Hamas AB üyesi mi?
Birleşmiş Milletler, çok uzun zamandır, İsrail’in sınır geçişlerini kapatarak yardımların ulaşmasını engellemeye devam etmesi halinde, Gazze’nin bir insani yıkımla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunup duruyor.
Mevcut durumun sürmesi halinde bir yıkımın, bir felaketin Gazze’yi beklediği hep haykırılmakta...
Nitekim UNICEF geçen yıl yayımladığı raporda, eğitim, sağlık ve altyapı için gerekli malzemelerin sokulmadığını bildirdi.
Uluslararası Kızılhaç da geçen yıl yaz aylarında yayımladığı raporda Gazze Şeridi’nde hastaların ilaç bulamadığını, gerekli tedaviyi göremediğini bildirmişti... Yoksul Gazzelilerin “bu durumla başa çıkma mekanizmalarını tükettiğine ve yeterli yiyecek satın alabilmek için sıklıkla eşyalarını satmak durumunda kaldıklarına” dikkat çekilen Kızılhaç raporunda, temiz su kaynaklarının da sınırlı olması nedeniyle yeterli hijyenin sağlanamadığı vurgulanmıştı. Son “insani yardım” girişimi Gazze’ye yönelik bu cehennem ambargosuna büyük bir bedel ödenerek yeniden dikkat çekti.
Ve nihayet ABD de Gazze ambargosuna sonunda bayrak açtı...
Ama gel gör ki dokuz insanımızı göz göre göre kaybettik...
Ne kadar bağırıp çağrılsa da gidenler gitti...
***
Üstelik...
“Gazze’ye insani yardım” olarak başlayan süreç, sonunda Gazze’de iktidarı elinde tutan siyasal iktidarı da içine alarak “İslami Direniş Hareketi” Hamas özdeşliği ile kesişen noktalara sürüklendi...
Hâlbuki İsrail, Filistinlilere nasıl vahşet uyguluyorsa Hamas da Filistinli muhaliflere aynı vahşeti uygulamakta.
Geçen yıl Filistin’deki iç iktidar kavgası sırasında yayınlanan Anadolu Ajansı mahreçli uzun haberin sadece şu bölümünü okumak, Gazze’deki “siyasal rejimin” niteliğini görmek açısından fazlasıyla yeterli:
“Gazze’deki insan hakları örgütlerinden El Mezan, Hamaslı militanlarca işlenen cürümleri; öldürülüp yaralananların isimlerini tek tek topluyor. Gazze’deki ‘İnsan Hakları Bağımsız Komisyonu’ adlı örgüt de konuyla ilgili bir rapor hazırladı.
Savaş sırasında, bazılarına ‘çok yakın mesafeden ateş açıldığını’ kaydeden kuruluş, raporunda bu suçları işleyenlerin resmi üniformalı, bazen maskeli olduklarını; insanların ‘dizlerine ateş ettiklerini’, bazılarını çok ağır şekilde dövdüklerini, ev hapsi uyguladıklarını ve vatandaşları, emirlerine uymadıkları takdirde aileleriyle birlikte cezalandıracakları yolunda tehdit ettiklerini ifade etti.
Rapora göre, en az 20 kişi bu şekilde öldürüldü, 116 kişi de ayaklarından vuruldu.”
İsrail’in mezalimi söz konusu olunca “duyarlı” olmanın, Hamas’ın vahşeti söz konusu olunca “sağır ve dilsiz” kalmanın, “insan haklarına” da, “vicdana” da, “Müslümanlığa” da sığmayacağı açık... Herhalde, hükümetin bu çıkmaz sokaklarda işi olmasa gerek...
***
Bu arada, bulunduğumuz bölgede işleri “Kudüs ile İstanbul” özdeşliğine kadar vardırırken, AB ile müzakereye başladığımız günden bu yana ilk kez bir dönem başkanlığı, “müzakere faslı” açılmadan bitmekte...
Çünkü 35 müzakere başlığından 12’ncisi olan “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” faslında müzakerelerin başlatılabilmesi için Türkiye’nin “açılış kriterleri”ni yerine getirmesi, bu amaçla da TBMM’de bazı yasal düzenlemeleri gerçekleştirmesi gerekiyordu.
Parmağını oynatan olmadı.
Hamas’ın peşine düşerken, Türk halkının sağlığını gözeten yasal düzenlemelere boş verildi.
Halbuki, “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” kapsamında yer alan AB müktesebatı temel olarak; AB Ortak Tarım Politikası’nın canlı hayvan, hayvansal ve bitkisel ürünlerin topluluk içi ticareti, hastalıklarla mücadele, hayvan refahı, işletmelerin hijyen koşulları gibi hususları ele alıyor...
Bu fasıl aynı zamanda, “gıda maddeleri”ne ilişkin düzenlemeleri de kapsamakta.
***
Şunu da söyleyelim...
Türkiye’nin üyeliğini destekleyen İspanya’nın dönem başkanlığı sırasında, İspanya birçok başlığı müzakereye açmak istiyordu.
Ama bu işlere “baş müzakereci” atamakla övünen Türkiye, dört başlık açmak arzusundaki İspanya’ya rağmen, 31 Mayıs’a kadar gerekli olan yasal değişikliklerin hiçbirini yapmadığı için müzakere sürecinde ilk kez hiçbir fasıl açılamadı.
***
Dünyada “Türkiye’nin eksen değiştirip değiştirmediği” tartışılıp duruyor.
İran, Hamas gibi anti-demokratik rejimlere ayılıp bayılırken, Türk halkının gıda güvenliğini güvenceye alacak olan yasal değişiklikleri umursamadığınız ve AB müzakere sürecini taca attığınızda, yükselen bu endişelere de “inandırıcı” cevaplar vermek zorlaşır...
Siyasal iktidarlar “uyarı” dinler mi bilmem ama benden söylemesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder