BU aralar WikiLeaks'le ve orada açıklanmakta olan gizli Amerikan diplomatik yazışmalarıyla boğuşuyoruz.
Bakın size ben de bir ‘gizli' Amerikan belgesi sunmak istiyorum. Ama bu sefer biraz eski tarihli, taa 1972'den kalma. Hemen burun kıvırmayın, okuyunca göreceksiniz ki aslında son derece güncel bir belge bu.
Evet, yıl 1972. Türkiye 12 Mart rejimin karanlığında yaşıyor. Süleyman Demirel başbakanlıktan istifa etmek zorunda kalmış. Yerine, muhalefetteki İsmet Paşa'nın CHP'sinin büyük katkısıyla, CHP'li Nihat Erim başkanlığında bir ‘milli mutabakat' ve ‘teknokrat' hükümeti gelmiş. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, bu duruma sinirlenip istifa etmiş, hatta '12 Mart aslında bana karşı yapıldı' demiş ve askere baş kaldırmış.
İşte bu ortamda Amerikan Büyükelçisi William Handley, evinde oturmakta olan devrik başbakan Süleyman Demirel'i ziyaret ediyor, onunla sohbetini de Washington'a bir gizli telgrafla bildiriyor. Birkaç yıl önce üzerindeki gizlilik kaldırılan bu telgraftan bazı pasajları aktarayım:
Demirel'e mevcut siyasi durumu nasıl gördüğünü sordum. Önce demokratik yönetim hakkında felsefi açıklamalarla başladı, Türkiye'nin çok yakında tek parti devletinden tam demokrasiye geçme çabalarına başladığını hatırlattı. Eskiden olduğu gibi, askeri müdahalelerin demokrasiye zararlarını anlattı, müdahalelerin gelişmeye çalışan demokratik ve sosyal kurumları nasıl bozduğunu söyledi. Mevcut durumun sıradışılığına dikkat çekti ve yönetimi ‘hermafrodit' (aynı anda hem eril hem de dişil üreme organına sahip) olarak niteledi. Yönetim ne erkekti ne kadın. Yani ne tam bir askeri darbeydi yaşanan ne de siyasi sorumluluk sahibi, hesap verebilir bir yönetim vardı.
Demirel, seçimlerin 1973'te planlandığı gibi yapılmasını beklediğini söyledi. Ona göre ordu parlamentoyu dağıtmak için bahane arıyordu. O yüzden ordunun önem verdiği reformların (anayasa değişiklikleri ve kimi yasa değişiklikleri) Meclis'ten geçmesi gerektiğini, geçmezse bunun orduya aradığı bahaneyi sunacağını ekledi.
Ona CHP'deki son durumu sorduğumda bence en ilginç cevaplarından birini verdi. Şu anda CHP'de olanların Türk demokrasisi ve Türkiye Cumhuriyeti açısından 12 Mart müdahalesinden bile daha önemli olduğunu söyledi. CHP'nin Türkiye'yi 1923-1950 arasında tek parti olarak yönettiğini, devletin partisi olduğunu ama kendisini şimdi Türk seçmeni için AP'nin demokratik alternatifi pozisyonuna getirmekte olduğunu aktardı. Her şeyin, CHP'nin içindeki elitist nosyondan kurtulup ‘halkın partisi' olmayı başarıp başaramayacağına bağlı olduğunu söyledi. CHP'nin geçmişte hep kendini kimi kurumlarla bağdaştırdığını, o kurumların sırtından yaşadığını öne sürdü. Bunların ordu, yargı sistemi, memurlar, üniversiteler ve entelektüeller olduğunu söyledi. Kendisini hiçbir şeyin CHP'nin devletin değil de halkın partisi olmasından, halka gidip oy istemesinden ve gücünü kurumlar yerine halktan alan bir partiye dönüşmesinden daha çok sevindiremeyeceğini anlattı. CHP'nin geçmişte yaptıkları yüzünden bugün mahkemelerin ülkeyi yönettiğini söyledi.
Ona İsmet İnönü'yü ve onun gelecekteki rolünü sordum. Cevabını dikkatli biçimde verdi ve Türkiye'nin İnönü'ye çok şey borçlu olduğunu söyledi, sonra da ekledi: ‘Ama başka herkesten çok o İnönü orduyu 1960 müdahalesine zorlayarak Türk demokrasisini tarumar etti' dedi.
Tekrar CHP'ye döndük. Demirel, CHP'nin ‘halkın partisi' olarak 1973 seçimini kazanmasından memnuniyet duyacağını belirtti, her zaman gücünü halktan alan ve güçlü bir muhalefet partisiyle karşılaşmayı ümit ettiğini söyledi. ‘Ancak' diye devam etti, CHP'nin 1973'te kazanmasını beklemiyordu, çünkü AP çok güçlüydü ama CHP 1977'de kazanabilirdi, 1981'de ise kesinlikle kazanırdı.
* * *
Demirel, CHP ve Türkiye ile ilgili bu çarpıcı analizini hiçbir zaman Türk medyasına veya kamuoyuna yapmadı.
Taa 1972'de Demirel'in CHP için söylediği ve Türkiye adına umutlandığı şeyleri bugün hâlâ CHP için konuşuyor olmamız ise nasıl adlandırılır, bilmiyorum.
İsmetLeaks açıklıyor: 1969'daki darbe
AMERİKAN Büyükelçiliğinde görevli istihbaratçılar, yani herhalde CIA, 19 Mayıs 1969 günü Washington'a bir gizli rapor gönderiyor. Rapor, bizim çok kabaca bildiğimiz bir gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor: Türkiye, 1969 yılında ciddi bir darbe tehlikesi atlatmıştı.
Rapordan birkaç satır:
“1. Son birkaç gündeki çeşitli siyasi kişilerle yapılan görüşmelerin ve Türk Genelkurmayı'nın kararlılığının ardından, Türk ordusu 16 Mayıs akşamı, Celal Bayar ve öteki kötülenen politikacıların siyasi haklarının iadesiyle ilgili yasal düzenleme konusunda son kararını verdi. Bu karar, eğer Senato 20 Mayıs günü yasayı kabul ederse, yönetime el koymak.
2. Türk Genelkurmayı, General Tağmaç'ın (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç) imzasıyla bütün ordu, kolordu ve tümen komutanlıklarına gizli bir emir gönderdi ve kararı bildirdi. Ordu, 20/21 Mayıs gecesi harekete geçecek, ulusu da Türk radyosundan, muhtemelen normal bir haber bülteninde bilgilendirecek.”
CIA raporu devam ediyor ama devamına gerek yok. Siz ülkenizin yakın tarihini hiç böyle açık seçik okudunuz mu? Bu yakın tarihle ilgili daha geniş bilgiyi Amerika'dan öğrenmek nasıl bir his?
İsmetLeaks'ten son hizmet: Eski bir büyükelçi dedikodusu
HANİ şu meşhur otomobili Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yakılan Amerikan Büyükelçisi Komer var ya, o Komer, 7 Mayıs 1969'da, Türkiye'den artık ayrılırken bakanlığına ülkemizle ilgili düşüncelerini/yorumlarını yazıyor.
Toplam 10 maddelik bu rapor, bugün elimizde olan WikiLeaks belgeleriyle benzerlikler taşıyor. Büyükelçi, sanki bir gazete köşe yazarıymış gibi bir yazı yazmış aslında. Bu raporun 10. ve son maddesini sizinle paylaşmak istiyorum:
“Sayın Başkan ve Sayın bakan, bu son maddede doğrudan size hitap etmemin sebebi, on yıllık deneyimim sonunda bizim sistemimizdeki en büyük hatanın, yükselmekte olan sorunların o sorunlar patlama noktasına gelene kadar üst seviyedeki karar vericilerden gizlenmesi olduğunu düşünüyorum. Türkiye henüz o patlama noktasında değil ancak eğilim o yönde ve uygun bir dozda önleyici ilaçların verilmesine bugün başlamak lazım. Eğer bütün kartlarımızı doğru oynarsak bir müttefiki kaybetmekten kurtulabiliriz. Yok beceremezsek, Türkiye'nin Batı yönelimindeki erozyonun (yani yüzünü doğuya çevirmeye başlamasının) giderek artmasını bekliyorum. 5-7 yıl içinde (NATO'dan ayrılmış ve) tarafsızlığı seçmiş bir Türkiye görürsek şaşırmam.”
Görüyorsunuz, eksenimiz ilk kez kaymıyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder