23 Şubat 2011 Çarşamba

Murat Belge - Mısır’dan yayılacaklar: İsrail

TÜRKİYE'NİN HALLERİ 15.02.2011
Murat Belge
Mısır’dan yayılacaklar: İsrail
Mısır’daki değişim, öncelikle Tunus’un haykırışına gelen yankı gibiydi. Yemen gibi uzak köşe bucaktan da aynı yankı geliyordu. Mısır’ın sesi daha büyük, bayağı büyüktür. Onun için bu yankıların çoğalmasını bekliyorum.
Çıkılan her “yolculuk”, son kertede, bir “risk göğüslemek” demektir. “Demokrasi”ye doğru yola çıkma kararı veren bu Arap ülkelerinin sırt çantalarında öyle çok miktarda “demokratik deneyim” yok; bu da bazı sorunlar çıkartabilir. Öte yandan, “anti-demokrasi”den bol bol var. Bunu da bir “deneyim” biçimi olarak küçümsememeli. Şu anda, aranan, ardına düşülen şeyin ne olduğu pek fazla bilinmiyor, ama ne olmadığı çok iyi biliniyor. Şimdi halkların bu bilgiyle önlerine konma ihtimali yüksek sahte-çözümlere, ersatz, “sentetik” demokrasi formüllerine direnmeyi becermeleri gerekiyor.
Zaman alabilir mi süreç? Alabilir. “Alabilir”den öte, mutlaka alacaktır. Bu kadar kolay idiyse, neden bu kadar beklendi? Yalnız Mısır’dan söz etmiyorum, bütün dünyada? Hâlâ?
Ama bugün yalnız Mısır’dan, yalnız Arap veya İslâm âleminden de söz etmek istiyorum. Bunların bulunduğu coğrafyada ikisinden de olmayanlar var. Örneğin İsrail. Bu olanlar orayı etkiler mi, nasıl etkiler?
Tarih, bilinmeyene doğru uzanan (uzandığını iddia eden) patikalarla dolu. İnsanlar, “özne”ler her durumda “tek yol” diye bağırmaya pek heveslidir ama ne yazık ki tarihin mantığı öyle çalışmıyor. İsrail’in de nasıl etkileneceğinin belki yüz yolu var –ama etkilenecek. Bundan kaçınmasının yolu yok.
Ve tarihte herşey “koşulsal” (“conditional”): yani, “şöyle olursa şöyle olur...”
Söylenen olumlu domino “efekti”, diyelim ki başladı. Arap âleminde! “Üç vakit içinde” demokrasi gelecek ve bu süreci durduran bir “iç” ya da “dış” etken yok!
Bu durum, İsrail’in şimdiki ve aslında bir süreden beriki yönetiminin dayandığı sermayenin önemli bir kısmını “geçmez” hale getirecektir.
İsrail gittikçe sıklaşan bir biçimde hukuk dışına çıkıyor... Kendi verdiği sözleri çiğneyebiliyor, uluslararası kuralları çiğneyebiliyor; İsrail gitgide dikenli bir meyveye benziyordu. Uzanan ellere batıyor, zehirliyor vb. ama o dikenleri kendi içinde çevirmiyordu.
“Ne bu dikenler. Niye böyle yapıyorsun” diye soranlara çevresini gösteriyordu: “İşte, beni kuşatan çember bu. Bunların kültürü bu, istekleri bu. Ne yapabilirim? Hayat hakkını nasıl savunabilirim?”
Benim belleğimde silinmeyen imgelerden biri olarak, 11 Eylül ertesinde sokakta göbek atan Filistinli kadın imgesi var. Bilmem kaç bin sıradan insanın böyle korkunç bir ölümle ölmesi karşısında bu sevinç gösterisini sergileyebilen biri. Ve tabii onun duygularını, yaklaşımını paylaşan binlerce, milyonlarca insan.
Bir kesimin büyük bir doğallıkla sergilediği siyasî kültür bu olunca, sorunun tarihî nedenleri ne olursa olsun, öbür tarafın “İşte benim düşmanım bu. Onun karşısında nasıl davranmamı öneriyorsun” diye sorarak haklı çıkması mümkün.
Dediğim gibi iki günde olacak şey değil ama şimdi başlayan süreç, uzun vadede, bu kültürü de değiştirecek süreçtir. Ama istenmeyen kesintiler olmadıkça, daha o “uzun vade”ye varmadan, olumlu sonuçlarını üreterek gelişeceği umulur.
Bu durum, İsrail’in pek çok sefer bir “bahane” olarak kullandığı bir “sermaye”yi yavaş yavaş elinden almaya başlayacaktır. “Bildiğini okumaya” devam ettiği ölçüde, dünyada “sorunun kaynağı” olarak görülecek ve bugüne kadar ne yapıp edip kaybetmemeyi başardığı desteğin ufalandığını görmeye başlayacaktır.
Dünya barışı için iyi bir şey bu, ama, biliyor musunuz, asıl İsrail için iyi.
Ama “bu İsrail”in aynı zamanda “feasible Israil” olduğu önermesini İsrail halkının kabul etmesi, çevrelerinin değiştiğine inanmalarından geçiyor.

Hiç yorum yok: