23 Şubat 2011 Çarşamba

Ahmet Altan - Başkanlık ve baş dönmesi...

KUM SAATİ 28.01.2011
Ahmet Altan
Başkanlık ve baş dönmesi...
Sanıyorum ki AKP kısa bir “baş dönmesi” yaşadı, ardı ardına tuhaf açıklamalar, konuşmalar, kendilerine benzemeyenleri hedefleyen aşağılamalar duyuldu.
Biraz da gelen tepkiler sayesinde bu “baş dönmesini” atlatmış gözüküyorlar.
Birden fazlasıyla ileri fırladıklarını fark edip, durmaları gereken noktaya geri çekiliyorlar, doğru da yapıyorlar.
Niye böyle bir “atak” yaşadı AKP?
AKP sekiz yıldır iktidarda, halkın ilgisini ve sevgisini kaybetmedi, başarılı işler yaptı, şimdi gireceği yeni seçimde de olağanüstü bir başarı daha yaşaması bekleniyor.
Eğer, kendilerini daha şimdiden seçimi ezici bir çoğunlukla kazanmış gibi hissedip, onun “baş dönmesiyle” böyle davrandılarsa, yandık.
Çünkü, bu yaşadıklarımız, ilerde yaşanacakların “fragmanı”ysa, bu “fragman” pek de iç açıcı bir filme işaret etmiyor.
Umarım öyle değildir ya da öyle olsa bile bu tür “baş dönmelerinin” sandıklarından daha ciddi tepkilere yol açacağını görüp ilerde bunu yapmamaları gerektiğini anlamışlardır.
Ama annemin dediği gibi “herşeyde bir hayır var”.
Bu baş dönmesi sırasında patlayan kavgalar, üstü örtülü birçok sorunun da gün yüzüne çıkmasına neden oldu.
Örneğin bizim çok uzun zamandır altını çizdiğimiz ve medyanın ortaklaşa bir ilgisizliği ile karşılaşan Sayıştay Yasası halkın dikkatini çekti, televizyon tartışmalarına, gazete yazılarına konu oldu.
AKP, orduyla gizli anlaşmalar yapmasının o kadar da kolay olmadığını, böyle bir şey yaptığında hesabını vermek zorunda kalacağını fark etti.
Bundan da bir ders çıkartacaklarını umuyorum.
Daha önce söz vermelerine rağmen AKP’lilerin “sessizce geçiştirmeye” çalıştıkları “anayasa”konusu da, Ergun Özbudun’un Neşe Düzel’le yaptığı konuşmada ortaya koyduğu “herkes anayasasını açıklasın” önerisiyle birden gündeme giriverdi.
Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Burhan Kuzu, “kendi anayasalarının hazır olduğunu, Özbudun’un anayasasını biraz değiştirip kendi önerileri haline getireceklerini” söylerken ağzındaki baklayı da çıkardı, “ben başkanlık sisteminden yanayım”.
Derinlere saklı asıl sorun da bu lafla hayatımıza girdi.

“Bu benim son seçimim” diyen Başbakan Erdoğan’ın “cumhurbaşkanlığına” aday olacağı ortak bir beklenti, politikanın mantığına da uygun.
Ama cumhurbaşkanlığı, bir siyasetçi için sahip olduğu bütün çekiciliğe, prestije rağmen günlük politikaya doğrudan müdahale edemeyen, fiiliyatta Erdoğan gibi bir politikacının gücünü budayacak bir makam.
Turgut Özal bile Çankaya’da yalnız ve çaresiz kaldı.
Erdoğan’ın, bu seçimlerde “anayasayı tek başına değiştirebilecek” bir milletvekili grubuyla gelip, anayasaya başkanlık sistemini monte etmesi ve Çankaya’ya “büyük bir siyasi güce” sahip olarak çıkmayı düşünmesi kuvvetli bir ihtimal.
Kürt açılımını başlatmasına rağmen bugün “Milli Güvenlik Kurulu” ağzıyla konuşması, Kürtlerin“iki dil” hakkını inkâr etmesi, Sayıştay Kanunu’nu ordunun lehine bir formülasyona oturtması,“devleti rahatsız etmemeye” özen göstermesi, Genelkurmay’ın açıklamalarına tepki vermemesi, bana bu planın parçaları gibi gözüküyor doğrusu.
Devleti de yanına çekerek “başkan” olmayı planlamasından korkuyorum.
Merkezî bir sistemde “başkanlık” uygulaması kaçınılmaz bir tek adam yönetimi getirir, o “tek adam”bir de orduyla anlaşırsa Türkiye’nin yeni bir Peron’u olur.
Sanırım bu sadece benim korkum değil.
Belki de bilemediğim başka nedenlerledir ama AKP’nin Bülent Arınç gibi, Meclis Başkanı gibi ağır topları da, ilerde yeniden AKP’nin başına geçebileceği söylenen Cumhurbaşkanı Gül de, “başkanlık”önerisine karşı çıktılar.
Dünyadaki örneklerine de baktığınızda, “başkanlık” sisteminin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesinin tek bir yolu var, “yerel yönetimleri” güçlendirmek ve eyalet sistemine geçmek, merkezî iktidarı bölüştürerek yaymak.
Şimdi, “başkanlık sistemi” isteyen Burhan Kuzu da, “halkımız başkanlık sistemini tartışmalı”diyen Başbakan Erdoğan da, “federatif sistem” hakkında ne düşündüklerini açıklamalılar.
Yerel yönetimlerin güçlendirildiği, iktidarın ülke sathına yayıldığı bir sistemde “başkanlık” mı istiyorlar yoksa bütün iktidarın “tek bir adamın” elinde toplandığı bir başkanlık mı?
Merkezî sistemde “başkanlık” felaket olur bence.
Gül’ün, Arınç’ın, Şahin’in karşı çıkışları, AKP’nin ağır toplarının da bu öneriyi sıcak karşılamaması beni ümitlendiriyor.
Siyasette şu sırada yaşanan bir “paradoks” da ümit verici, Erdoğan bugün gücünün doruğunda ama“cumhurbaşkanlığını düşünmesi” şu anda parti içinde sahip olduğu gücü belki de ilk kez bir zafiyete uğratıyor, çünkü Çankaya’ya çıkarsa parti içindeki etkinliği azalacak, bu ihtimal de, Erdoğan’dan çekinerek susan birçok AKP’liyi bu konularda konuşmak ve eleştirmek için cesaretlendirecek.
AKP’nin yaşadığı kısa baş dönmesinin açtığı çatlaktan yavaş yavaş asıl önemli konular gündeme sızıyor, tartışılması geciktirilen konular birer birer kulvara giriyor.
Annemin dediği gibi, “herşeyde bir hayır var”.

ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: