13 Aralık 2010 Pazartesi

Eser KARAKAŞ - Kılıçdaroğlu’nun kapasite sınırları


Türkiye’de ve başka demokrasilerde ana muhalefet lideri olmak kolay değildir.
Bu dönemde sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partinin başkanı olmak da kolay değildir.
Türkiye’de sosyal demokrat olma iddiasındaki CHP’nin genel başkanı olmak hiç kolay değildir.
Bir biçimde oyları yüzde kırkın altına hiçbir ankette inmeyen sekiz senelik bir iktidar partisine karşı muhalefet yapmak hiç ama hiç kolay değildir.
CHP’yi iktidara taşıyacağını söylemek de kolay değildir.
Hadi söyledin, inandırmak en zor iştir.
Tüm bu zorlukları aşmak için de liderin çapı, kalitesi, meselelere yaklaşımı çok önemlidir.
Türkiye siyasetinin son on beş gününe üç generalin sivil iktidar tarafından açığa alınması ve ertesinde de AYİM kararları damgasını vurdu.
Cuma günü de askeri danıştayın (AYİM-Askeri Yüksek İdare Mahkemesi) üç generalin açığa alınma kararına karşı yaptıkları itirazı reddettiğini öğrendik.
Hemen arkasından da sosyal demokrat CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu bir demeç patlattı ve aynen şöyle dedi: “Bu yargı tarafsız değil diyenler özür dileyecekler mi? AYİM’in kararı öncesinde çeşitli düşünceleri dile getirenler, bu  karar karşısında çıkıp milletin önüne, halktan özür dileyecekler mi bunu merak  ediyorum”.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri, ne yalan söyleyeyim, bendenizde, kendisinin bu hareketin yükünü taşıyamayacağı izlenimini daha da pekiştirdi.
Sayın Kılıçdaroğlu, anlaşılan, AYİM’e ve daha da genel olarak askeri yargıya, çift başlı yargıya getirilen eleştirilerin özünü pek kavrayamamış.
Kimse askeri yargıyı, mesela AYİM’i, tarafsız davranmaz diye eleştirmiyor; hatta çok sayıda hukukçu dostumdan askeri yargının kararlarının bazılarının normal yargıya oranla daha da evrensel hukuk devleti standartlarına yakın durduğunu işitmişimdir, muhtemelen de öyledir, bir itirazım olamaz.
Ama sorun bu değil ki.
Bir diktatörün tasarruflarının adalete uygunca olmasının o diktatöre siyasi meşruiyet kazandıramayacağı gibi, olağan disiplin suçları dışında kararlar üretebilen askeri yargının da, kararlarının niteliği ne olursa olsun, demokratik hukuk devleti meşruiyeti olamaz; anayasal dayanağı olsa bile.
Sayın Kılıçdaroğlu, kendine sosyal demokrat diyen bir partinin başkanı için AYİM ve daha da genel olarak askeri yargı meselesi askeri mahkemelerin kararlarının taraflı ya da tarafsız mı olmasıdır, yoksa demokratik bir hukuk devletinde mevcudiyet meselesi midir?
Bu kafa ve kavram kargaşası içinde AK Parti’ye muhalefet etmek, hadi ettin, bu muhalefetin ülkeyi daha ileri bir hukuk devletine taşıması olanaklı mıdır?
Sayın Kılıçdaroğlu’nun, kendine sosyal demokrat diyen bir parti liderinin yapması gereken ya bu topa hiç girmemek, ya da illaki girmek isterse, askeri yargının mevcudiyeti üzerinden girmesidir.
Ancak galiba sorun, hem de askeri yargının mevcudiyeti konusunda, kendini sosyal demokrat olarak tanımlamakla CHP Genel Başkanı olmak arasındaki temel çelişkidir.
Bu çelişkiyi çağdaş bir doğrultuda çözmek de daha büyük bir çap ve donanım gerektirmektedir.  
AYİM’in mevcudiyetini sorgulamadan kararlarının tarafsızlığını vurgulamak adil davranan bir diktatöre destek vermek gibidir. 

Hiç yorum yok: