23 Şubat 2011 Çarşamba

Mehmet ALTAN - Efsaneler ve gerçekler


Kazdağı, antik dönemde ‘İda’ olarak adlandırılmış ve pek çok önemli olaya ev sahipliği yapmış. İsminin Giritli denizciler tarafından, Girit’te Zeus’un doğduğu söylenen İda Dağı’na...
...atıfta bulunmak için İda konduğu söyleniyor...
İda’yı Kaz Dağı yapan...
Afrodit’in yerine Sarıkız’ı koyan efsanelerle efsunlandık...
Ben en çok dinlediğim ilk efsaneye inanmak istedim...
Çok güzel bir kız ve babası birlikte yaşarlarmış...
Köyün delikanlıları kızla evlenmek isterler, ancak kızın babası kabul etmezmiş...
Köylüler kıza iftira atmışlar...
Babası kızını öldürmeye kıyamamış, kazlarıyla birlikte dağa bırakarak cezalandırmış...
Kız, bırakıldığı dağda ölmemiş; hatta dağlarda yolunu kaybedenlere yardımcı olmuş...
Babası, kızının yaşadığını duyunca evlat hasretine dayanamayarak gidip kızını bulmuş...
Babanın öldüğü yere Babatepe, kızın öldüğü yere ise Sarıkız Tepesi adı verilmiş...
***
Kaz Dağları’ndaki Yeşilyurt Köyü’nde, Mehmet Öngen’in zaman içinde elleriyle, tırnaklarıyla yeşerttiği olağanüstü yerleşkesinden, Zeus Altarı isimli tapınağa bakıyorum...
Rivayet o ki, Zeus bu tepede Afroditle sevişir ve bir yandan da savaş yönetirmiş...
Aşağıda Edremit Körfezi...
Beyaz köpüklü kabarmalar denizin dalgalı hatta hırçın olduğunu söylemekte...
***
Buraya, Çanakkale’nin birkaç kilometre güney batısındaki Hisarlık Tepesi’nde dokuz kere yıkılıp yeniden kurulmuş Troya’dan geldik...
Troya 1868’de keşfedilmiş...
Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından başlatılan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Amerikan arkeolog Blegen tarafından sonuçlanan kazıların sonucu olarak, bütün dünya, Çanakkale Boğazı’nın güney sahillerinden 5-6 km uzakta yer alan bir yörede, bundan yaklaşık beş bin yıl önce, M.Ö. üç bin yıllarında insanların yerleştiğini ve kale inşa ettiklerini öğrenmiş...
Adım adım buraları gezdik...
Paris’in ve Helen’in kulaklarını çınlattık...
***
Bilirsiniz...
Belki de filminden anımsarsınız...
Truva’nın prensi Paris, Sparta Kralı Menelaus’un güzel karısı Helen’e âşık olur. 
Paris, dönüş yolculuğunda kimsenin haberi olmadan Helen’i gizlice gemiye alır.
Ancak, Paris, başının derde gireceğini bilir, bu yüzden onu çok seven ve her zaman koruması altında bulunduran güçlü Hektor’dan yardım ister ve onu ikna ederek Helen’i Truva’ya getirir.
Bu duruma çok öfkelenen Menalaus, ağabeyi Agamennon’un desteğini alarak savaş açar.
“Troya Savaşı denilen ve on yıl süren kızılca kıyamet bu nedenle başlar...” 
Ama...
Agamennon’un gerçek amacı, kardeşinin kırılan gururunu onarmak değil, Truva’ya egemen olmaktır...
***
Beş bin yıllık geçmişin içinde dolaşırken, hem geçmişin hem de günümüzün çok sarsıcı talihsizliklerinin ruhumuzda açtığı yaralardan kaçmağa çalışsak da kaçamadık...
Ayrıca...
Her adım başı çalan telefon bizi Türkiye’nin yaşadığı güne irtibatladı...
Ankara’da sanayideki patlamadan...
TÜFE’de yıllık yüzde 4,9’la 1969’dan beri en düşük düzeyi görmesine rağmen artacağı sinyalleri veren enflasyon oranına...
Torba Yasa yürüyüşü sırasındaki kargaşadan...
Ortadoğu’daki gelişmelere... Kaçmadık, kaçamadık...
***
Acıları ve umutlarıyla, sanayideki ölümlü patlamaları, kargaşalı yürüyüşleriyle, Türkiye bir gününü daha geride bırakıyordu... 
Zeus belki gene Afrodit’le sevişiyordu...
Ben yazımı yetiştirmeye çabalıyordum...
Edremit Denizi de bulunduğumuz tepelerin uzaklarında, aşağıda, köpüklü dalgalarıyla binlerce yıldan beri yaptığı gibi kıyılara vuruyordu.

Hiç yorum yok: