28 Şubat 2011 Pazartesi

Eser KARAKAŞ - Yaşasın cari açık


http://91.93.103.35/images/buyka.png  http://91.93.103.35/images/kucuka.png
Cari açık tartışmalarını eğlenerek izliyorum.
Cari açık korkularını ise çok daha fazla eğlenerek izliyorum.
Böyle bir köşede iktisatçıların kullandığı cari açık tanımlarına da girmek istemiyorum.
Ancak, cari açığı terlemeye benzetmekle yetineceğim.
İnsan gece yatakta uyurken terlerse bu mesele üzerinde düşünülmeye değer, kritik olabilecek bir konudur.
Ama, aynı insan koşarken, spor yaparken terliyorsa bu durumun çok sağlıklı olduğunu söylemeye gerek bile yok.
Türkiye ise gece uyurken değil, koşarken, yüksek büyüme oranlarını yakalarken terlemektedir, pardon, cari açık vermektedir.
On yıl önceki o korkunç 2001 krizi günlerinde, senesinde, Türkiye’nin yaklaşık yüzde on küçülürken 1 milyar doları aşan CARİ FAZLA verdiğini unutmayalım.
Demek ki, cari açık vermemek, hatta cari fazla vermek öyle tek başına, büyüme oranlarından bağımsız ele alınabilecek, arzu edilebilir bir şey pek değil.
Türkiye ekonomisi yakın tarihinde yüksek büyüme oranları yakaladığı senelerde, dönemlerde DAİMA cari açık veren bir ekonomidir.
Türkiye ekoonmisinin dinamikleri, ekonominin girdi çıktı tablosu şimdilik bunu zorunlu kılmaktadır.
Örneğin, Fransa ekonomisi de benzer bir yapıya sahiptir.
2010 senesinde büyüme oranı kıpırdanmaya başladığında, Fransa’da dış ticaret açığı da, cari açık da hızla artmaya başlamış durumdadır; bizim ekonomimizle pek alakası olmayan Fransa ekonomisinde de büyüme-cari açık ilişkisi bize benzemektedir.
Oysa, Fransa ekonomisine çok daha yakın Almanya ekonomisi de 2010 senesinde büyümeye başladı ama bu büyüme kıpırdanması cari açık değil, cari fazla üreterek oldu.
Geçmiş senelerde de Fransa ve Almanya ekonomileri hep aynı davrandılar; bu da bu ekonomilerin yapısal bir özelliği, aynen Türkiye ekonomisi gibi.
Önümüzdeki on yılda Türkiye ekonomisi yüksek büyüme oranlarına mahkum; işsizlikle, fakirlikle etkili mücadele için.
Ve bu süreçte Türkiye ekonomisi büyük cari açık üretecek.
Önemli olan bu cari açığın nitelikli dış finansmanı.
Kim yüksek büyümeyi cari açık vermeden sağlarım der ise, bilin ki kuyruklu yalan söylemektedir.
Cari açığın nitelikli dış finansmanı da yabancıların ülkemiz Türkiye’ye tasarruflarını emanet edebilmesine bağlı.
Yabancıların Türkiye’ye tasarruflarını emanet edebilmeleri de ülkemizde, o tasarruf sahiplerinin ülkelerinde geçerli hukuk sistemine çok ama çok yakın bir hukuk sisteminin varlığına bağlı.
Bu da Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukuk devletini kalıcı olarak kavileştirmesi demek.  
Cari açıktan korkma, zira bizim cari açık hızlı koşarken terlememiz demek ama sonra bu terlemeyi hastalanmadan atlatmak temiz, ılık suda duş yapmaya bağlı.
Bunlar da büyük ölçüde AB demek.
AB meselesi, her vadede, cari açık üzerinden büyümenin sürdürülebilmesi demektir.
Cari açık Türkiye’nin batı demokrasileriyle kurduğu zorunlu hukuk köprüsü demektir.
Kim korkar hain cari açıktan.
Yeter ki, AB sürecini sağlıklı yürütelim.


Hiç yorum yok: