11 Haziran 2010 Cuma

Akıl ve Yiğitlik - Ahmet Altan

Eski Yunan’da bir bilge krala sormuşlar, “yiğitlik mi önemlidir, akıl mı” diye.


“Akıl olsaydı yiğitliğe gerek mi kalırdı” demiş.

Biz yiğidin çok bol olduğu bir bölgede yaşıyoruz.

Kim yiğit değil ki, dağlar, vadiler, denizler, hayatlarını ortaya koyan, ölen insanlarla dolu.

Bu coğrafyada “var olabilmek” için ölmek gerekiyor.

Yeryüzünün en “kutsal” topraklarının kavimleri, çocuklarını ölüme göndermek için lanetlenmiş sanki.

Türkler, Kürtler, Yahudiler, Araplar sürekli ölüyor.

Yiğidi bol olan yerin aklı az demektir.

Ya da aklı az olan yerin yiğidi bol oluyor.

Ölüm karşısında bu kadar cesur, hayat karşısında bu kadar korkak olmak başka nasıl açıklanır?

Savaşta bu kadar yiğit, barışta bu kadar ödlek olmanın ne manası var?

Araplarla Yahudiler defalarca barışın kenarına kadar geldiler, her defasında barıştan döndüler.

Türklerle Kürtler barışın kıyısından defalarca yüz geri ettiler.

Ermenilerle Türkler bir türlü barışamıyorlar.

Savaştan bu kavimlerin bir çıkarı mı bulunuyor?

Hayır.

Savaş bittiği an hepsi daha iyi, daha zengin, daha mutlu yaşayacak.

Ama onlar barış istemiyorlar, onlar “düşmanlarına” kan kusturmak, dizlerinin üzerinde süründürmek, yok farz etmek istiyorlar.

Akıllı bir çözüm onlara “utandırıcı” geliyor.

Yiğitçe bir kaos çok daha onurlu onlar için.

Düşünsenize, bizim en halim selim politikacımız olan Kılıçdaroğlu, “Kürt açılımını lanetliyorum” diyor.

Bu, “savaş devam etsin” demekten başka ne anlama geliyor?

Kürtlere “haklarını teslim etmek” demek olan “açılımı” lanetlediğinizde bu ülkenin insanları daha mı iyi yaşayacak?

Yoo...

Daha fazla ölecekler.

Bundan Kılıçdaroğlu’nun ne çıkarı var?

Kılıçdaroğlu’ya oy vereceklerin arasından kim daha zengin ve daha mutlu yaşayacak bu ülkede savaş devam ederken?

Hiç kimse...

Ya hükümet?

Açılımı durduran, “taş atan çocukları” bile bir türlü hapisten çıkarmayan, KCK operasyonlarıyla Kürt politikacıları hapse atan hükümetin savaştan bir çıkarı var mı?

Yok, tam aksine, dünyada güçlü olmak istiyorlarsa mutlaka içerde de barış sağlamaları lazım ama yapmıyorlar.

Yiğitlikleri Amerika’ya İsrail’e yetiyor da Kürt sorununu çözmeye yetmiyor.

Savaşı başlatan adam olan Apo, hapishaneden “anayasadaki bir madde değiştirilirse savaş biter” diyor ama kimse dinlemiyor.

Apo’nun “dediğini yapmaktansa” ölmeye razı çok Türk var bu ülkede.

AKP’nin de kârlı çıkacağı, Güneydoğu’da oylarını birkaç puan arttıracağı bir barışa razı olmaktansa ölmeyi tercih edecek çok Kürt olduğu gibi...

Araplarla Yahudiler farklı mı?

Araplar “Yahudi devleti olmasın” diyor, Yahudiler Filistinlilerin insanca yaşayacağı bir devletin kurulmasını engelliyor.

Hep birlikte bir dehşet zindanına sıkışmış vaziyetteler.

İkinci Dünya Savaşı bittiğinden beri Batı kendi topraklarında savaş görmedi, birbiriyle savaşmadı.

Aynı dönemde Ortadoğu’nun huzurlu bir günü olmadı.

Savaş, ölüm, yiğitlik bitmiyor burada.

Herkes yiğit, herkes ölüyor, ölmeyenler ölümü alkışlıyor.

Üstelik “barış” isteyenler, herkesi kızdırıyor.

Burada savaşı desteklemeli, bir tarafı seçip, onun kesin galibiyetinden başka bir çözüm olmadığını söylemelisiniz.

Ama bu bölgede “kesin galibiyet” olmayacak, kimse kimseyi yok edemeyecek.

Hep birlikte yaşamak zorunda olduğumuzu anlayacağız, anlayana kadar da çok insan ölecek.

O güne dek yiğitliği yücelteceğiz.

Akılı küçümseyeceğiz.

Yiğitliği yüceltmenin ölümü yüceltmek, aklı seçmenin ise yaşamı yüceltmek olduğunu anlamayacağız.

Yiğitliğe âşık bu topraklarda daha epeyce bir zaman asıl yiğitlik, “yiğitliğe değil akla ihtiyacımız var” demek olacak.

Ve biz o yiğidi bulmakta çok zorlanacağız.

ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: