11 Haziran 2010 Cuma

Fısfıs

Fısfıs

Ürdün.


Sıcak, sakin...



Sıradan bir gün.

*



8 kişiydiler; Atina, Roma, Paris üzerinden Amman’a gelmişlerdi, 3’ü Fransız, 3’ü İtalyan pasaportu taşıyordu, 2’si Kanada... Kimi işadamı, kimi turist; otellerine yerleştiler. Kanadalı olanlar otomobil kiraladı; biri yeşil Hyundai, biri mavi Toyota... Ve, o sabah hedefin peşine takıldılar.



*



Saat 10...



*



Hedef, şoförünün yanında oturuyordu. Çünkü arka koltukta, ikisi kız, üç evladı vardı. Baba işine, çocuklar okula gidiyordu. Tecrübeli şoför aynaya baktı, huylandı, “Takip ediliyoruz” dedi. Hedef cep telefonunu tuşladı, polisi aradı, plakayı verdi. O sırada, Toyota yanlarından geçti... Çocuklar, Toyota’nın direksiyonunda oturan Kanadalı’ya el salladı neşeyle, her çocuk gibi...



Bir iki dakika sonra cep telefonu çaldı, arayan polisti, Toyota’nın Kanadalı bir turist tarafından kiralandığını söyledi, anormal bir durum yoktu.



Hedef rahatladı.



*



Saat 10.30 olmuştu. Wasfi Al-Tal Caddesi’ne dönüp, ofisin önünde durdular. İndi. Çocuklarını öptü. Otomobil hareket etti. Binaya giriyordu ki, yeşil Hyundai’sini yan sokağa park eden öbür Kanadalı “Affedersiniz” dedi, hedef bir an durdu, o bir an yetmişti, Kanadalı elindeki aerosol benzeri tüpten fısss diye bi şey sıktı. Hedef ani bir refleksle başını çevirmişti ama, tam kaçamamıştı, sol kulağına denk gelmişti. Şaşırdı, kulağını ovuşturdu, şak diye yere yığıldı.



*



Binanın önündeki korumalar hedefin başına koşarken, olan biteni aynadan gören hedefin şoförü zınk diye durdu, çocukları indirdi, Kanadalı’nın peşine takıldı.



Kanadalı yan sokağa daldı, Toyota orada bekliyordu, bindi, topukladılar... Şoför bir yandan takip ediyor, bir yandan cep telefonuna “Yolu kesin” diye bağırıyordu. Onlar kesene kadar, şoför kesti önlerini, Medine Caddesi’nde, indi, daldı Kanadalılara, can pazarı...



Ve, polis yetişti. Kelepçe.



*



Hedef hastaneye götürüldü... Felç olmuştu, soluk alamıyor, bilinci kapanıyordu.



*



Kimdi o?



Hamas Lideri Halid Meşal.



*



Kanadalılar?



Mossad ajanı.



*



İbranice “süngü” anlamına gelen, suikast timi “kidon” üyesiydiler... İsrail yakalanmıştı.



*



Ürdün Kralı Hüseyin, öfkeden çılgına döndü, önce ABD Başkanı Clinton’ı aradı, anlattı, sonra İsrail Başbakanı Netanyahu’yu aradı, “Benim ülkemde böyle bir işe nasıl kalkışırsın, derhal panzehiri göndereceksin” dedi. Clinton, Netanyahu’yu aradı, “Göndereceksin” dedi. Her şey, günler haftalar filan değil, 15 dakika içinde oldu... Bir saat sonra, İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçağı, Amman’a tekerlek koydu. Panzehir, Meşal’e verildi. Kurtuldu.



*



Bununla da yetinmedi Kral Hüseyin, fırsat bu fırsat dedi, İsrail’in zindana tıktığı Hamas’ın o dönemki lideri Şeyh Ahmed Yasin’i gündeme getirdi, “Bu iki Mossad ajanını sana veririm, karşılığında Şeyh’i serbest bırakacaksın” dedi... Trak diye kabul ettirdi.



Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Şeyh, suikast olayından 5 gün sonra serbest bırakıldı, Ürdün’e gönderildi.



*



Fısfıs’ın ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Ama Tel Aviv’in banliyösündeki Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü’nde geliştirildiği biliniyor...



Hani, önceki gün bizim başbakana “Arkanızdayız” diyen Putin var ya, işte onun çalıştığı eski KGB, yeni FSB, o ürünleri kullanıyor.



*



Yani?



*



Küçücük Ürdün, diplomasi yeteneğini kullanarak, şer’den hayır çıkardı, Hamas liderlerinden birinin canını, birinin özgürlüğünü kurtardı...



Koskoca Türkiye ise, Hamas’a bi faydası olmadığı gibi, 9 tane insanını kaybetti... Konya’da bağırıp çağırmakla olmuyor bu iş yani!



*



Bu arada... Halid Meşal, Mavi Marmara yola çıkmadan hemen önce, 20 Mayıs’ta THY uçağıyla Libya’dan İstanbul’a gelmiş olabilir mi acaba?

Hiç yorum yok: