23 Şubat 2011 Çarşamba

Murat Belge - Mısır’dan iyi haber

TÜRKİYE'NİN HALLERİ 13.02.2011
Murat Belge
Mısır’dan iyi haber
Tam, yakın zamanda sonuç almaktan –ya da, istenen sonucu almaktan- umut kesmeye başlarken sonuç geldi, yani Mubarak gitti.
Mısır politikasının mekanizmalarının ne olduğunu bilmek gibi bir iddiam yok; Ortadoğu uzmanı hiç değilim. Onun için bu olaylara bakışım da “amatörce”. Ama Mubarak’ın bu gidişinde belirleyici rolü Mısır ordusunun oynadığı kanısındayım. Adam sonbahara kadar yerinde oturup “sorumlu bir devlet adamı” olarak ülkeyi yeni geleceğine hazırlayacağını ilân ettikten sonra, sanırım ordu iki çekim merkezi arasında kaldı: biri yılların Mubarak’ı ve kurulmuş bütün iktidar ağları, öbürü de onun gitmesinden daha fazla hiçbir şey istemeyen milyonlarca Mısırlı. Bu ikincisi Mısır’ın siyasî tarihinde yeni bir şey.
Ama daha olayların ilk günlerinde Mısır ordusunun “halka karşı silâh kullanılmayacağı” konusunda teminat vermesi, orduda bu kararın bir süre öncesinden bir tartışma konusu olduğunu gösterdi. Dedim ya, Mısır’ı “içerden” bilmiyorum: Mubarak’ın yerine veliaht bırakan bir diktatör olması mı orduyu ona karşı olumsuz tavır almaya itti; yoksa başka şeyler, örneğin milyonlarca insanı sokaklara döken birikim mi? O birikimi Mubarak bir başına yapmadı, yapamazdı. Ellilerden beri Mısır’ı ordusu yönetiyor ve şu tarihe gelindiğinde bu kurumun bu ayrıcalığından vazgeçmiş olacağına fazla bir ihtimal veremiyorum. Ama bu milyonlar, orduya, Mubarak’ın bir geleceği kalmadığını göstermiş olmalı.
Orduyu kendi tarafına çekmeyi başarsa ne yapardı? Tahrir Meydanı’nı dolduran binlerce Mısırlının korktuğu gibi, halkı yeniden evine soktuktan sonra yeni tedbirlerle, gerekli tutuklamalarla vb. sultasını bir kere daha perçinleyip eylülde “Size bir müjdem var: ayrılmaktan vazgeçtim!” diye çıkar mıydı ekranlara? Bunun da zorlukları var, ama aklından buna benzer şeyler geçirmediğine kimse kefil olamaz.
Ne düşündüyse düşündü, ama işler onun istediği yoldan yürümedi. Burada, Mısır halkının direnişi, kararlılığı belirleyici rol oynadı, sanıyorum. Halk şiddet uygulamadı; “Mubarak taraftarı” adı altında saldıran sivil polislere karşı kendini savunmak dışında. Herhangi bir yer tahrip edilmedi. İşin başındaki birkaç yangın yayılmadı. İsrail’in “Mubarak iyidir” tutumu Obama’yı etkilemedi, bu direnişi seyrederken. Yani halk, oynayabileceği rolü en iyi şekilde, aksamadan ve yönünü şaşırmadan oynadı.
Bu Mısır için yepyeni bir yaprak, ama hep konuşuyoruz, onun çevresinde genişleyen halkalar yaratacak bir yeni durum: Arap toplumları son kırk yıldır, elli yıldır girdikleri tünelden çoktan bıkmışlardı, ama bir ışık da görmüyorlardı. Şimdi o ışık göründü. Dolayısıyla hareketin yayılacağını umuyor ve bekliyorum.
Mısır daha önce de yazdığım gibi Arap dünyası için çok önemli. Şu anda bütün ışıldaklar onun üzerinde; onun için bu halk hareketini “ham hum şaralop”lamak isteyecek güçlerin meydanı istekleri gibi boş bulamayacağını da umuyorum.
Ama Mısır bize Tunus’u da unutturmasın. Tunus da şimdiye kadar yaydığı etkilerin ötesinde Magreb ülkelerini demokrasiye açan anahtar olabilir.
“Anahtar” dedim de Mısır’da kıymet-i harbiyesi olan kaç kapı varsa, hepsinin anahtarının ordunun elinde olduğu kanısındayım. Ama şimdi Mısır halkı, anahtarı olmayan, kendisinin de olduğu pek bilinmeyen bir kapıyı zorladı ve açtı. Bu hamle, buralarda sanıldığı –ve korkulduğu- üzere, değişik dozlarda İslâmcı hareketlere daha geniş etki alanı açabilir, ama ondan önce, evrensel demokrasinin iyiliğine inanan, ilkelerine güvenen, ama rejimlerinin resmî ideolojileri altında bunları dile getiremeyen kesimlere hareket alanı sağlıyor. Bu durum, İsrail’in geleceği ve Türkiye’nin Ortadoğu’daki varlığı çerçevelerinde de önem taşıyor. Haftaya biraz da bunları konuşuruz.

Hiç yorum yok: