23 Şubat 2011 Çarşamba

Murat Belge - Anayasa (2)

TÜRKİYE'NİN HALLERİ 06.02.2011
Murat Belge
Anayasa (2)
Dünkü yazımı, “Bunca yıldır değiştirilemeyen bu Anayasa, şimdi ne oluyor da değişiyor” mealinde bir soruyla bitirmiştim. Bunun cevabına da, ancak konuyu baştan alarak cevap verebilirim.
Dünyada anayasalar, içinden doğdukları toplumun temel sorunlarını ve bunlara bulunmuş çözümleri yansıtır. Fransa’nın da bizim gibi çoktur Anayasa’sı (bir türlü yerine oturamayan bir toplum olduğu için): ama temel eğilimin “idari merkeziyetçilik” yoluyla aristokrasi/ruhban hegemonyasını engellemek olduğunu anlarsınız. Amerika federalizmle yerel özerklik tutkusunun dengesini, yazısız anayasasıyla Britanya aristokrasisi ile burjuvazisi arasındaki temel uzlaşımayı kurmaya çalışır.
Bizim erken Anayasa (1876) Padişah’ın sınırsız iktidarına kimin, nasıl ortak olacağını bir formüle bağlıyordu. Daha sonrakiler (82 de dâhil) toplumun içinde oluşmuş bir konsensusu yansıtmaz. Bunlar hepsi de “yönetenin, topluma, nasıl yöneteceğini tebliğ ettiği” metinlerdir. Toplumun seçimle işbaşına getirdiklerini devletin nasıl denetleyeceğini, nerede durduracağını tebliğ eden metinlerdir. Dolayısıyla, “seçilmiş”le “atanmış”ın dengesini kurmaya çalışırlar. Bu metinlerin içinde “ahali”nin yeri yoktur. “Ahali”, ancak dolaylı olarak, onu yöneteceklerin kendi aralarındaki yetki paylaşmasının edilgin nesnesi olarak anayasada yer alırsa alır.

Şimdi değişiyor olmasının açıklaması da burada. AKP iktidarı onuncu yılına yaklaşıyor ve bu süre içinde geleneksel bürokratik vesayet önemli ölçüde geriletildi. Ancak, yasal-anayasal yapılanma düzeyinde değil, fiilî siyaset düzeyinde oldu bu. Şimdi, bu fiilî olgunun yasal-anayasal düzeyde perçinlenmesi aşamasına gelindi. Onun için de, 82 Anayasası’nın nihayet birtakım değişikliklere uğraması perspektifi gözle görülür hale geldi.
Bu değişiklik, toplumun kendi içinde ulaştığı konsensusları yansıtacak mı? Başka kelimelerle formülleyecek olursak, bu “yeni anayasa”, yönetim aygıtında bir nöbet değişikliğini mi yansıtacak, yoksa toplumun “Biz, kendimizi, aşağıdaki ilkeler çerçevesinde yönetmek üzere bir temel anlaşmaya vardık” iradesini mi yansıtacak?
AKP’nin ve yöneticilerinin ufkunda ikincinin gerçek bir ağırlığı olduğu kanısında değilim.
AKP’nin böyle bir değişim olacaksa ondan öncelikle sorumlu olacak sözcüleri, temsilcileri ne konuşuyor, ne gibi ipuçları veriyorlar?
“Başkanlık sistemi” dışında pek bir şey işittiğimiz yok, izleyebildiğim kadarıyla. Bu da, zaten, adı üstünde, “Biz sizi şu kurallar çerçevesinde yöneteceğiz” temel felsefesinde olabilecek çeşitli usullerden bir tanesi.
Bu niteliğiyle, yönetenlerle yönetilenler arasındaki konsensusun ne olabileceğini aradığını, topluma bu soruyu sorduğunu, bu alanda danıştığını söylemek mümkün değil.
“Şimdiye kadar toplumun tepesinde bir mücadele cereyan etti ve bunu biz kazandık. Şimdi sizlere bu yeni kurumlaşmanın ilkelerini açıklıyoruz.” Yani, yönetenlerle yönetilenler arasındaki yeni denge şöyle şöyle olmuştur, böylece biline...
“Yönetilen” konumundaki topluma burada ancak dolaylı bir yol açılıyor: “Merak etmeyin, biz sizi temsil ederiz, sizin iyiliğinizi düşünürüz” yollu bir şey. Yani “paternalizm”; bunun biraz yeni bir şekli.
Böyle olmak zorunda mı? Bence değil. Ama burada da olgular çok net değil. Böyle olmak zorunda değilse, bunun inandırıcı kanıtı, toplumun göstereceği olgunluktur. Bir “anayasa” tartışmasına, belirli bir bilinçlilik sahibi olarak katılma iradesini göstermesidir, önemli olan. Bunun için de, sözünü ettiğim “konsensus”ların toplum içinde zaten büyük ölçüde gerçekleşmiş olması beklenir. Oysa çevreye baktığımızda pek böyle bir durum göremiyoruz. “Bir kadın başına bir örtü bağlamış olarak adına ‘üniversite’ denen yerde dershaneye girip oturabilir mi?” Şu basit soru hâlâ bir “arbede” konusu olabiliyorsa, henüz oralarda değiliz.
Oralarda olanlarımız da var. Hem de azımsanmayacak sayıda. Ama bu arbedeleri hâlâ çıkarabilenler, Halil Berktay’ın izleyip aktardığı mail’leri yazabilenler, onları böyle şeyler yazmaları için işleyebilenler, onlar da bu Cumhuriyet’in yurttaşları. O zaman bir anayasanın yukarıdan aşağıya bir tebligat olması keyfiyeti kolay kolay değişmez.

Hiç yorum yok: