirme tarzı programlardan tutun da yeniden üniversiteye gitmeye benzer etkinliklere kadar uzanan bir alan. Henüz küçük bir alan belki, ama ille seçkinci olması gerekmiyor, keşke daha yaygınlaşsa.
Bu açıdan birkaç güzel örnek çarptı gözüme son günlerde.
 “Üniversite” kelimesinin evrenselci, hümanist bilgi yayma anlamını temel alarak sanat seminerleri düzenleyen Simya Galeri’de bu sonbahar, Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi Emine Ayhan, Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı” şiirinden yola çıkarak, modern klasikler diyeceğimiz Avrupa ve Türk romanlarını ele alan bir okuma programı sunuyor. Neden göğe bakmak diye sordum, edebiyata okur odaklı değil, yazar açısından bakmak için diye cevapladı; edebiyat eserlerini, yaratıcılık sürecine bakarak ele alan bir seminer bu, 4 ekimde başlıyor. (info@simyagaleri.com)
Daha ziyade kişisel gelişim odaklı bir kuruluş olan Nirengi ise, bu sonbahar tanınmış yazarımız Buket Uzuner’i davet etmiş. “Edebiyat hayatımıza ne katar” sorusundan yola çıkan Buket Uzuner hayallerimizle ilişkimize bakan, edebiyatla resim arasında ilişki kuran, bir de “ötekileştirme” kavramı üzerinden edebiyatla empati geliştiren bir okuma programı sunacak.
Buket yazarlık öğretilemez diyor, yazarlık derslerine de inanmıyor, ama tıpkı Elif Batuman gibi o da gerçek yazarlığın “iyi yazarların iyi okuru olmaktan geçtiği” kanısında. Bu atölyede ne amaçladığını sorduğumda, ilginç bir cevap verdi. “Artık her şey kurgulanıyor, biz de gerçek yerine kurguyu algılıyoruz; artık aktör tamamen piyasa, ama iyi okur olabilirsek, hâlâ elimizden bir şeyler gelebilir” dedi. Çok ender de olsa bu amaçla okuma atölyeleri yapıyor. Bu seferki 22 kasımda başlayacak. (nirengi.com.tr)
Bir başka çok sevdiğim yazar, Murat Gülsoy ise, yazarlığın öğretilebileceğine inanıyor, ülkemizde bu alanın öncüsü, bir de kitabı var: Büyübozumu ve Yaratıcı Yazarlık (Can Yayınları). İlginçtir, yazarlık derslerini sanat eğitimi olarak tanımlayan Murat da, aynı Elif Batuman gibi, tekniğin yanısıra geçmişin ve bugünün iyi yapıtlarını okumanın yazarlık için elzem olduğu kanısında. Ve gene Emine Ayhan gibi, o da okurluğun yaratıcı ve inceleyici bir eylem olduğunu, metinlere yazar açısından bakarak, bir bakıma yazarın yaratıcılık büyüsünü bozarak görmenin bizi edebiyat eserini kutsal ve uzak bir şey gibi yorumlamaktan kurtaracağını, daha zengin bir okurluk ve yazarlık sağlayacağını düşünüyor.
Murat Gülsoy’un yıllardır ödül sahibi yazarlar da yetiştirdiği yazarlık dersleri Boğaziçi Üniversitesi’nde bu yıl 6 ekim (başlangıç kursu) ve 7 ekim (ileri seviye atölye) tarihlerinde başlıyor. (bumed.org.tr)
Son olarak Ankara’da Edebiyatçılar Derneği’nin yazarlık atölyesi, Mustafa Şerif Onaran ve Cemil Kavukçu gibi ünlü isimlerle 2 ekimde başlayacak. (edebiyatcilardernegi@gmail.com)
Yaratıcı yazarlar, yaratıcı okurlar, alan sizin!

niluferkuyas@ymail.com

Hiç yorum yok: