28 Şubat 2011 Pazartesi

Mehmet ALTAN - Kuzuların sessizliği ve bir vicdanlı ses


http://91.93.103.35/images/buyka.png  http://91.93.103.35/images/kucuka.png
“Önce Ankara OSTİM’de. Son olarak Afşin-Elbistan’da meydana gelen iş kazaları sonucunda 30’a yakın çalışan hayatını kaybetti. Aslında üzücü olan şey, kazalardan sonra iş sağlığı...
...alanında olan sorunların kamuoyu gündemine gelmemesidir...
Oysaki her gün iş sağlığı ve güvenliği alanında bir insanlık dramı yaşanıyor.
***
Örneğin kayıtlı iş kazalarına göre Türkiye’de her sekiz saatte bir çalışan hayatını kaybederken, her gün bir çalışan meslek hastalığına yakalanıyor.
Ayrıca her gün 113 çalışan iş kazaları nedeniyle çeşitli oranlarda yaralanmakta ve dolayısıyla iş gücü kaybına uğramaktadır.
Şimdi SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) rakamlarına bir bakalım.
SGK kayıtlarına göre işyeri sayısı 1 milyon 298 bin 432 ve bu işyerlerinde toplam çalışan sayısı da 10 milyona yakındır. Kuruma bildirilen iş kazası sayısı 64 bin 316, bu kazalarda yaralanan çalışan sayısı 41 bin 279 ve meslek hastalığına yakalanan çalışan sayısı ise 429’u bulmaktadır.
İş kazalarının sonucu oluşan ekonomik kayıplara baktığımızda ise tablo daha da kötüleşmekte: Türkiye’de iş kazaları sonucu yılda 1 milyon 600 bin iş günü kaybediliyor. 
ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) gelişmekte olan ülkelerde iş kazaları sonucunda milli gelirin (GSYİH) yüzde 4’ü kadar ekonomik kayıp olduğunu bildirmektedir. 
Bu durumda Türkiye’nin yaklaşık 1 triyon dolar civarında GSYİH’si olduğu düşünüldüğünde her yıl 40 milyar dolar ekonomik kayıp gerçekleşiyor demektir.
***
Yalnız, bu tablo maalesef bize tüm gerçeği göstermiyor.
Çünkü ekonominin hemen hemen yarısı kayıt dışı olduğundan bu ekonominin içinde en az kayıtlı çalışanlar kadar insan çalıştığı düşünüldüğünde durum daha feci bir hal almaktadır.
Bunun bir diğer anlamı yukarıdaki rakamları ikiye çarpmak demektir.
Bilindiği üzere Türkiye iş kazaları ve meslek hastalıkları bakımından bu rakamlarla AB ülkeleri arasında birinci sırada bulunmaktadır. 
Oysaki AB’ye aday bir ülke olarak Türkiye, henüz müzakereye açılmamış olan “sosyal haklar” dosyasını müzakereye açmış ve AB’nin iş sağlığı kriterlerine göre önlemlerini bu güne kadar almış olsaydı, bugün böyle kötü bir tabloyla karşılaşmazdık.
***
Türkiye’de iş kazası vakalarının yaklaşık yüzde 80’i küçük ve orta boy işletmelerde, yani KOBİ’lerde meydana gelmektedir.
Bu işletmeler de ağırlıkla organize sanayi bölgelerinde faaliyet göstermektedir. 
Örneğin, organize sanayi bölgelerinin yerel yönetimlerin denetimleri dışında olduğu düşünüldüğünde, diğer kamu denetimleri bakımından sorunlu iş bölgeleri durumu olduğunu söyleyebiliriz.
Bir de buna yetersiz kamu denetimi ve eğitim eksikliğini eklersek durumu daha da net görebiliriz. 
Bu bakımdan KOBİ’lerin meslek kuruluşu TOBB’a kendi bünyesinde iş kazalarının önlenmesi ve azaltılması için önemli görevler düşüyor.
Örneğin, başta eğitim çalışmaları olmak üzere gönüllü denetim ve izlemelerde bulunulması iş kazalarının önlenmesinde ve azaltılmasında önemli katkılar sağlayacaktır.”
***
Bir hafta içinde AB reformlarını yapmadığı için boş yere 31 işçisini kaybeden ve bunu soğukkanlı bir katil gibi aldırmaz gözlerle izleyen Türkiye’de, vicdan sahibi sendikacılardan biri olan Hak-İş Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Paçal’dan yukarıdaki mektubu aldım.
Bu mektuptan çıkan sonuç şu; Türkiye’de toplam üretimin büyük bir kısmı KOBİ’lerde gerçekleşiyor ama oralara AB standardını uygulamıyoruz.
Çünkü oralara AB standardı getirirsek, ekonominin çökeceğine inananlar var.
Kısacası ucuz insan canı üzerinden yola devam...
Doğuştan seri katiller gibi bu korkunç vahşeti daha ne kadar seyredeceğiz?
Sendikaları, siyaset kurumu, muhalefeti, sivil toplumu ve tüm ülke neredesiniz?

Hiç yorum yok: