23 Şubat 2011 Çarşamba

Ümit İzmen - İktidar, muhalefet ve ekonomik gelişme


ÖTE TARAFTAN 14.02.2011


Her iktidar partisi bir gün seçim yenilgisini tadacaktır. Bu er geç AKP’nin de başına gelecek. Ama çoğunun zannettiği gibi bunun nedeni ne “iş ve aş” olacak ne de laiklik. Esas neden toplumun yükselen demokratikleşme taleplerine cevap verme hızı ve kapasitesi olacak. Niye böyle olacağını görmek isteyenler Tunus’ta ve Mısır’da olanlara baksın.
Bir süredir AKP’yi ekonomi politikaları üzerinden eleştirmenin doğru ve sonuç getirici bir muhalefet olmadığını yazıp anlatmaya çalışıyorum. Bu konuda girdiğim polemikte de, AKP iktidarı altında ekonomi kötüye gitti denemeyeceğini, bu iddianın gerçek sorunu ıskalamaya yol açacağını, ama bölüşüm meselelerinde farklı bir duruşun mümkün olduğunu ileri sürdüm.
Metropol araştırma şirketinin geçen hafta basına yansıyan araştırmasının sonuçları da AKP’ye bakış açısıyla ekonomiyi değerlendirme arasındaki benim sezgisel olarak tesbit ettiği korelasyonu sayısal olarak ortaya koydu. Elimde araştırma yok. Basına yansıyan verilerden hareket ediyorum. Buna göre ilk örneklemin yüzde 31,5’i Türkiye’de laik yaşam biçiminin tehlike altında olduğunu düşünüyor. Bu endişeye rağmen ancak yüzde 13,5’i yaşam biçimlerine şimdiye kadar müdahale edilmiş olmasından şikâyetçi ve yüzde 78 gibi ciddi bir bölümü düşüncelerini ifade etmekten çekinmiyor. “Laik yaşam biçiminin” tehdit altında olduğu endişesini duyanlar, AKP iktidarının demokratik muhalefeti kısıtlamasından, yargının ve üniversitelerin hükümetin kontrolüne geçmesinden, Ergenekon’un muhalefeti yıldırma operasyonu olmasından endişe ettikleri kadar, ekonomik gidişattan da endişe ediyorlar. Endişelilerin yüzde 68’i ekonomik gidişatın kötüleştiğini düşünüyor. Endişelilerin yüzde 52’si CHP eğilimli.

Ekonomik göstergelerin pek çoğundaki kayda değer iyileşmeye rağmen ekonomik gidişattan duyulan endişe, yaşam tarzları tehdit altında değilken yaşam tarzından duyulan endişe ile aynı yerden besleniyor. Endişelerin temelsizliğinin yanı sıra bir de endişelilerin dörtte üçünün orduyu hâlâ laikliğin teminatı olarak görmesi var. Bu manzaraya bakılırsa, asıl endişe duyulması gereken şey, Türkiye’de demokratik muhalefetin cılızlığı gibi görünüyor.
Anlaşılan o ki, korkuları hedef alarak girişilen kamuoyu oluşturma çabaları ile etkilenebilecek kesim halkın en fazla üçte birlik bölümü. Üstelik korkular çakışıyor. Ergenekon davası, ekonomi ya da laiklik konularında endişe duyanlar hemen hep aynı yüzdede. Bu da belli ki AKP karşısında seçim kazanmaya yetmeyecek. Sahici olmayan korkular, ancak bu korkulardan iyice uzak yaşayanları kandırabilir. Zaten laiklikten endişe edenlerin ezici çoğunluğunun kendi yaşam tarzına müdahale edilmemiş olduğunu söylemesi de bunun bir göstergesi. “Aş, iş” söylemine inanarak ekonominin kötü olduğunu ve giderek kötüleştiğini düşünenlerin de aslında toplum içinde tuzu kurular olması şaşırtıcı olmaz.

İktidar için de, muhalefet için de Türkiye’nin önündeki can alıcı sorunlar ekonomik gidişatın kötüleşmesi değil; tam tersine iyileşmesinden kaynaklanıyor.
Ekonomi ve yönetim sistemleri, demokrasiler ve otokrasiler arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya, kanıtlamaya çalışan bazı çalışmalara göre, kişi başına gelir seviyesi ile demokratikleşme arasında U biçiminde bir ilişki vardır. Otoriter rejimler çok yoksul ülkelerin daha hızlı kalkınmasında rol oynar. Ancak belli bir gelişmişlik seviyesinden sonra bu otoriter rejimler yerlerini demokratik yönetimlere bırakır.
Ekonomik gelişme, yani, refah seviyesinin artması, yaşam sürelerinin uzaması, kentleşme, eğitim seviyesinin yükselmesi, yabancı dil bilgisinin ve üniversite eğitiminin yaygınlaşması, yurtta ve dünyadaki gelişmeler hakkında ilgi ve bilgi sahibi olunması, politik gelişmeyi tetikler. Geçen yazımda da vurguladığım gibi, halk, aynen Tunus’ta ve Mısır’da olduğu gibi insan yerine konmak ister. Yönetilmek değil, yönetmek ister. Politik ve demokratik taleplerini yükseltir.

Türkiye’de şimdi bu süreci yaşıyoruz. Etkili muhalefet “iş ve aş” üzerinden değil, özgürlükler üzerinden gelişecek. İktidar da, bu demokratikleşme taleplerini karşılayabildiği ölçüde başarılı sayılacak ve seçmen tabanını koruyabilecek. Ekonomide AB ülkeleriyle olan fark giderek kapanıyor. Ama demokratikleşme farklılıkları için aynı şeyi söylemek zor.

umitizmen@gmail.com

http://umitizmen.blogspot.com

Hiç yorum yok: