23 Aralık 2010 Perşembe

Mehmet ALTAN - Pastırmalı uyuşturucu


Sabah uyandım, baktım kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bütçenin içeriğinden ziyade bütçe görüşmelerinde gündeme gelen Kayseri ile ilgili iddia tartışılıyor. Bizde olayları “sistem” üzerinden okuma yok...
Örneğin herkes, her şeyi ve herkesi “siyasal partiler” üzerinden okuyor.
Hâlbuki siyasi partiler 12 Eylül rejimi ürünü olduğu gibi en reform yapılmayan alan da siyaset...
Siyasi Partiler Yasası 12 Eylül rejiminden...
Keza Seçim Yasası da, “milli iradenin” çalışma düzenini belirleyen Meclis İç Tüzüğü de...
Siyasi parti taraftarlığı ile olaya bakınca başka bir şey, siyaset kurumunu oluşturan sistem açısından bakınca da çok başka bir şey görüyorsun...
Türkiye, siyasi parti taraftarlığı yapmak yerine mevcut sistemi dönüştürmeyi hedefleyebilse, paçayı topluca kurtarmamız daha kolaylaşacak...
***
Muhalefet ile iktidar arasındaki “yolsuzluk” tartışması gündeme gelince...
Türkiye’de yolsuzluklara daha sistemsel bakmayı yeğledim.
Önce, geçen gün yayınlanan...
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 86 ülkede 90 bin kişiyle yaptığı araştırmaya dayanarak hazırladığı rapora geri döndüm.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2004 raporunda, küresel düzeyde siyasi partiler yüzde 71 ile en yozlaşmış kurum olurken, bu oran bu yıl yüzde 80’e çıkmış...
2010 yılı raporuna göre, siyasi partilerden sonra en yozlaşmış kurum yüzde 61 ile parlamento olurken, bu kurumu yüzde 59 ile polis, yüzde 53 ile dini kurumlar, yüzde 52 ile özel sektör, yüzde 43 ile yargı, yüzde 41 ile medya, yüzde 39 ile eğitim sistemi, yüzde 31 ile sivil toplum örgütleri ve yüzde 30 ile ordu izliyor. 
Türkiye’nin durumu ne merak ettim...
Rüşvet verenlerin yüzde 30 ile yüzde 49,9 olduğu ülkeler arasında Azerbaycan, Bolivya, El Salvador, Kenya, Lübnan, Meksika, Pakistan ve Ukrayna bulunurken, yüzde 20 ve yüzde 29,9 aralığında ise Türkiye, Ermenistan, Rusya, Belarus, Bosna Hersek, Şili, Kolombiya, Macaristan, Peru, Romanya ve Venezuela yer almakta...
***
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 15’inci Yolsuzluk Algılama Endeksi’nde ülkelerin yolsuzluk açısından uluslararası kamuoyundaki algılanış biçimini ortaya koyan endekse de göz attım...
Türkiye endekste geçen yıl 180 ülke arasında 61’inci sıraya yerleşmişti, bu yıl ise 178 ülke arasında Namibya ve Malezya ile birlikte 56’ncı oldu.
Böylece beş sıra yükselerek daha iyi durumda görüldü.
Türkiye, geçen yıl aldığı 4,4 yolsuzluk algılama puanını ise bu yıl da korudu.
***
Kendi kendime, siyasi partiler birbirlerinin gözünü oymak yerine bu uluslararası araştırmalarda çok da parlak olmayan konumuzu ele alsalar diyorum...
Bunun nafile bir niyet olduğunun farkındayım...
Çünkü bizde kurumsal ve bireysel kavgalar makbul ama sistemsel eleştiri çok tehlikelidir...
Örneğin, şimdi ana muhalefet partisinin gündeme getirdiği belediyedeki rüşveti garip bir üslupla konuşuyoruz ama belki de tüm parlamentonun ortaklaşa konuşması gereken “uyuşturucu ticareti”ni konuşmuyoruz...
***
Hâlbuki...
Narkotik polisi önceki gün Beylikdüzü’nde durdurduğu bir TIR’da 175 kilo eroin ele geçirdi.
Operasyonun devamında bir uzman çavuş, bir astsubay ve yedi kişi gözaltına alındı. İstanbul’da görevli uzman çavuşun Halkalı’da oturduğu lojmanda çalınmış olduğu belirtilen 20 kilo eroin bulundu.
Operasyonda yakalanan Uzman Çavuş’un İstanbul İl Jandarma İstihbarat Şubesi’nde, Astsubayın ise Zonguldak İl Jandarma Komutanlığı’nda Asayiş Grup Komutanı olduğunu okudum.
Vurgulayım, uyuşturucu sanığı askerler istihbarat ve asayiş görevlisi...
***
Siyaset yol almak istiyor ise...
Pastırma üzerinden toz duman kaldırmak yerine Türkiye’nin uluslararası araştırmalardaki zafiyetli konumunun sistemsel nedenlerine...
Daha önemlisi kimsenin ağzına alamadığı “uyuşturucu ticaretine” el atsın...
Esas orada bakın neler neler çıkacak...
Hatta sürekli kara para üreten lanetli bir sistemi tüm çıplaklığıyla göreceğiz...
Hadi, neden susuyorsunuz?

Hiç yorum yok: