YAzar : E. Fuat Keyman
Article ID : 2680
Audience : Herkes
Version 1.03
Yayınlanma Tarihi: 16/09/2008 23:39:22
Okunma : 366
Merkez solu nasıl doldurabiliriz?
Bu yıla damgasını vuracak kamusal tartışmalardan biri de, çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki, ağırlıklı olarak Radikal İki’de, Radikal Yorum sayfalarında ve Taraf gazetesinde götürülen,“sol siyaset ve kuram” üzerine yapılan tartışma olacak. Son günlerde, Milliyet gazetesindeDevrim Sevimay’ın “Sol çıkışını arıyor” başlığı altında çok başarılı bir şekilde geliştirdiği mülakat temelli yazı dizisi de bu tartışmaya önemli bir katkıda bulunuyor. Sol tartışma içindeki farklı görüşleri kodlayan, solu tüm olarak ırkçılıkla suçlayan ve sol içinde ırkçı ve ötekileştirici söylemleri seslendiren sekter ve saldırgan konumları bir tarafa bırakırsak, ki bırakmalıyız, bu tartışmanın çok önemli ve ufuk açıcı olduğunu düşünüyorum.
Bugün Türkiye’de, gerçekten, hem “Türkiye’nin ve dünyanın değişim ve dönüşümünü eleştirel bir çözümleme temelinde iyi anlayan ve yorumlayan” hem de bu çözümleme yoluyla “yeni ve farklı bir Türkiye ve de dünya mümkündür” önerisini yaşama geçirecek demokratik, özgürlükçü ve dönüştürücü bir sol alternatif ve vizyona gereksinim var. Eleştirel düşüncenin amaçladığı ikili ve eşzamanlı açılım, dolayısıyla toplumu anlama ve demokratik ve adaletli bir ilişkiler ağına dönüştürme girişimi, Türkiye’de adaletli yaşamın, birlikte yaşama olasılığının ve sürdürülebilir insani kalkınmayı gerçekleştirmenin önkoşuludur. Demokratik, özgürlükçü ve dönüştürücü sol alternatif, sadece Türkiye’ye sağ, milliyetçi ve muhafazakâr olmayan yönden bakan bir aktör, bir görüş, bir yaklaşım değildir. Aynı zamanda demokratik, adaletli, istikrarlı ve iyi yönetilen bir Türkiye özlemininyaşama geçmesi için bir gerekliliktir. Türkiye’nin güçlü, vizyoner, toplumla insan-adalet-özgürlük-hak odaklı bir bağ kuran, seçim kazanarak iktidara gelme kapasitesine ve iradesine sahip bir sol alternatife gereksinimi vardır. Bugün yaşadığımız toplumsal sorunların, siyasi istikrarsızlıkların, demokrasi eksiklerinin, güvenlik endişelerinin, toplumsal-psikolojik korkuların ve ontolojik güvensizliklerin gerisinde, böyle bir sol alternatifin eksikliği olduğunu biliyoruz.
Sol vizyon, sol aktör
Bu nedenle de, sol üzerine tartışmayı sürdürmeliyiz. Ama bu tartışmanın, yukarıda vurguladığım gibi, sadece toplumu anlama değil, dönüştürme, dolayısıyla, solun nasıl seçim kazanıp iktidara gelebileceği sorusuna da yanıt vermesi gerekiyor. Türkiye’de son seçimlerde 16 milyondan daha fazla ve yüzde 47’ye yakın oy almış AKP iktidarı ve hegemonyasına alternatif eksikliği sorununa çözüm bulacak ve bu çözümü seçim kazanarak yaşama geçirecek bir sol aktör ve vizyona gereksinim içindeyiz. “Solun çıkışı”, bu aktör ve vizyonun yaratılmasıyla olabilir. Bu bağlamda da ortaya çıkan temel soruların başında, “demokratik, adaletli ve iyi yönetilen Türkiye vizyonunu yaşama geçirecek, seçim kazanma politik irade ve kapasitesine sahip aktörün, yeni bir parti mi, yoksa dönüştürülmüş bir CHP mi olduğu?” sorusu geliyor. CHP’nin bugünkü üst yönetiminin, gerek AKP’ye karşı seçimlerde gösterdiği başarısızlık ve muhalefet partisi konumunu sürdürmeyi kabulü, gerekse de siyasi zihniyet ve eylem temelinde ortaya koyduğu aşırı tepkici, milliyetçi ve devlet-merkezci tavır düşünüldüğü zaman, bugün yeni bir partiye gerek olduğu görüşü güç ve inandırıcılık kazanıyor. Fakat bu düşüncenin ciddi bir reel siyasete yansımama ve somutta gerçekleşmeme sorunuyla karşı karşıya olduğunu da biliyoruz. Yeni partidüşüncesi söylemde güçlü, gerçeklik kazanmadaysa da zayıf bir düşünce. CHP’ye alternatif, merkez solu dolduracak ve seçim kazanma kapasitesi taşıyan yeni parti düşünce ve girişimleri, haklı ve iyi niyetli olmakla birlikte, bugüne kadar başarılı olamadı. Ben gerçekçi yaklaşımın, (a) CHP’yi sadece üst yönetimi temelinde değil, aksine bir sosyal bütünsellik içinde düşünen, (b) bu yolla da CHP’nin hem demokratik ve adaletli bir Türkiye vizyonuna sahip hem de seçim kazanarak iktidara gelme irade ve kapasitesi olan bir siyasi aktöre dönüşümünü talep eden ve (c) eğer bu başarılamazsa yeni bir parti arayışını yaşama geçirme çabasına girecek bir girişim olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncemi kısaca açayım.
CHP’yi nasıl düşünmeliyiz?
CHP seçeneğinin gerçekçi bulunmamasının ya da eleştirilmesinin nedeni, bugünkü CHP yönetiminin son yıllarda gösterdiği performans: Bu da bize, söylem düzeyinde aşırı ve tepkici milliyetçi, siyaset yapma düzeyindeyse, seçim kazanma yerine her sorunu ve süreci rejim korumaya indirgeyen, bu temelde de“Ergenekon davası avukatlığı”ndan aşırı militarist yönelişlere savrulan ve farklı kimliklere dışlayıcı ve ötekileştirici bir tavırla yaklaşan bir siyasi parti görüntüsünü veriyor. Fakat, CHP tartışması sadece lider ve üst yönetime endeksli yapılmamalı. CHP’ye birbirleriyle ilişkili ama aynı zamanda da kendi içinde değerlendirilmesi gereken dört siyasi küme içinde yaklaşmalıyız. Birinci küme, şüphesiz ki, CHP lideri ve üst yönetiminden oluşuyor ve yapılan eleştirileri haklı çıkartan bir siyasi zihniyet sergiliyor. İkinci küme, CHP örgütleriden ve sayıları 1200 civarında CHP delegesinden oluşuyor. Bu küme merkeze bağlı, ama değişim ve iktidar isteyen bir yapı sergiliyor. Üçüncü küme, sayısı 7 milyonu bulan CHP seçmeninden oluşuyor; ağırlıklı olarak eğitimli, kentli, laik orta sınıflar, lider ve üst yönetimden şikayetçi, değişim istiyor. Korkularını dışarıya vuruyor, bunu yaparken seçim kazanmaktan da öte, siyaset dışı mekanizmaları desteklemeye kadar gidebiliyor. Dördüncü küme de, sayısı 1 milyon civarında, liberal ya da demokrat, kendisini merkezde konumlandırmış, Anadolu’ya doğru yaygınlaşmış ve SİAD’lar, sivil toplum örgütleri, emek örgütleri, aydınlar vb. aktörlerden oluşmuş bir toplumsal katmanı içeriyor. Bu küme, diğer sosyal demokrat ya da sol partilerin, eskiden ANAP’a oy vermiş ama şimdi AKP hegemonyasından şikayetçi bir oy potansiyelini de içeriyor. Bu kümelerden birinci ve ikincisi, CHP örgütünü, üçüncü ve dördüncüsü CHP tabanını oluştuyor. Bu anlamda da, benim CHP seçeneği dediğim, bu dört kümenin aynı zamanda düşünüldüğü bir merkez sol vizyon ve siyaset tartışmasını gerekli kılıyor. Ancak bu tartışma yoluyla, CHP seçeneği mi, yoksa yeni parti seçeneği mi sorusuna anlamlı ve işlevsel bir yanıt verebiliriz.
Eğer önemli olan, AKP’den daha iyi, daha adaletli, daha demokratik bir Türkiye yönetimi iddiası ise ve bunun için de AKP’yi 2011’deki seçimlerde yenebilecek bir siyasi aktör konumuna gelmekse, o zaman ister CHP isterse yeni parti, esas olan bu iddiayı bir hayal değil gerçekçi bir olasılık konumuna getirmeli ve bunu da toplum içinde inandırıcılığı olan bir şekilde yapmalıdır. Bugün bu vizyona ve inandırıcılığa sahip yeni bir parti ya da oluşum yok. O zaman, gerçekçi olan, ilk önce CHP’de dönüşümü sağlayacak bir girişimdir. Dolayısıyla, CHP seçmeni ve demokrat kesimlerle bağlantı kuran, onların değişim isteğini örgüte ve delegeye taşıyan, buradan üst yönetimde değişiklik isteyen ve en önemlisi toplum içinde inandırıcılığı olan bir sol vizyon ve aktörü yaratma talebini yaşama geçirmektir. Seçmenden, demokratlardan ve delegelerden gelecek bu dönüşüm isteği ve talebine rağmen, eğer üst yönetim siyaseti hâlâ sadece parti içi iktidar isteği temelinde görüyor ve değişimi engelliyorsa, o zaman bu toplumsal katmanlar temelinde yeni parti oluşumuna gidilebilir. Çünkü, ister CHP’nin dönüşümü isterse yeni parti kurmak olsun, eleştirel düşünce yoluyla merkez solu doldurmak ve demokratik, adaletli ve istikrarlı Türkiye özlemini yaşama geçirmek esastır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder