28 Şubat 2011 Pazartesi

Mehmet ALTAN - Parti gruplarında ne konuşulmaz?


http://91.93.103.35/images/buyka.png  http://91.93.103.35/images/kucuka.png
Dün, gün her zamanki gibi kendi rutininde akıp gitti. Balyoz, Ergenekon... Hayata “insan odaklı” bakıyorsanız, en sevindirici gelişme işsizlik rakamlarında umut verici bir başarının yakalanmış olmasıydı...
Tabii biz de henüz Saray yıkılmadığı için “Saray ve tebaa” ayrımı da aşılamadı...
Dün baktım...
Yargının kolları Saray’a ve askeri bürokrasiye uzanınca, halkın yıllardır ıstırap çektiği hukuk mağduriyetleri gündeme gelmişti...
Aynen Anadolu’nun kaderi olarak algılanan depremin, Marmara’ya ulaşmasından sonra ciddiye alınması gibi...
Sistemi ve kurumsallaşmayı konuşmadıkça da “insan” ve “yönetilen” gündemde olmayacak...
Zaten bu nedenle de her Salı siyasi partiler grup toplantılarında birbirleriyle uğraşıp, ya alt düzey itiş kakışlarla “iktidar” kavgası yapıyor ya da kaba bir propaganda...
Nitekim AB reformlarını yapmış olmamız halinde geçen hafta boyunca OSTİM’de, Afşin’de yitirmeyeceğimiz onca işçi hiçbir siyasetçinin gündeminde yer almadı.
***
Son zamanlarda daha sık ve daha yüksek sesle Türkiye’yi Türkiye’yle değil, dünya ile kıyaslamamız gerektiğini söyleyip duruyorum...
Bunu yapmaz isek, kendimize göre gelişip, dünyaya göre çok eksik kalmaya devam edeceğiz...
Ama Türkiye’nin özellikle de yönetimlerin en nefret ettiği şey, Türkiye’yi yeryüzüyle kıyaslamak...
Hakkını da yememek lazım, dün Başbakan iki trilyon dolarlık yıllık üretim hedefinden söz etti ama bunu hiç ilişmediğimiz “yapısal reformlar” olmadan başaramayacağımız konu olmadı...
Bu konuyu ve hedefi enine boyuna çok daha doyurucu bir şekilde konu eden bir siyasetimiz olsa, işte o zaman çağ atlar, iki trilyon doları da daha çabuk yakalarız...
Ama bizde “asıl” konu, çok nadir detay olarak gündeme geliyor çokta ilerlemeden kayboluyor...
***
Dün bunalmış bir vaziyette peş peşe grup toplantılarını izleyince gözümü yeryüzüne diktim ve soluğu Fransız Sosyalist Partisi’nin Nisan-Mayıs 2010 Konvansiyonu’nda karara bağladığı, “yeni ekonomik, sosyal ve ekolojik gelişme modeli” programında aldım...
“Küreselleşmenin yarattığı eşitsizlikler” konusuna daha derinlemesine eğildim... 
“Fransa üç çözüm bekleyen problem karşısında bulunmaktadır:
Kamusal finansın son derece bozuk olduğu bir bağlamda ekonomik ve sosyal krizin neticelerine cevap bulmak,
İnsan faaliyetlerinin çevre üzerindeki damgasını azaltıcı eylemler gerçekleştirmek,
Uluslararası rekabetin giderek arttığı bir dönemde Fransa’nın dünya sahnesindeki yerini muhafaza etmek. 
Krize bu açıdan bakıldığında, küremizin ağırlık noktasının Asya’ya doğru kaydığını görüyoruz. 
Bizce iki ekonomik strateji başarısız kalmaya mahkûm: Tarih, toplumların içe kapanmalarının çökme ve kriz doğurduğunu gösterdi; buna karşın, Avrupa Birliği içerisinde ve dışında rekabet sebebiyle her türlü sosyal hak ve maaş dengesizliklerinin kabulü de bir çözüm olamaz. 
Biz, aksine dışarıya açık ve etkin bir Fransa istiyoruz. 
...Netice itibariyle, hizmet, sanayi, çevre ve enerji gibi ekonomik alanlarda yeni faaliyetler sağlayacak sosyal ve çevresel bir gelişme stratejisi öneriyoruz; bu stratejiye tüm yerel, ulusal ve Avrupa imkânlarını seferber ederek varmayı düşünüyoruz.”
***
Keşke her şeyi dünya ile kıyaslayarak tartışsak...
En azından kendi izimize düşmeyiz...
Dün ben bunu bir ölçüde siyaset için yaptım...
Fransız Sosyalistlerin ne tartıştığını merak ettim, daha da derinlemesine merak edenler de “ikincigrup.com”a bakabilirler.
Biraz daha derinlik, biraz daha nitelik...
Kayığımızı bu sığ sularda karaya oturmaktan kurtarır, açık denizlere açılmamızı sağlar bence, onun için dünyayı hiç gözden kaçırmamalıyız.

Hiç yorum yok: