28 Şubat 2011 Pazartesi

Mehmet ALTAN - Yabancılara Türkiye notları


http://91.93.103.35/images/buyka.png  http://91.93.103.35/images/kucuka.png
Aslında... “Yabancı” kavramını sadece ecnebiler için kullanmıyorum. Toplumda yaşanan keskin düşmanlık ve ayrışma, herkesi bir biçimde gerçeklere yabancılaştırıyor...
...kendi ülkemizde, kendi sorunlarımıza “yabancı” hale geliyoruz.
Yüzde 58 ve yüzde 42 olarak bölünmüş olanlar da... Birbirlerine kulak vermeden düşmanlık üretenler de... Birinin siyah dediğine diğerinin beyaz dediği tartışmalara katılanlar da... 
Birbirlerine ve ülkeye “yabancılaşıyorlar.” 
Gerçekler gerçekliğini kaybediyor sanki...
Neredeyse herkes, “gerçeğin bir parçasına” yabancı hale geliyor ve o parçanın varlığını inkâr ediyor.
***
Durumu örnekleyelim...
Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, çok büyük kitlelerin derin bir endişe kaynağı olarak algıladığı Ergenekon’a “üye” olmak istediğini söylüyor...
Hâlbuki internete girip “Ergenekon” yazsa karşısına şu paragraf çıkacak:
“Ergenekon Operasyonu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nde kaos ortamı yaratarak askeri darbeye zemin hazırlamak amacı ile suikastlar düzenleyen bir silahlı teşkilat olduğu iddia edilen Ergenekon isimli oluşuma yönelik operasyonlardır. 
Ergenekon isimli bir örgütün varlığı 2007 öncesinde de zaman zaman konuşulmuş 2007’de başlayan operasyonlar sonrası Türkiye’nin ana gündem maddesi olmuştur. 
86 şüpheli hakkında 25 Temmuz 2008 tarihinde bir kamu davası açılmıştır. 
Hâlen devam eden davada bazı ordu komutanı dâhil, çeşitli emekli ve muvazzaf subay ile onların sivil işbirlikçileri olduğu iddia edilen, birçok gazeteci, akademisyen, yeraltı dünyası ismi ve sivil toplum örgütü liderinin; seçimle işbaşına gelen meclis ve hükümeti devirecek bir askeri darbe planlamak ve Ergenekon adında bir silahlı terör örgütü kurmak suçlamasıyla yargılanmaktadır. 
Davanın çıkış kaynağı ise 12 Haziran 2007 Ümraniye’de emekli astsubay Oktay Yıldırım’dan, iki hafta sonra da Eskişehir’de emekli binbaşı Fikret Emek’ten ele geçirilen el bombalarının seri numaralarının 2006 Mayıs ayında Cumhuriyet gazetesi binasına atılan el bombalarıyla örtüşmesi olmuştur.”
***
Ciddi bir kesimdeki endişeleri, toplumsal ayrışmayı minimuma indirecek, yapılanlara çerçeve çizecek, örneğin YÖK’ü lağvetmek yerine amaca uygun kullanmak gibi çifte standartlara son vermek ve başarılı icraatı kurumsallaştırmak açısından çok önemli bir rol oynayacak olan AB sürecini ve reformlarını hükümet tümüyle saha dışına atmış gözükmekte...
Dün ne oldu?
Dünyada hiçbir örneği olmayan Askeri Yüksek İdari Mahkemesi üç generalin terfisi konusunda hükümetin itirazını reddetti.
Eğer ilkeli ve kurumsallaşma mantığıyla davranılsa ve dünyada örneği olmayan Askeri Danıştay referandum sırasında kaldırılsa böyle bir skandal yaşanır mıydı? 
Peki, hükümet neden bunu yapmadı?
Ankara zemininde nabız yoklamak, ilkeli davranmaktan önce geldiği için...
***
Hükümet ilk dönemin ilk yıllarındaki AB reformları açısından çok önemli dönüşümleri yaparken, “otoriterleşme, keyfe göre hareket etme, işine geldiği gibi davranma” eleştirilerinin hiçbiri bu nedenle yoktu...
AB ölçüleri ve reformları ortadan kayboldukça, meydanda ortak bir reçete kalmadığı için “tek kriterin” hükümetin kendisi ve siyasi çıkarları olduğu endişesi artmakta ya da derinleşmekte.
***
Şimdi en çok basın özgürlüğü yeniden konuşuluyor...  Ama kimse, ne muhalefet, ne de hükümet “İlerleme Raporu”nu ölçü almıyor...
Hâlbuki durumun fotoğrafı AB standartları açısından şöyle:
“Basın özgürlüğü ve basında çoğulculuk da dâhil olmak üzere ifade özgürlüğü konusunda açık ve serbest tartışma sürmüş ve genişlemiş olmakla birlikte sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Bununla birlikte, Türk hukuku, AİHS’ye ve AİHM içtihadına uygun şekilde ifade özgürlüğünü yeterli ölçüde güvence altına almamaktadır. Gazetecilere karşı açılan dava sayısının fazlalığı ve internet sitelerine sık sık getirilen yasaklar endişe konusudur. Basın üzerindeki gereksiz siyasi baskılar ve yasal belirsizlikler uygulamada basın özgürlüğünü etkilemektedir.”
***
“Yabancılaşmayı” önleyemezsek bugünleri arayacağa benzeriz... 
AB’yi ve reformlarını unutmak Türkiye’ye çok pahalıya mal olabilir.
Çare ne?
Çare, “yabancıların” kabul ettiği evrensel ölçüleri yeniden gündeme almak.
Bu ölçüler gündeme gelsin ki “ortak ölçüler olmamasının” yarattığı düşmanlığı artırıp duran “yabancılaşma” sona ersin.

Hiç yorum yok: