28 Şubat 2011 Pazartesi

Eser KARAKAŞ - AK Parti’yi övmek ve eleştirmek


  
AK Parti 2002 sonundan günümüze Türkiye’yi yönetiyor.
Sayın Erdoğan’ın Sayın Gül’den başbakanlığı devralmasınından günümüze yaklaşık sekiz sene geçti.
Bu süreçte AK Parti eleştirildi, çok sert eleştirildi, övgüler, methiyeler de yazıldı.
AK Parti iktidarının yaklaşık sekizinci senesinde, genel seçimlere dört ay kala bendeniz de bu konuda neler düşündüğümü aktarmaya çalışacağım.
Övgü ve eleştirilerimi de AK Parti’nin sekiz senelik iktidar uygulamalarını MUKAYESELİ olarak değerlendirerek yapacağım.
Benim kişisel kanaatim, somut verilerle desteklerim, 2003-2011 döneminin, daha önceki sekizer yıllık dönemlerle mukayese edildiğinde, Türkiye’nin en iyi yönetildiği dönem olduğudur.
Küresel krizin damgasını vurduğu 2008 ve 2009 seneleri dışında çok tatminkar büyüme oranları, nihayet on bin doları aşan kişi başına gelir, düzelme eğiliminde olan gelir bölüşümü, tek haneli enflasyon ve faiz ve en önemlisi çok başarılı kamu mali yönetimi; bunlar işin iktisadi tarafı.
AB sürecinde müzakerelerin başlamış olması, sivil-asker ilişkilerinde anayasal düzeyde olmasa bile fiiliyatta çok büyük mesafe alınıyor oluşu, ilk kez darbe sanıklarının yargılanması, kürt meselesinde alınan mesafe, atılan adımlar son derece başarılı.
Dış politikada da bir deli gömleğinden kurtulma çabalarının varlığı, çok taraflı arayışlar çok önemli; 1974’den beri ilk kez Kıbrıs meselesiyle yüzleşildi, bu bile tek başına çok önemli.
Bu listeyi, artı puanları uzatmak mümkün.
Gelelim meselenin eleştiri yönüne.
Benim eleştirilerim, çok sert bazı eleştirilerim yapılanların yanlışlığı üzerinden değil, daha ziyade eksikliği üzerinden; yani yapılmayanlar üzerinden.
Ekonomide dokuz senedir kayıtdışılıkla mücadelede bir adım dahi atılamamış olması ekonomide ilk aklıma gelen konu.
Büyük, çok büyük toplumsal/siyasal desteğe rağmen, AK Parti iktidarının dokuzuncu senesine girerken hala Kenan Paşa anayasasıyla yönetilmek büyük bir toplumsal/siyasal ayıp.
Sivil-asker ilişkilerinde fiili adımlar önemli ama hala anayasal düzeyde Genelkurmay Başkanı Başbakan’a bile bağlı değil, çift başlı yargı sürüyor, Atatürkçülük hala anayasal resmi ideoloji, Devlet Denetleme Kurulu silahlı kuvvetleri denetleyemiyor, vs.
Tekrar söylüyorum, en ağır eleştirilerim, yapılanların yanlışlığı değil, anlayamadığım nedenlerden, yapılamayanlar demek istemiyorum, çünkü neden görmüyorum, yapılmayanlar.
Bir siyasal harekete eleştiriler daha kurumsal düzeyde getirilmeli; Sayın Başbakan’ın, mesela karikatüristleri, köşe yazarlarını dava etmesi tabii ki hiç hoş değil ama bu meseleleri kurumsal görmemek gerekiyor.
CHP’nin en büyük eksiği ve yanlışı da AK Parti’yi yapmadıkları üzerinden değil de, yaptıkları (çok büyük bölümü olumlu şeyler) üzerinden, kurumsal olmayan konulardan (Başbakan’ın bazı sözleri) eleştirmesi.
Aynı çok büyük yanlışı zamanında yine aynı muhalefet Özal için de yapmış idi.
Gerçek muhalefet AK Parti’yi aşma yönünde yapılan muhalefettir; kürt açılımını yetersiz bulmak başka şeydir, doğru eleştiridir, bu açılım olmasın demek başka şeydir, sözcülerini çağdışı bırakır.
AK Parti’ye “neden Genelkurmay Başkanı’nı Milli Savunma Bakanı’na bağlamadınız” demek başka şeydir, yapılması gereken doğru eleştiridir, “askerle ne derdin var?” demek başka şeydir, siyaseten çıtayı yüzde yirmiye koymak demektir.  
“AB’ye taviz veriyorsunuz” demek gerçekten çok komiktir, en yanlış eleştiridir, “neden ulusal programın gereklerini yerine getirmiyorsunuz?” demek işin doğrusudur, yapılması gerekendir, yani AK Parti’yi yapmadıkları üzerinden eleştirmektir.
Seçim kaybetmenin en garanti yolu AK Parti’yi yapmadıkları üzerinden değil de yaptıklarından dolayı eleştirmektir.


Hiç yorum yok: