13 Aralık 2010 Pazartesi

Ahmet Altan - Dünyanın merkezi

KUM SAATİ 07.12.2010

Bir siyasi iktidar, kendini dünyanın merkezi sanmaya başladığı zaman, bu ciddi bir hastalık belirtisidir.
İktidarın bu eğiliminin önlenmemesi, dile getirilmemesi halinde ise sonuç iktidar için de, ülke için de pek hayırlı olmaz.
Bizim iktidarın, kendini “dünyanın merkezi” gibi gördüğüne dair iki kuvvetli işareti son birkaç günde yaşadık.
Birincisi WikiLeaks belgelerine gösterdikleri tepkiydi.

“Bu belgelerin AKP hükümetine karşı bir komplo olduğunu” dile getirdi iktidar sözcüleri.

ABD’nin yaklaşık 250 bin gizli belgesi yayınlanıyor ve bütün dünyayı sarsan bu habercilik “AKP’yi yıpratmak” için düzenleniyor.
Bu sağlıklı bir düşünce yapısının ürünü olabilecek bir değerlendirme mi?
Daha dün WikiLeaks, ABD’nin bütün dünyada “koruma altına aldığı” stratejik bölgelerin, yapıların ve tesislerin listesini yayınladı.
Bunun, AKP’ye karşı bir “operasyon” olduğunu düşünüyor musunuz gerçekten?
Bu listede Türkiye’yi çok ilgilendiren bölümler de var.
İstanbul Boğazı, Bakü-Ceyhan boru hattı ve Türkiye’deki “bazı metal işletmeleri” ABD açısından kritik önemdeymiş.
Boğaz’ı ve petrol hattını anlamak kolay da ABD için o kadar önemli olan “metal işletmeleri” ne?
O işletmelerde neler yapılıyor?
Neler üretiliyor?
O işletmeler nerelerde?
Kendi ülkemizde neler olduğunu bilmiyoruz, hükümet biliyor mu, ondan da emin değilim.
AKP iktidarının hastalanmaya başladığını gösteren ikinci işaret ise öğrencilere yapılanlar.
O nasıl bir şiddet öyle?
Öğrenciler hatalı bir şeyi savunabilirler, söyledikleri tümden yanlış olabilir, haksız eleştirilerde bulunabilirler.
Bırak ne söylüyorlarsa söylesinler, eleştiriyorlarsa eleştirsinler, “iktidarı eleştireni perişan ederiz” anlayışı da nereden çıktı?
Bu, herkesi “düşman” görmeye başlayan, kendini hayatın tam merkezine koyan, “optiği” şaşmış bir bakış.
İşin tuhaf ve acıklı yanı ise bu hastalığa genellikle iyi işler yapan “iktidarların” yakalanması.
Yaptıkları iyi işlerin “yeterince takdir görmediği” inancının, önce haklı bir zeminde filizlenip, ardından “herkes bize düşman” anlayışına kadar uzanması.
Bu iktidar gerçekten tarihe geçecek reformlara imza attı.
Askerî ve yargısal vesayetin geriletilmesinde eşine rastlanmamış bir duruş sergiledi.
Ama bütün bunlar AKP iktidarını “dünyanın merkezi” yapmaz.
Zaten bugün yeryüzünde “dünyanın merkezi” olan bir siyasi iktidar da yok.
Ayrıca, hükümetin daha önce iyi işler yapması daha sonra “kötü” işler yapma hakkını da kendine vermez.
Yüksek Askerî Şûra’daki dik duruşları ve darbe sanıklarını ordudan ayıklama kararlılıkları muhteşemdi ama ardından hazırladıkları Sayıştay Yasası da bir rezalet.
Bu yasaya göre Sayıştay askerî harcamaları denetleyecek ama “bu denetimler gizli kalacak. Askerî harcamaların denetim kapsamı genişletilirken, denetimin nasıl olacağı gizli bir yönetmelikle belirlenecek ve raporlar vatandaşlara duyurulmayacak.”
Gizli yönetmelik de “Genelkurmay görüşüyle” hazırlanacak.
Askerî harcamaların denetimi neden vatandaştan saklanacak?
O harcamaların parası vatandaşın cebinden çıkıyor, parayı biz vereceğiz ama nasıl harcandığı konusunda hiçbir fikrimiz olmayacak.
İyi bir gidiş değil bu.
Bütün dünyayı sarsan WikiLeaks belgelerini “kendine yapılmış bir komplo” olarak değerlendirmek, çocukları vahşice dövdürmek, askerî harcamaları halktan gizlemek, bir iktidar için çok olumlu puanlar sayılmaz.
Bu ülkede çok büyük bir çoğunluk AKP’nin yaptığı iyi şeyleri destekledi, onu alkışladı, ona oy verdi, referandumda yüzde elli sekizlik bir oranla yaptıklarına sahip çıktı.
AKP de o insanlara sahip çıksın, çocukları dövdürmesin, harcamaları kendi insanından saklamasın, her gelişmeyi bir komplo olarak değerlendirmesin.
Sağlıklı bir yönetime en çok ihtiyaç duyduğumuz böyle önemli bir süreçte hastalanmanın hiç sırası değil.
Akşamları yatmadan önce bir iki “tevazu ve şeffaflık” tableti yutmak bu hastalığa iyi gelir bence.

ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: