Kanlı bir alevle yayılarak büyüyen şiddet can almaya devam ediyor... Önceki gece Çukurca’dan da ölüm haberleri geldi... Gencecik askerlerimizi toprağa verirken...
...İnsanlarımız bir de İsrail’in resmi cinayetine kurban gitti.
İsrail’in katlettikleri insanlarımızın kimlikleri de belli oldu: İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Çetin Topçuoğlu ve Muharrem Kavakçıoğlu.
Öldürülenlerin ikisi ise Güneydoğu’lu... Biri Diyarbakırlı, Aydınlık Yarınlar İçin Hak ve Özgürlükler Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği (AYDER) Başkanı Ali Haydar Bengi, diğeri de Siirtli İbrahim Bilgen.
Taziye çadırlarından yapılan yayınları izlerken yaşamlarını da merak ettim...
***
AYDER Başkanı Ali Haydar Bengi’nin henüz 39 yaşında ve dört çocuk babası olduğunu görünce adeta sendeledim...
Gazze için geride en büyüğü 15 yaşındaki Mehunur olmak üzere, 10 yaşındaki Semanur ve 5 yaşındaki ikizler Muhammed ve Senanur ile dul bir eş bıraktığını gördüm.
Şaşırdım...
Mısır’daki El Ezher Üniversitesi mezunu Bengi’nin, yola çıkmadan önce ailesine şehit olacağını belirtip, “rüyamda şehit olacağımı gördüm” diyerek helallik aldığını öğrenince ürperdim...
Bengi’nin geçtiğimiz yıl umreye gittiği ve umrede Gazze şehitlerinden olmak için dua ettiğini okudum...
Ali Haydar Bengi’nin yıllardan bu yana insanlık adına sivil toplum örgütlerinde aktif olarak çalıştığını belirten 17 yıllık eşi Saniye Bengi’nin söylediklerine kulak kabarttım:
“Eşimle en son Perşembe günü görüştüm. Biz ‘Gazze halkına yardım için gidiyoruz. Korkmuyoruz. Ancak Yahudilere güven olmaz. Bizi bombalasalar şehit olacağız. İçimde şehit olmak geçiyor’ dedi.
Acı haberi aldık hem sevindik hem de üzüldük. Ben eşimle gurur duyuyorum. O bizim için ölmedi yaşıyor.”
Bir eşle dört çocuğu ardında bırakan genç bir adamın, “Gazze’de şehit olmak için” dua etmesini ve “yardım” gemisini buna vesile etmesini yorumlamak kolay değil.
***
Siirtli İbrahim Bilgen’in durumunda da benzerliklere rastladım...
Onun da geride yetim olarak bıraktığı altı çocuğu ve gözü yaşlı eşi var...
Siirtli İbrahim Bilgen’in İsrail’in kanlı ve vahşi saldırısında ölen kişiler arasında olduğu konusunda eşi Suna Bilgen’e Başbakanlıktan telefonla bilgi verildiğini; bunun üzerine Bilgen’in yakınlarının boş bir dükkânı taziye evine dönüştürerek camlara Türk ve Filistin bayrakları astığını da televizyonda izledim...
Bilgen, 61 yaşında ve elektrik mühendisi.
Kendisinin, Saadet Partisi Siirt İl Başkanlığı Müfettişi ve 29 Mart yerel seçimlerinde partisinden belediye başkanı adayı olduğu öğrendim...
Bilgen’le uzun yıllar “dava” arkadaşlığı yaptığını belirten Siirt Saadet Partisi eski İl Başkanı Abdullatif Evin:
“Çok temiz, davasına sadık, Allah dostu bir kardeşimizdi. Davası yolunda şehit düştü” diyor...
İbrahim Bilgen’in kayınbiraderi Nuri Mergen de:
“Çok iyi bir insandı. Örnek hayırsever bir insandı. O nedenle bu şahadet ona çok yakıştı. Allah ona ölmek istediği şekilde bir ölümü verdi” demekte...
***
Yaşam amaçlarını, “Gazze için şehit olmak” olarak somutlaştıran 39 yaşındaki Ali Haydar Bengi de, 61 yaşındaki İbrahim Bilgen de “insani yardım” gemisinde öldürüldüler.
Geride on çocuk ve iki eş kaldı...
Gazze’ye yardım için hem canlarından olmayı, hem de kendilerine muhtaç çocuklarını tutamaksız bırakmayı göze aldılar...
Neden hep “ölümden” yana zar atıyoruz da, “yaşamak” ve “yaşatmak” asıl şiarımız haline gelemiyor?
***
Kan revan içindeki Türkiye’ye Güneydoğulu iki insan, on yetim ve gözü yaşlı iki kadın daha ekledik.
Gazze için ölen iki Güneydoğulu insanımızı ve geride kalanları görünce, aklıma Tevfik Fikret’in mısraları geldi:
“Vatan senden hayat umar.
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır...”
Keşke ölmek kadar yaşamayı, Gazze kadar kendi çocuklarımızı da düşünsek.
Allah rahmet eylesin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder