13 Aralık 2010 Pazartesi

Taha Akyol -Öğrenci olayları


09 Aralık 2010
DÜN SBF’de düzenlenen anayasa panelinde yaşananlar fevkalade üzücü ve endişe vericidir. Ufak bir grup militan öğrenci sadece AKP’li Burhan Kuzu’nun değil, CHP’li Süheyl Batum’un da konuşmasını engelledi.
Eylemci öğrenciler, anayasa konusunda değişik görüşleri “öğrenmek” isteyen arkadaşlarının özgürlüğünü de engellediler.
Süheyl Batum konuşmaya başladığında bir öğrencinin söylediği şu sözler, ideolojik şartlanmanın boyutlarını göstermektedir:
“Siz de Burhan Kuzu’dan başka bir şey söylemeyeceksiniz... Aynı yalanları söyleyeceksiniz!..”
Öyle bir önyargı ki, Batum’u dinlemeden ne söyleyeceğini biliyor!
Üstelik panelin konusu anayasa ve Batum da Kuzu da anayasa profesörleri...
Bereket versin, Süheyl Batum da Kuzu da soğukkanlı davrandılar, gençleri tahrik edecek davranışlara girmediler, çekilip gittiler.
Süheyl Batum gençlerle diyalog kurmaya da çalıştı ama nafile... Sonunda Batum şu doğru analizi yaptı:
“Bir sınıfta 20 arkadaş bütün sınıfı baskı altına alır. Doğru düşündüğünü savunan 10 kişi bütün okulu baskı altına alır. Yaptığınız gerçekten bir faşizmdir...”

Küçük radikal gruplar
Dün olayları TV’lerden izlemeye devam ediyorum. Bir profesör diyor ki:
“Bu tepkiler normaldir!”
Çünkü YÖK baskısına tepki gösteriyorlarmış, sistemi protesto ediyorlarmış falan...
Halbuki bu sorunların çözüm yolu anayasa değişikliğidir ve engelledikleri de anayasa konulu paneldir.
Nisan 2009’daki Yıldız olaylarından beri, bu eylemleri aynı, küçük radikal sol grup yapıyor. İktidarı protesto haklarını kullanırken yaptıkları aşırılıkları görmezlikten gelenler, aynı grubun Süheyl Batum’u da konuşturmadığını görmelidir.
Türkiye’de kabaca 3.5 milyon üniversite öğrencisi var. Ama Batum’un söylediği gibi ufak bir militan grup bir okulu bütünüyle baskı altına alabilir.
Türkiye 12 Eylül’e nasıl sürüklenmişti? “Sınıflara hâkim olmak”tan başlayarak “parsellenmiş okullar”dan geçerek günde 20 kişinin öldüğü kanlı bir noktaya gelerek...
Yaşanmış acı tecrübelerden gençler de devlet de dersler çıkarmalıdır.

Cezai değil, pedagojik
Devlet, polis ve idare bu gençlere sert değil, aksine, yumuşak davranmalıdır.
Hele üniversite çatısı altındaki olaylara, zorunluluk boyutuna ulaşmadıkça polis müdahale bile etmemelidir.
İyi ki SBF’deki olaylara polis müdahale etmedi, eylemci gençleri dışarı çıkarmaya kalkmadı.
Hatta bu gençler hakkında adli ve idari işlem de yapılmamalıdır. Çünkü caydırıcı değil, kışkırtıcı olur.
Önceki gün yazmıştım, hükümeti yine uyarmak isterim: İktidar yılları uzayıp gittikçe muhaliflerin tahammülü azalır. Bu adeta bir sosyoloji kanunudur. Protesto eylemlerine karşı polisin ve idarenin “sert tedbirler” alması yatıştırıcı olmaz, aksine kışkırtıcı olur. Ve, “sirayet” kuralı daha hızlı işler.
Yıldız olaylarındaki ölçüsüz yaptırımlar caydırıcı değil, kışkırtıcı oldu işte...
Bir yandan bu küçük aktivist gençlik gruplarının taşkınlıklarını haklılaştırmak yanlıştır, teşvik edici olur. Her ölçüsüz davranış eleştirilmelidir.
Öte yandan, fiili saldırı, öğrenim özgürlüğünü engelleme, kamu ve özel mülkiyete saldırı gibi şiddet eylemleri olmadıkça, polis ve idare anlayışlı davranmalıdır. Bu tür gruplara bakış cezai olmaktan çok psikolojik ve pedagojik olmalıdır

Hiç yorum yok: