23 Şubat 2011 Çarşamba

Eser KARAKAŞ - Liberaller ve muhafazakar demokratlar



Türkiye’de liberaller diye kümelendirebileceğimiz nispeten homojen bir grubun varlığından çok kuşkuluyum.
Hatta, Türkiye’de gerçek bir liberal akımın varlığından bile.
Ülkemizin suyu, havası, toprağı liberal üretmeye pek elverişli değil.
Olsa olsa benim gibi liberal olmaya gayret eden, bu hedefe ulaşmada başarısı da kuşkulu isimler var.
Liberaller belirli konularda asla birlikte de davran(a)mıyorlar; ne AB sürecinde, ne yeni bir anayasa arayışında, ne gümrük birliği konusunda, ne AK Parti ile ilişkilerde böyle bir birlikteliğe rastladık.
Zaten ve muhtemelen böylesi çok daha iyi.
“Liberaller” kavramını böyle türdeş bir içerikle zaten Türkiye’nin meselelerine liberal tezler doğrultusunda yaklaşılmasından adeta nefret edenler kullanıyorlar.
Bu keyfiyetin temel nedeni de ülkemize özgü “statüko” yapısının en etkili pan zehirinin liberal yaklaşımlar olması; statükocular, yakın tarihimizde ne sosyalistlerden ya da komünistlerden, ne ülkücülerden, ne din devleti talep edenlerden, ne ayrılıkçılardan liberal tezlerden nefret ettikleri kadar nefret etmediler.
Haklıydılar, zira statükonun varlığının ana nedeni ve üreticisi olan büyük parasal ve mevki rantları üretim mekanizmalarının temel ve etkin eleştirisi öncelikle liberallerden geldi.
AK Parti ile beraber tartışılmaya başlanan “muhafazakar demokrat” kavramını da ben kendi adıma sevdim.
Türkiye tipi bir muhafazakarlıkla şahsi kültürel ilişkim çok güçlü olmamasına rağmen.
Türkiye tipi bir muhafazakarlık ülkemizin tarihinin, sosyolojisinin, küçük üreticiliğe dayalı iktisadi demografisinin objektif bir ürünü; bu geniş ve artık siyaseten çok etkin kesimin varlığını, CHP’li değilseniz, inkar ederek siyaseten anlamlı bir şey söylemek, yapmak mümkün de değil, güzel de değil.
AK Parti’nin bu geniş tarihsel-sosyolojik kesimi şimdilik batı standartlarında olmasa bile bu doğrultuya doğru kımıldayan bir demokrasiye yaklaştırması çok ama çok hayırlı, çok olumlu.
Uzun vade bilinmez ama orta vadede Türkiye’de iyi şeyler olacak ise, bu muhafazakar kesimin siyasi desteği olmadan olmayacak.
Muhafazakarlık ve demokrasi birlikte anılabildikleri, hareket edebildikleri ölçüde Türkiye hem kendini bir yerlere taşıyacak, hem de küresel ölçekte çok önemli bir örnek teşkil edecek.
Liberal tezlere yakın isimlerin muhafazakar demokratlarla ilişkisi ise dün de sorunlu idi, bugün de sorunlu, yarın da sorunlu olacak.
ANCAK, liberaller, muhafazakarlara “demokrat muhafazakar” kimlikleri, demokrasi ve muhafazakarlık dengeli, beraber gittiği ölçüde seve seve, pratik faydası nedir bilemem ama, destek verecekler.
Muhtemelen hem Türkiye için, hem entelektüel kaygıları için, hem de muhafazakarlığın demokratlaştığı, kentleştiği bir Türkiye’nin kendileri için de daha konforlu bir Türkiye olacağı için.
Son günlerde liberallerle, muhafazakar demokratlar arasında soğuk rüzgarlar estiği iddiası var.
Bu iddia doğru ise, bu soğukluğun nedeni muhtemelen muhafazakar demokrat çerçevenin, umarım geçici olarak, muhafazakar kefesinin demokrasi kefesine ağır bastığındandır.
Meseleyi teorik bir çerçevede değil de günlük olaylarla birlikte ele alırsak herşey daha netleşebilir.
Liberallerin, “aksi yönde yapılan güçlü telkinlere rağmen sabrımızı, sükunetimizi, itidalimizi korumaya çalışıyoruz” diye bildiri yayınlayan bir bürokratik birimin yaptığını görmezden gelen muhafazakar demokrat kesimin, yazarlarıyla, entelektüelleriyle, siyasi üstyapısıyla sorunlu olmaması düşünülemez.
2005 senesinde “polis kariyeri şaibelerle dolu Reşat Altay’ı Trabzon’a hangi siyasi irade tayin etti?” diye sorgulamayan muhafazakar demokrat çizginin liberallerle arasına kara kedi girmemesi de pek mümkün değil.
Muhafazakar demokratların, orta öğretim müfredatından “Milli Güvenlik Dersi”nin HALA kaldırılmamasını eleştirmemelerini liberaller anlamakta çok ama çok zorlanıyorlar.
Ama, herşeye rağmen, muhafazakar demokratların varlığı ve siyaseten güçlenmesi Türkiye için muazzam bir tarihsel fırsat.
Ancak, muhafazakarlık ve demokrasi dengesinin bozulmaması şartıyla.

Hiç yorum yok: