28 Şubat 2011 Pazartesi

Fransız Sol'unda 'ihtimam toplumu' tartışmaları - İkinciGrup Turunç

Fransız Sol'unda 'ihtimam toplumu' tartışmaları

21.10.2010 02:19:00
http://www.ikincigrup.com/images/spacer.gif
1. Sekreteri Martine Aubry nin 'Sol' alternatif programını Fransız Sosyalist Partisi ( PS ) tartışıyor. PS'in “düşünce laboratuarı”, Aubry’nin geçtiğimiz Nisan ayında ortaya attığı“care-ihtimam” toplumu kavramınının bütün yönlerini akademisyenlerle birlikte ilerletiyor. Bu görüşleri, İkinciGrup, 'yeni Dünya tartışmaları' sayfalarında en geniş hali ile yayınlıyor. Küresel Dünya'nın refah toplumunda 'care-ihtimam' anafikrinden, Türkiye nasıl ve hangi açıları dikkate almalıdır ? Tartışmaların ilk 'giriş' bölümünden sonra, bugün de, fransız Sosyalist Parti' sindeki değerlendirmelerin bütününü yayınlıyoruz.(ÇŞ/İkinciGrup)



fransız Sosyalist Parti' sindeki bu tartışmalar, Nièvre milletvekili ve Parti'nin 'düşünce laboratuarı' başkanı Christian Paul ve akadesmisyenler tarafından 3 başlıkta yapıldı.
-ihtimam etiğinin siyasi tercümesi 
-ihtimamın kamu tartışmalarında belirmesi 
-ihtimam ve evrensellik

İkinci Grup, 'yeni dünya tartışmaları'
 sayfamızda yayınladığımız, Bordeaux Üniversitesi felsefe profesörü Fabienne Brugère in “giriş” görüşleri tamamlayan bu tartışmalar şöyle: ( ÇŞ / İkinci Grup ) 



1-ihtimam etiğinin siyasi tercümesi
Başlangıcında ihtimam, etik bir kuram da olsa, kavram olarak yeni bir toplum projesi geliştirebilmemizde nasıl yardımcı olabileceği üzerinde durmalıyız.
Ernst Hillebrand' ın kuşku ve sorgulamalarına, Christian Paul, Alexis Dalem ve Fabienne Brugère pragmatik cevaplar getiriyorlar: bu ne dogma, ne de büyülü bir formüldür, gerçek bir siyasi programın yaratılmasına dışardan hükmeden bir nevi politikanın üst-ben' idir. E. Hillebrand' ın toplumda gözlemlediği dayanışma eksikliğine karşı, Fréderic Worms minnet ( değerinin tanınması ) hissine parmak basıyor.
Ernst Hillebrand: Akademik bağlamda, ihtimam ( care ) kuramı oldukça doğru olsa da, siyasi tercümesi hakkında bazı endişelerim olduğunu söylemeliyim. Benim için, ihtimam, fransız sol düşüncesinin 1980 ile 90 yılları arasında temelini oluşturan eski sosyal dayanışma mevhumunu tekrardan piyasaya sürmek için icat edilmiş yeni bir terimden başka birşey değildir.
Ayrıca, ihtimam etrafindaki tartışmaların sebep olduğu birçok soru hallolmuş değil. Bazı sorular üzerinde ciddi bir şekilde durmamız gerek: toplumlarımızın yaşlanması,  'broken society'' ( neo liberalizmin çözüm getiremediği, aksine daha da derinleştirdiği toplumsal bozulma ), koruyucu Devlet krizi ( bu ise hem ekonomik hem de yönetim sorunlarını içinde taşımaktadır. )
İhtimam ve daha güçlü bir sosyal dayanışma arayışı doğrultusundaki sorgulamalar, toplumun derin bir dayanışma -sökümünün içerisinde bulunduğunu da unutturmamalıdır. İnsanların, giderek diğerlerinin sorumluluğunu yüklenmek istemedikleri toplumlarda yaşıyoruz. Yakın zamanda yapılan bir ankette ( Libération gazetesi adına ) fransızların, uyuşturucu düşkünlerine karşı hislerinin giderek negatifleştiğini, evvelden olduğu gibi hasta olarak kabul etmediklerini, kendi bağımlılıklarının sorumlusu olduklarına olan inancın da çoğaldığını öğreniyoruz. Bu açıdan bakıldığında, suçlu olarak kabul ettikleri insanlarla dayanışmaya çağrıda bulunan bir partiye oy vereceklerine inanamıyorum. İşte endişem: toplumlarımızda dayanışma fikri zayıflarken, ihtimam kavram etrafinda siyasi bir program nasıl geliştirilebilir ?
Christian Paul: Evet, bu bir alternatif. Bugünün toplumuna, sosyal ilişkilerin sökümüne, aşırı bireyciliğe bir alternatif. Dikkat edelim,hiçbir zaman 'ihtimam' ın , fransız solunun siyasi projesinin bütününü yapılandıracak büyülü bir formül olduğunu ileri sürmedik. Şahsen, ben bunun sosyal bir felsefeye yol açabilecek ve kurumları tekrardan sorgulayabilecek bir fikir olarak görüyorum... İhtimam, bir toplum projesini besleyen fikir olarak siyasi bir programın üstünde bulunuyor. Kotarılmış bir programın her kilidi açan dogması değil. Nasıl bir toplum istediğimiz sorusuna cevabımızda bize yardım edebilecek bir kavram. Bilhassa yeni bir gelir dağılımı kapsamında düşünülmüş, kurumsal bir program geliştirmek yetmeyecek. İhtimama, sosyal adalete tekrardan kavuşmakta, toplumda ilişki ağları yaratmakta tamamen gerekli bir kavram olarak karşımızda bulunuyor.
Fabienne Brugère: İhtimam siyasi program değil. Daha çok, politikanın üst-ben' i, bir nevi kavramsal araç gereç kutusu olarak görebiliriz. İhtimam ile açılan politika yolları çok; örneğin, Martine Aubry' nin refah toplumu projesininde de buluyoruz. Bugün Avrupa' da geçerli olan üretim paradigmasına karşı, bir ihtimam paradigması geliştirmeliyiz; yani, bilimsel ve teknolojik icatlarımızın, BP felaketinde gördüğümüz gibi, yeryüzünü kirletmeye ve yok etmeye yönelmesini engel olup, ortak bir miras geliştirmeye çalışmalıyız.
Frédéric Worms: E.Hillebrand' in bahsettiği Batı toplumlarında gözlemlenen dayanışma-sökümü sürecini ele alırsak, ihtimam mevhumunun, çakıştığı önemli toplumsal kuramlardan birinin minnettarlık (tanınma) olduğunu görürüz. Bugün çok güçlü bir minnet talebi bulunmaktadır; bunun resmi kurumlardan geçmesi zorunluluğu vardır. Çoğu zaman yerel olan aktörlerlerin, yani SivilToplum Örgütlerinin, derneklerin ve birey gruplaşmalarının sosyal rollerinin tanınması, ve siyasi olarak desteklenmesi söz konusudur. Bu, aynı zamanda bazı kusurluların, daha geniş bir bağlamda uluslararası adaletsizliklerin tanınmasını gerektiriyor.
Ernst Hillebrand: Bu tanınma ihtiyacı teşhisi ile hemfikirim, fakat gerçek bir sorun var. Kusurluların sistematik bir biçimde tanınması, ''orta halli insanlara karşı'' kurulmuş bir sisteme olan güvensizliği körüklemektedir: bilhassa, toplumda giderek önem kazanan, kanunların orta halli vatandaşlara hitab ettiği, diğerlerin ise kanunlara saygı göstermediği ve üstelik siyasi çevrelerden ve medyalardan destek aldıkları yönündeki çarpık düşünceye dikkat etmek gerek.
Frédéric Worms: Dediğiniz doğru ve popülist politikacıların beslendiği bu riski ciddiye almamız gerekir. Fakat gerçekte beslendikleri nedir? Kendisinin yeteri kadar tanınmadığına inanan birisi, diğerlerinin tanınmasına katlanamıyor. Neticede, kendimizle ilgili bir tanınmama temeli üzerinden diğerlerinin tanınmasını eleştiriyoruz. Bu nedenle herkesin kendine düşen tanınma payını alabilmesi şart. Herkes tanınmak istiyor ve tanınmalı da.
Fabienne Brugère: Evet, ihtimam küçük bir konu değil. Fransa, gibi bir ülkede bakım, insanlara hizmet, kadın-erkek eşitliği veya eğitim sorunları küçük sorunlar değildir.
Christian Paul: Tamamen hemfikirim ve bu yüzden birleştirici bir kavram olduğuna inanıyorum; bu ise, küçük azınlık sorunların önemsenmediği anlamına gelmez. Sadece azınlıklarla ve küçük sorunlarla ilgilenen bir politika felçli hale gelir; bununla beraber ilgilenmediği taktirde etik değerler kapsamında büyük kayba uğrar...
Frédéric Worms: ... İşte, ihtimam bu sorunun iki görünümünü eklemleyen kavramdır. Hem kendimize hem de başkaları için taleb edebiliriz. İhtimam, acımaya, iyi hislere benzetildi. Aksine, bazı acıların ve adaletsizliklerin minimum reddinden hareket eden, taleb edici bir kavramdır.
Alexis Dalem: E.Hillebrand' ın dediklerine geri dönersek, Avrupa'da sol düşünce zorluklarının temelinde, dayanışma politikalarının geçirdiği krizin bulunduğunu söyleyebiliriz.Bu krizin sol düşünceyi yeniden meşru kılabileceğini düşünebilsek de, bunun böyle olmadığını görüyoruz: dayanışma, kriz karşısında bir çözüm olarak görülmesi gerekirken aksine görülmüyor. Neden ? Basit cevaplardan kaçınmak gerek: esasında reddedilen dayanışmanın kendisi değil. Fakat insanlar, tatbik edilme biçimini inanmıyorlar. Devletin bundan böyle bu dayanışmayı gerçekleştirme imkanlarının olmadığını düşünüyorlar. Bu dayanışma politikalarının en az hak edenleri veya en zayıfları kayırdığını ileri sürüyorlar. Netice itibariyle, kendilerini bu politikaların  'kaybedenler'' i olarak görüyorlar. Dayanışmayı kendilerine fayda getirmeyen birşey olarak tasarlıyorlar.
Halbuki ihtimam kavramının başka bir mesajı var; bakım herkese ve her zaman hitab eder. Sadece en zayıflara koruma ağları germeyi kapsamıyor. Eğitim süresince ''eşit şanslar'' tanımakla yetinip, sonra da herkesi başının çaresine bakmaya terk de etmiyor. Toplumun, kazananlar ve kaybedenler arasında bir rekabet ve yarış alanı değil, fakat bireyler arasında bir işbirliği alanı olduğunu hatırlatıyor; bu insanlar, tabii ki birey olarak gelişmelerini, yardım gördükleri oranda daha iyi gerçekleştirebilmektedirler; bu sayede kendileri de diğerlerine yardım edebilme gücüne sahip olmaktadırlar. Bu anlamda, eğer siyasi olarak belirleyebilirsek, bu kavram, bugünün liberal ve muhafazakâr söylemine bir cevap vermemize ve çağdaş toplumların hergün çoğalan kusurlarına göğüs gerebilmemize yardımcı olabilir.

2-ihtimamın kamu tartışmalarında belirmesi  
Birkaç aydır ihtimam kavramı Sol' da ve daha ötesinde, kamu tartışmalarında belirdi. Konu, birkaç yıldır filozof, sosyolog ve psikologların ilgisini çekmesine rağmen, siyasi gündemde değildi.
Martin Aubry' nin 'care (ihtimam )'kavramını tesadüfen kullanmadı: bu sorular, fransız toplumunda gerekli olduklarına inancın belirdiği bir anda ve ciddi bir şekilde çalılşılmış ve hazırlanmıştı. Ruwen Ogien, Fabienne Brugère, Serge Guérin ve Fréderic Worms'ihtimam-care' sorunsalını tekrar ele alarak kamu tartışmalarındaki yerini, önemini izah etmeye çalışıyorlar.
Serge Guérin: İhtimam kavramının kamu tartışmalarında aldığı önemin iki sebebi var bence. Evvela, ''ihtimam'' sivil toplumu keşfetmemizi sağlıyor; sadece örgütlenmiş sivil toplumu değil, topluma yayılmış olan tüm bir dernek dünyasını da. Ayrıca, ihtimam kavramı, daha çok rekabet ve daha az devlet söyleminden, uzun bir düzen-sökümü döneminin sonunda ( dérégulation ) geldi. Halbuki, ihtimam, ''devlet getirme' nin yeni bir biçimi. Ayrıca, insanların toplum aktörleri veya yaratıcı olmalarına da müsaade etmektedir; bu ise tartışmanın topluma yerleşmesini sağladı.
Fabienne Brugère: Serge Guerin'in yorumu ile hemfikirim ve daha da ileri gidiyorum. Esasında, ihtimam etrafindaki tartışmaların canlılığı, politik analizin, sosyal olanın karmaşıklığını düşünmenin, toplum sorununa sahiplenebilmenin zorluğundan gelmektedir. Genellikle toplumu kamu gücünün karşısina koyan bir şemanın içerisinde buluruz kendimizi. İhtimam kavramı bu ikisini uzlaştırıyor; bakım sorununu, insana hizmeti, bakımın kadınlar ve erkekler arasında eşitsiz dağılımını üzerine alıyor. Sivil toplum derneklerine olan ilişkiyi kurumsallaştirirken, neticede, toplum içerisinde sesi duyulmayanlara, gözükörlükleri olmayanlara bir yer vermektedir. Fransa'da böyle bir sosyal doku karmaşıklığının kabul görmesi çok zor gözükmektedir.
Ruwen Ogien: Ben ne ihtimam taraftarı, ne de uzmanıyım, fakat kavram, etik açıdan beni ilgilendiriyor. Bu yüzden, ''Akıllarımızdan Kant' ı çıkaralım'' adlı bir makalede, insan haysiyeti gibi, Kant' dan ödünç alınan birçok gerici kavramı analiz ediyordum. Halbuki, ihtimam' ı kendi felsefi kundağına koyduğumuzda, amacı Kant ve yararcıların etiğini reddeden geniş bir kuram-karşıtı akıma ait olduğunu görürüz. İhtimam, Kant ve yararcıların soyutluklarını ve tüm etiği tek bir prensibe indirgemekliklerini ( Kant' da akıl, yararcılarda ise en çok insanın mutluluğu ), profesyonel proje ve hislere yer veremez oluşlarını, yüzlerine vurmaktadır.
Adına ''insan yüzlü etik'' de diyebileceğimiz bu kuram-karşıtı akım çok geniştir, birçok küçük akımı içinde barındırır ( care bunlardan biridir ) ve Alison Mc Intyre, Bernard Williams veya Charles Taylor gibi birçok filozofu etkilemiştir. Dünyanın her yerinde, Kantçı etik teorilerinden değişik temellerde bir etik düşünme çalışması gerçekleştirilmektedir. Bu küresel tartışmanın bize kadar gelmesi katiyyen şaşırtıcı değil. Aksine, bu fikirlerin Fransa' da yankı yaratmaması garip ve yazık olurdu. 
Frédéric Worms:
 İhtimam kavramına siyasi alanda olduğu kadar ahlak felsefisi alanında da yaklaşılabilir. Bununla beraber, tartışmanın yarattığı heycan, toplumda derin bir sorunun varlığını ortaya koymaktadır. Bu kavram tesadüfen belirmedi, ve zannederim devam da edecek: bugün her yerde, herkes için, problemler giderek ağırlaşmaktadır. Buna karşı, ihtimam, gerçek bir politik alternatif oluşturmaktadır; belki de mümkün olan tek alternatif, zira sosyal ve hayatı kusurlarla zayıf düşürücü politik eşitsizlikler arasındaki geleneksel karşıtlığın ötesine geçebilmektedir. İşte bu yüzden bu kavram bize yararlı olabilir.


3- ihtimam ve evrensellik


İhtimam kavramına karşı, kamu tartışmalarında formüle edile eleştirilerden en ilginci, bilhassa Sol düşüncenin müdaafa etmesi beklenen evrensellikten yoksun olduğu doğrultusunda oldu. Tartışmayı felsefi bir tabana oturtan Fabienne Brugère, Fréderic Worms ve Ruwen Ogien, 'ihtimam'ın evrenselliği ve adalet teorileriyle olan tamamlayıcı karakteri üzerinde durmaktadırlar.


Ruwen Ogien:
 İhtimam etiği Kantçı etiğe karşıt olarak belirir. Esasında ihtimam bizi daha çok bilgelige çağırıyor ve genel prensipleri körü körüne tatbik etmemeye davet ediyor; bu somut etik, sinirli gereksemeler formüle ediyor. Ayrıca büyük varoluş sorunlarına duyarlılık gösteren ( mutluluk, sorumluluk, özgürlük ), insan yaşamının kazalarını hesaba alan bir etiktir bu ( dayanıksızlıklar, hastalıklar, belirsizlikler. ) 
İhtimam etiğinin özelliği, tarafsızlık yapmamayı veya evrenselliği ahlâk yargısının tek kriteri olarak görmemesindedir. Buna karşın, bizi ahlâk yargılarını ayırt etme imkanlarından yoksun bırakmaktadır ( örneğin başkalarına zarar vermemek, sosyal yargılar, cenazelerde siyah giyinmek. ) Neticede, ihtimam için, kantçı etikte temel olan evrensellik kriteri, ahlâk yargılarını belirleyebilmek için ne zorunlu, ne de yeterlidir.
Burada etik sorununu siyasi bir planda ele alıyorum; ihtimam etiği, John Rawls' in soyutlamalarına ve evrenselliğine, ve politik liberalizme ayni eleştirileri yapmaktadır.
Fabienne Brugère: Fakat ihtimam' ın politik perspektivi, Kant' ın soyut evrenseline benzemeyen bir evrensel betimlemek. Bununla beraber Rawles' ci adaletle ihtimam kuramını karşı karşıya koymamak gerekir. Dediğiniz çok doğru ve Carol Gilligan' ın ilk metinlerinde bunları okuyoruz, fakat kavram belirli bir evrim ierisinde bulunmaktadır. En son metinleri,bilhassa ''değişik bir ses'' in sonunda ihtimam ile adalet arasındaki çifte kutuplaşmayı harekete geçirme çabasında olduğu görülmektedir.
Ruwen Ogien: Bunun bilincinde olmak gerek; ihtimam etiğinin herşeye hazır cevap bir araç kutusu olmasına mani olmalı. İhtimam' ı hukuk etiklerini, kalbin arzuladıklarını bütünleyici bir rol içerisinde mi görüyoruz ? Bence ihtimamın tutması gereken yol bu değil. Avisha Margalit' in ''dürüst toplum'' çalışmasında yaptığı gibi Rawles' in adalet teorisi ile bütünlenebilir. Örneğin, az gelişmiş bir ülkede gıda yardımı Rawles' ci anlamda dürüst ve doğru bir biçimde yapılmalı; gıdalar bir köpeğe atılır gibi atılsa dahi. Margalit, doğruluğun yetmediğini, yardım gören insanların insan olarak muamele görmelerini de öngörmektedir.
Christian Paul: Fakat bizim arzu ettigimiz, ihtimam' ı , basit bir ''ruh cilası'' nın ötesine götürmek. Kasten soylemimi siyasileştiriyorum; fakat unutmayalım üretim sosyalizmi var, dağıtım sosyalizmi var, bunların yanında bir de ilişki sosyalizmi var. Evet, sadece gıda dağıtmak yetmiyor, ne biçimde dağıtıldığı da önem kazanmaktadır.
Frédéric Worms: Bence bu adalet ve ihtimam kuramları arasındaki alternatif sorununu aşmak gerekiyor. Bu kuramların ortak ögelerini alıp sosyal ve siyasi kusurlara çözümler getirmeliyiz. Herşeyden evvel ihtimamın yararı üzerinde durmalıyız; ihtimam'ı adalete karşı kullanmamalıyız.
Ruwen Ogien: Somut olarak, ihtimam etiği, fuhuş veya izinsiz ( oturma izinsiz ) yabancı sorunlarına ne gibi bir çözüm getirebilir?
Frédéric Worms: İhtimam etiği iki tablo üzerinde ilerlemektedir: bir yandan oturma ve çalışma izni olmayan ( kaçak ) yabancılara destek olma ve diğer yandan da bu desteğin kurumlaştırılmasına çalışmak. Bu çok önemli. Bu, bazı kanun ve kaideler getiren siyasi bir kurumsallaşma olmalıdır.
Ruwen Ogien: O zaman , neden haklardan bahsetmiyoruz? Neden oturma ve çalışma izni olmayan yabancılara haklar vermiyoruz ? Neticede, bu gayet basit birşey değil mi ?
Frédéric Worms: Kurumsallaşmadan bahsederken bunu demek istiyordum. Toplumda bazı kusurluların varlığını kabul etmek aynı zamanda bazı hakların var edilmesini de beraberine getirmelidir. Bu ise, ihtimam' ın ( bakımın ) sadece somut bir yardım meselesi olmadığı, bunun mutlaka adalet kurumlarından geçmesi gerektiği demektir.
fransız Sosyalist Parti' sinin ( PS ) web sayfasından çeviren
Arsen Ceyhan / İkinciGrup



fransız Sosyalist Parti nin web sayfası
PS ( Parti Socialiste )
http://www.parti-socialiste.fr/   






Sosyalist Parti Düşünce Laboratuarı Nièvre milletvekili Christian Paul tarafından yürütülüyor 
PS Laboratoire des İdées
http://www.parti-socialiste.fr/laboratoire-des-idees







'İhtimam-Care' dosyaları

İhtimam
 
( giriş ) 
http://www.parti-socialiste.fr/articles/le-care-acte-i

'care-ihtimam'- giriş
http://www.ikincigrup.com/yenidunya.asp

http://www.ikincigrup.com/index.asp?haberID=28693


1-ihtimam etiğinin siyasi tercümesi  

http://www.parti-socialiste.fr/articles/la-transcription-politique-de-l-ethique-du-care

2-ihtimamın kamu tartışmalarında belirmesi
http://www.parti-socialiste.fr/articles/l-irruption-du-care-dans-le-debat-public

3-ihtimam ve evrensellik 
http://www.parti-socialiste.fr/articles/le-care-et-l-universalisme



Sosyalist Parti ( PS ) 1.Sekreteri Martine Aubry'nin 'ihtimam-care' kavramından ilk bahsettiği söyleşisini 'yeni Dünya tartışmaları' sayfamızdan okuyabilirsiniz

Aubry: ''karşılıklı ihtimam' bir özgürlük toplumudur'
http://www.ikincigrup.com/yenidunya.asp




'ihtimam-care' kavramını ilk kullanan ve tartışmaya açan  fransız Sosyalist Partisi 1.sekreteri Martine Aubry ile ilgili birkaç tarih :

1950 Paris'de doğdu;
eski Fransa Maliye Bakani ve AB Komisyonu Başkani Jacques Delors'un kızıdır..
1975 ENA. ( Ecole nationale d'Administration)
1983 ile 1987 yılları arasında Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığında çeşitli üst görevler. 
1989-1991 Pechiney şirketinin sorumlu başkanı.
1991-1993 Cresson ve Bérégovoy hükümetlerinde Çalışma Bakanı.
1997-2000 Çalışma ve Dayanışma bakanı. Jospin hükümetinin 2 numarası;
genç işleri ve 35 saat reformlarının fikir sahibi.
2001 PS in çınarı eski başbakan Pierre Mauroy dan sonra Lille Belediye Başkanı seçildi 
2008' de tekrar Lille Belediye Başkanı seçildi.
2008 Fransız Sosyalist Partisi Birinci Sekreteri.



İkinciGrup Turunç 'da bu konu ile ilgili 2 yazı da şöyleydi:

http://www.ikincigrup.com/images/turunc.jpg

'yaş devrimi' nden
'Care'
veya
'karşılıklı ihtimam' a

2007 senesini hatırlayalım. Mayıs ayında Fransa'da Nicolas Sarkozy cumhurbaşkanlığı seçimlerinden muzaffer ayrılmış, Sosyalist Parti adayı Segolène Royal karşısında seçilmişti.

Neler işitmemiştik ?

Sarkozy, eski, kurumları köhneleşmiş Fransa'yı 21.yüzyıla taşıyacaktı...

O zamanlarda, Turunç' da 'faşist ve muhafazakar'özlü Sarkozy'nin Fransa'yı hiç bir yere taşımayacağını; Fransa'nın ve Avrupa'nın siyasi tarihini hatırlayacak olursak, Avrupa'da AB düşüncesini kuran, yerleştiren, AB'yi ileriye taşıyan düşüncenin özünün Muhafazakar değil, Sol, Sosyalist Partiler dağarcığından ve uygulamalarından yeşerdiğini söylemiştik.

Fransa'yı 1982 sonrasında Sosyalist Parti den Mitterrand / Delors; İngiltere'yi yıkıcı Thatcher yıllarından İşçi Partisinden Blair; İspanya'yı PSOE etiketli Gonzales; İtalya'yı 40 senelik Andreotti iktidarından sosyalist Craxi / Prodi; Portekiz'i sosyalist Soares; Almanya'yı SPD Schmitt / Schöreder dönüştürdüler; ülkelerini AB düşüncesine, ileriye taşıdılar...

Avrupa Parlamentosunda da en çok 'yeni' üreten düşünce de 'yeşil' Daniel Cohn-Bendit 'den  'sosyalist' Michel Rocard' a kadar uzanan 'geniş aile' oldu. 

Sarkozy, her sosa bulaştırdığı düşüncelerinde,'yeşil' lerin ilk ortaya attığı, iklim felaketi karşısındaki önlemleri düşünme projesini eski sosyalist başbakan Michel Rocard'a hazırlattı; aynı'21.yüzyıl dönüşümü' hakkındaki projeyi de Mitterrand' ın aklı sayılan danışmanı sosyalist Jacques Attali'ye hazırlattığı gibi. Attali raporu gibi, Rocard raporundan çıkan 'karbon tax' uygulaması da, kriz, siyasi atmosfer, bölgesel seçim sonuçları falan derken rafa kaldırıldı; Sarkozy, seçmenlerinin en milliyetçi, en aşırı sağ, Le Pen oylarının peşine düştü; Fransa'yı 21.yüzyıla taşımak gibi söylem ve düşüncelerden sıyrılarak,'burka' örtüsünü 'kamusal alanda' kanunla yasaklamak, düzenlemek sevdasına kapıldı. 

Fransız Sosyalist Parti'si ise, bölgesel seçimler için'yeşil' lerle yaptığı ittifakı, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde siyasi bir programa dönüştürmek için çalışıyor; Sosyalist Parti'nin 1. Sekreteri Martine Aubry,  'sosyalist proje' sini şekillendirmeye devam ediyor; ( Turunç' da'hepiniz dışarı' başlıklı yazıda, bu bağlamda Aubry'nin şu 3 temel soruya cevap aradığını ilan ettiğini yazmıştım; 'ne üretmeliyiz? nasıl üretmeliyiz? nasıl bölüştürmeliyiz? ' ) geçtiğimiz günlerde Le Monde gazetesinde, 'yaş devrimini başarmak' başlıklı bir yazı yayınladı;  ve ilk defa, anglo-sakson geleneğinin 'care' veya 'karşılıklı ihtimam' kavramını Fransa için tartışmaya açtı.

( Martine Aubry'nin Le Monde 'a yazdığı yazı ve'care' hakkındaki yorum-haberleri İkinci Grup'da birinci sayfa manşetinden veriyoruz ) 

M.Aubry, 'Emeklilik Sandığı' reformu çerçevesinde, Muhafazakar' ların, liberal ekonominin en hoyrat en acımasız 'piyasa ve pazar' ın emrettiği bahanesiyle bozmaya, yıkmaya çalıştıkları, 'piyasa ve pazar' ın dışladığı, yok ve maliyetlerinin yük sayıldığı 'ihtiyar' lara dair düşüncelerini, antropolog Maurice Godelier'in şu sözlerini hatırlatarak bitiriyor; ''Büyüklerimizi ,canlılar dünyasından dışlamayan bir toplum'' kurmak için elimizden gelen çabayı esirgemiyelim'. ( bkn.'Emeklilik reformunun ötesinde, yaş devrimini başarmak gerek' / Martine Aubry / Fransız Sosyalist Partisi 1. Sekreteri, İkinci Grup )

İlk defa Fransa da siyasi bir sorumlu, Amerika da uzun zaman tartışılan anglo-sakson ''care''kavramını kamu oyunun önüne getiriyor. ''Refah toplumu, bireylerin kendi aralarındaki ilişkilerin gelişmesinden geçmektedir.' Bireyci bir toplumdan, ingilizcede ''care'' olarak adlandırılan ''karşılıklı ihtimam'' toplumuna geçmek zorundayız: toplum size ihtimam gösteriyorsa, buna karşılık siz de topluma ve etrafınızdakilere ihtimam göstermek zorundasınız'' diye esasını özetleyeceğimiz 'care'veya 'karşılıklı ihtimam' kavramı,  'Bir İhtimam Politikası için, Kusurlu bir Dünya'' kitabı yazarı J.Tronto için, 'kaygı duymak', 'ilgilenmek', 'ihtimam göstermek', 'bakım görmek ' gibi esas özellikler taşıyor; '''İhtimam, sadece diğerlerine değil, eşyalara ve çevreye de yönelik olmalıdır; insanın tüm eylemleri yönlendirmelidir. 'Care', iyi niyetin de ötesinde, dikkat, sorumluluk, yetenek ve yanıtlama kabiliyeti gerektirmektedir; eğer, diğer demokratik değerlere ( insan hakları, hukuk, siyasi usüllere saygı ve uygun siyasi süreç tercihi ...) olan bağlılığımıza 'care' kavramını eklersek, daha akıllı, daha düşünen, diğerlerinin ihtiyaçlarına daha dikkatli ve kısacası daha iyi demokrat olma şansımız olabilir'' ( bkn.'Fransız Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Martine Aubry 'ilerici sosyal düşünce' ye yeni bir dinamizm vermek istiyor', İkinci Grup )

Amerikalı düşünür, J.Tronto, siyasi sorumluları,''toplum kurumlarına, bu yeni değerin dönüşümlerini yansıtabilecek bir çeki düzen''vermeleri öğüdünde bulunuyor. Fransız Sosyalist Partisi 1.Sekreteri Martine Aubry' de bu kaygısını tartışmaya açıyor...

Fransa, Avrupa için 'yeni' sayılacak bu 'dönüşüm', Doğu'nun ( bizim ) Batı'ya yürürken kaybetmeye başladığı 'karşılıklı ihtimam' değil miydi?

Doğru yürümeyi becerebilirsek, AB yolumuzun önünün ne kadar açık olduğuna dair bir işaret daha değil mi..?

19-4-2010

caglarsavkay@ikincigrup.com

 
http://www.ikincigrup.com/images/turunc.jpg


'care-ihtimam'

Dünya yı okuyan; Yeni Yüzyıl ı düşünen, Mehmet Altan, İnfomag dergisinin Eylül 2010 tarihli sayısındaki 'ihtimam toplumu' yazısında, İkinci Grup' da epeyce bir süredir takip etmekte olduğumuz evrensel 'sol bir arayış' kavramını uzun uzun yazdı. 

M. Altan, aynı 'İnfomag' dergisinin, önce mayıs 2010, 'Avrupa'da sol arayışlar' sonra da temmuz 2010 sayılarında 'Kılıçdaroğlu fransızca bilir mi?'  başlıklı yorumları ile de bu konunun gerektirdiği önemi daha önce de en geniş hali yansıtmıştı. ( bu yazıları M.A' ın kendi web sayfası 
mehmetaltan.com   dan okuyabilirsiniz )  

Temmuz ayı başında  kısaca ''Lab'' diye anılan fransız Sosyalist Parti ( PS ) nin düşünce laboratuarı, ''Care, I. sahne'' adı altında bir metin yayınladı. Entellektüellerin katıldığı bir panelin özeti olan bu metin üç kısımdan oluşmaktadır.''Care” in etik tercümesi'', 'care kavraminin kamu tartışmalarında belirmesi'' , ve ''care ve evrensellik''.

İkinciGrup olarak, Fransa'da fransız Sosyalist Partisi ( PS ) ekseninde başlayan bu 'yeni dünya tartışmalarını' önemsiyoruz. Anasayfa manşet haberimizden başlayarak PS in 'düşünçe laboratuarı' ında gelişen 'care-ihtimam'tartışmalarını sırasıyla türkçe metin olarak yayınlayacağız.

Martine Aubry, gelecek Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ( 2012) “değerler” üzerine tartışmalardan oluşacağına  inanmaktadır. Sosyalist Parti de, 'care-ihtimam' konusunun sadece yüzeysel değil, derinlemesine irdelenmesinden yana olanlar çoğunlukta. Nièvre milletvekili Christian Paul, ''Bir üretim ve eşitlikçi dağıtım sosyalizmi yanında bir de ilişki sosyalizmi vardır'' diyor.

Neticede, birkaç yıl evvel 'üretim sosyalizmi'üzerine teoriler üreten D. Strauss Kahn' dan daha da ileriye gitmek gerekecek. Hiç belli etmeden, Martine Aubry, sosyalist düşünce içerisinde yeni bir denge noktasını temsil etmeye çalışmaktadır.

fransız Sosyalist Partisi 1.sekreteri Martine Aubry, 21.yüzyıl Dünya sında, Fransa için hazırlayacakları hükümet programlarında şu 3 temel sorunun cevabını arayacaklarını ilan etmişti: ''ne üretmeliyiz? nasıl üretmeliyiz? nasıl bölüştürmeliyiz? '   

Dünya nın siyasi kavgası bu 3 temel soru üzerinden yürüyor...
Muhafazakar'ı, Liberal'i, Yeşil, Sol veya Sağ'ı bu 3 temel soruya verdikleri cevaplar üzerinden birbirlerinden farklılaşıyorlar...

'ne üretmeliyiz ?
nasıl üretmeliyiz?
nasıl bölüştürmeliyiz?'


Bu temel 3 sorunun cevap arayışlarını tamamlayan, bu 3 soruyu birbirine eklemleyen boşluğu dolduran esas ise, bir yandan, toplum bütününü oluşturan bireylerin kendi aralarındaki ilişkileri olacağı kadar, bir yandan da, bireylerin toplum ilişkilerini düzenleyen kurumları tahsis eden ve güvenceye almakla yükümlü 'devlet'in bireyleri  hangi esas ile kucaklayacağıdır...

fransız PS in ilgilendiği dördüncü soru ise şu;

'birbirlerimizle ve kurumlarla nasıl bir karşılıklı ilişki içinde olmalıyız?'

Siyaset dediğimiz şey, bu kadar basit ve karmaşık bir şey...

İlk defa, Fransa da, iktidar olabilecek bir siyasi partinin başkanı, Amerika da uzun zaman tartışılan anglo-sakson ''care'' kavramını kamu oyunun önüne getiriyor.

''Refah toplumu, bireylerin kendi aralarındaki ilişkilerin gelişmesinden geçmektedir.' Bireyci bir toplumdan, ingilizcede ''care'' olarak adlandırılan''karşılıklı ihtimam'' toplumuna geçmek zorundayız: toplum size ihtimam gösteriyorsa, buna karşılık siz de topluma ve etrafınızdakilere ihtimam göstermek zorundasınız'' diye esasını özetleyeceğimiz 'care' veya 'karşılıklı ihtimam'kavramı,  'Bir İhtimam Politikası için, Kusurlu bir Dünya'' kitabı yazarı J.Tronto için, 'kaygı duymak', 'ilgilenmek', 'ihtimam göstermek', 'bakım görmek ' gibi esas özellikler taşıyor; '''İhtimam, sadece diğerlerine değil, eşyalara ve çevreye de yönelik olmalıdır; insanın tüm eylemleri yönlendirmelidir. 'Care', iyi niyetin de ötesinde, dikkat, sorumluluk, yetenek ve yanıtlama kabiliyeti gerektirmektedir; eğer, diğer demokratik değerlere ( insan hakları, hukuk, siyasi usüllere saygı ve uygun siyasi süreç tercihi ...) olan bağlılığımıza 'care' kavramını eklersek, daha akıllı, daha düşünen, diğerlerinin ihtiyaçlarına daha dikkatli ve kısacası daha iyi demokrat olma şansımız olabilir'' ( bkn.'Fransız Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Martine Aubry 'ilerici sosyal düşünce' ye yeni bir dinamizm vermek istiyor', İkinci Grup )

Amerikalı düşünür, J.Tronto, siyasi sorumluları,''toplum kurumlarına, bu yeni değerin dönüşümlerini yansıtabilecek bir çeki düzen''vermeleri öğüdünde bulunuyor. Fransız Sosyalist Partisi 1.Sekreteri Martine Aubry' de bu kaygısını tartışmaya açıyor...

Fransa, Avrupa için 'yeni' sayılacak bu 'dönüşüm', Doğu' nun ( bizim ), Batı'ya yürürken kaybetmeye başladığı 'karşılıklı ihtimam' 

değil miydi Mehmet Altan..?

Doğru yürümeyi becerebilirsek, AB yolumuzun önünün ne kadar açık olduğuna dair bir işaret daha...

değil mi Mehmet Altan..?

rejim
ancak
böylesi
esas
'yeni dünya'
kaygıları taşıyan
usul
ve
uygulayıcıları
eliyle
dönüşür
değişir...

değil mi Mehmet Altan..?

03-9-2010

caglarsavkay@ikincigrup.com 

Hiç yorum yok: