28 Şubat 2011 Pazartesi

Mehmet ALTAN - Çöp


http://91.93.103.35/images/buyka.png  http://91.93.103.35/images/kucuka.png
Dün Çorum’da, Anitta Hotel’de uyandım... Anitta, babası Kuşşaralı Pithana’dan sonra Hitit tahtına çıktı. Daha çocukluktan delikanlılığa geçerken veliaht ilan edilmişti. 
Önce Neşa’yı aldı, başkent yaptı.
Sonra Hattilerin başkenti Hattuşa’yı aldı. 
Garip bir şekilde Hattuşa’yı yakıp yıktıktan sonra yerine yaban otları ektirdi.
Ve bir de lanet yazdırdı:
“Benden sonra kral olacaklardan her kim Hattuşa’yı yeniden canlandırırsa, fırtına tanrısı onun belasını versin.”
***
Çorum’a Amasya üzerinden geldik...
İstanbul’dan bir saat uçuşla Merzifon Havaalanı’na indik... 
Amasya-Merzifon Havaalanı’ndan Çorum altmış kilometre, “bölünmüş yol” sayesinde menzile çabucak vardık...
Almanya’nın Ulm kenti ile Çorum arasında hiçbir benzerlik yok ama yolda Ulm kentini, orada rastladığım çöp fabrikasını anımsadım...
***
Bizim “duble yol” devrimimiz gibi, Almanlar da 1990’lı yılların başında “çöp devrimi” yapmışlar...
2005 yılı itibariyle Almanya’da “atık çöp depolama sistemi” tarihe karışmış... 
Tüm yerel yönetimler bir araya gelerek, takriben 20 yıldır uygulanan çöp ayrıştırma sistemiyle evlerde ve işyerlerinde ayrıştırılan kâğıt, plastik ambalaj malzemeleri ve organik atıklardan arta kalan karışık çöpleri yakarak enerjiye dönüştürecek altyapıyı kurmuşlar...
İşte 1997’de Ulm’de kurulan da onlardan biri, tek farkı verimlilik ödülü almış olması...
***
“Thermische Abfallverwertung Donautal” adlı bu santrali sekiz belediye bir araya gelerek kurmuş...
Tesis, bir milyon insanın 150 bin tonluk çöpünü yakarak 140 bin megawatt ısı ve 40 bin megavat elektrik enerjisi üretmekte...
***
İşleyiş sistemine gelince...
Soba gibi, dışsal enerjiye sadece çöpleri tutuşturmak için ihtiyaç var... Doğalgaz bu çöpleri yaklaşık sekiz yüz elli ya da bin derecede tutuşturuyor...
Sonrasında ise çöpler herhangi bir dış enerji kaynağı kullanmaksızın kendi kendine yanıyor.
Kazanın etrafına yerleştirilen su depoları vasıtasıyla elde edilen buhar, buhar türbinlerini çalıştırıyor ve bunlar dinamolara bağlanarak bildik sistemle elektrik enerjisi üretiliyor.
Kalan buhar ile de merkezi ısı sistemiyle Ulm kenti ısıtılıyor...
Sadece ısıtılmıyor, kurulan klima mekanizması sayesinde üniversitenin bulunduğu alan soğutuluyor da...
Çöplerden ısı ve elektrik üretilip, kente dağıtılması için 150 kilometrelik muazzam bir boru hattını kentin bağrına gömmüşler...
***
150 bin ton çöp yakılınca geriye 40 bin ton kül ve tortu artakalmakta... 
Bunun 10 tonunu işleyerek hurda metal, alçı ve sanayi tuzu elde ediyorlarmış...
Geri kalan 30 bin tonunu ise madenlerine dolgu malzemesi olarak yolluyorlar...
***
176 milyon euroya kurulan tesis kentin enerji ihtiyacının yaklaşık yarısını karşılamakta ve 1 tonluk çöpten 300 litrelik akaryakıta eşit miktarda enerji elde edilebilmekte... 
Tesis için harcanan paranın üçte ikisi yakma esnasında çıkan emisyonu temizleyecek devasa bir filtrasyon sistemi için harcanmış...
Bir diğer önemli özellik ise enerjinin, kâğıt ve plastik ambalaj malzemeler ayrıştırılıp dönüşüme gittikten sonra artakalan çöplerden elde edilmesi.
Aslında...
Bilgi çağında küflü ekmekten penisilin iğnesi elde edilebiliyorsan, atık çöpten de enerji elde etmek çok doğal...
Pek de şaşırmamak gerek...
***
Şaşırmadan Anitta’ya ve Hititlere geri dönüyorum...
Anitta, Hattuşili canlandırmış ve Hititlerin başkenti yapmış...
Sonrasında ise Hitit kraliyet ailesinde önce kardeş ve baba katli dönemi başlamış...
Taht kavgaları seri cinayetlere dönüşmüş...
Bu cinayetler durulur gibi olunca, kraliyet ailesi peş peşe veba hastalığına yakalanmaya başlamış...
***
Sabah kahvaltısı bitti...
Birazdan Kırıkkale’ye doğru yola çıkacağız...
Dilerim orada da bölünmüş yol vardır...
Akşama ise yeniden İstanbul...

Hiç yorum yok: